|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Emir yüksek yerden gelse de sonuçta yemeği pişiren biziz ve her meydana gelene bizim özelliklerimiz yansıyor. Hesapça, DSP'den kopup YTP'yi kuranlar ile baraja takılma tehdidi altına düşmüş partiler biraraya gelecekler ve sonunda CHP'yi de içine alacak bir 'ittifak' çatısı oluşturulacaktı. Ancak, bozmaya, bölmeye ve bölünmeye daha eğilimli bu topraklardan birleşme ve bütünleşme çıkarmanın ne kadar zor olduğu, Kemal Derviş'in dünkü açıklamasıyla bir kez daha açıkça görüldü... 'Solda ittifak' oluşturma çalışmaları sırasında en dikkat çeken nokta, bu çalışmalara fiilen katılan kişi ve kurumlardı. 'İttifak' konusunda ilhamın ABD menşeli olduğu belli; ancak Türkiye'yi ilgi alanı gören Washington'un bu işe karışması yadırgatıcı değil. Esas yadırgadığımız, bir partiden diğerine, o lierden ötekine koşup duranların kimlikleri. Daha önce politikayla ilgilendiğini işitmediğimiz ülkemizin öndegelen işadamlarından Bülent Eczacıbaşı ittifakı Derviş'in etrafında oluşturmak için epey çaba gösterdi. Derviş'li ittifak için çaba gösteren bir başka kişi de, açılmış hali Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olan DİSK'in genel başkanı Süleyman Çelebi oldu. Bir sendika liderinin 'solda birlik' çalışmalarına katılmasında şaşılacak bir taraf bulamayanlar olabilir. Ancak, DİSK başkanı Çelebi, bir gün içerisinde birkaç kez bürosuna uğrayarak, Kemal Derviş'le diğerleri arasında arabuluculuk yaptı. Kemal Derviş, her ne kadar kendini 'solda' diye târif etse de, Dünya Bankası başkan yardımcılığından bakanlık koltuğuna oturtulan ve temel görevi IMF'ye devlet adına verilen sözlerin yerine getirilmesini sağlamak olan kişi... Dünya Bankası ve IMF ise, hem 'sol' terminoloji açısından, hem de DİSK'in çıkarlarını temsil ettiği çalışan kesimin şu anda içine düşürüldüğü acınası durum açısından, fazla sempatiyle bakılmadığı düşünülen uluslararası kurumlar... Benzer bir tahlil, ülkenin en büyük işadamlarından biri olan Bülent Eczacıbaşı için de yapılabilir. Eczacıbaşı, her bakımdan, önemli bir kapitalist. Paraya hükmettiği için, bilinen terminolojiye göre, 'sağda' kabul edilmesi gereken bir işadamı. Oysa, ittifak arayışları sırasında, kendini 'sol' olarak tanıtan partiler arasında birlik ve bütünleşmeyi sağlamak üzere devreye o girdi. Lider konumundaki kişileri yalısında biraraya getirdi; ittifak toplantılarına bizzat katıldı... Washington'un arzuladığı türden 'solda birlik', o birliğin Kemal Derviş liderliğinde oluşturulmak istenmesi yönüyle DİSK başkanının, 'solcu' olma iddiasındaki partiler arasında gerçekleştirilmeye çalışıldığı için de ünlü bir işadamının arabuluculuğa soyunmaları yüzünden mi başarıya ulaşamadı acaba? Bu sorunun cevabını bilemiyoruz, ama sonuç da ortada. Türkiye'de, 'sol', sınıfsal bir kavram olmaktan çok uzak. Geçmişte, çeşitli 'sol' fraksiyonlar içerisinde yer almış militanların önemli bir bölümü, savunduklarını iddia ettikleri sınıfla hiç irtibatı bulunmayan, daha çok tuzu kuru kesimlerin çocuklarıydı. TÜSİAD üyeleri arasında bir araştırma yapılsa, 'İstanbul Dükalığı' da denilen yaklaşık 300 ailelik klan içerisinden sol örgüt dâvâlarında yargılanmış olanların sayısının hiç de az olmadığı görülecektir. Bazı eski 'solcu militanlar' ise, şimdiki konumları sebebiyle TÜSİAD üyesi olmaya hak kazandılar. 'Sol' ile 'sermaye' arasında, hiç değilse Türkiye örneğinde, bayağı bir geçişlilik var... Görevi gereği 'sol' veya sınıfsal kökeni itibarıyla 'sağ' bilinen kişilerin, şu anda soyundukları 'solu birleştirme' misyonunun esas amacı da tahlilimiz için önemli. 'Solda ittifak', 3 Kasım seçimlerinden çok başarılı çıkacağı anlaşılan AK Parti'yi 'durdurma' amaçlı bir arayış... DİSK başkanı ile ülkemizin öndegelen bir işadamı, Kemal Derviş ile YTP ve CHP'de örgütlenmiş, 'solu' aynı çatı altında birleştirmek için, AK Parti yüzünden, elele vermiş durumdalar. Oysa, AKP, kitle tabanı, çalışan, dar gelirli, küçük esnaf olan bir parti; bu yönüyle DİSK'e daha sempatik gelmesi gereken o... Ayrıca, 1990 öncesinde, sol hareketlere karşı sermayenin yanında göğsünü siper eden kitlelerin de temsilcisi AKP; ancak bir büyük kapitalist 'doğal müttefik' olarak onu görmüyor da 'sol partiler' ile aynı safta durmayı yeğliyor... Üff, ne kadar kafa karıştırıcı bir durum, değil mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |