T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Politikacılar da elbet anlayacak

Genelkurmay, 30 Ağustos vesilesiyle karargâhta yapılacak törenlere AK Parti genel başkanı Tayyip Erdoğan'ı da dâvet edince bazıları müthiş şaşırdı. Ben şaşırmadım. Kimileri, bu dâveti, askerin AKP ile ilgili düşüncesinin değiştiği biçiminde yorumladı. Benim yorumum ise farklı.

Geçen hafta, hükümetin önemli bir ismi, Avrupa Birliği (AB) konusunda fikir alış-verişinde bulunmak üzere bir grup gazeteciyle biraraya geldi. İyi niyetli bir buluşmaydı. Katılanların çoğu, yabancılardan duydukları, "Yasalarda değişiklik yapmak ileri bir adım, ama uygulama ne olacak?" sorusunu bakana aktardılar. Bir yabancı gazeteci de, "Aslında, sorun, sisteminiz içinde askerin yerinin ağırlığından kaynaklanıyor" dedi...

Bu tür itirazlar son zamanlarda sıkça işitiliyor. Bizleri toplayan bakan da benzer sorulara muhatap olmaktan bıkmış olmalı ki, "Uygulama görelim diyenler önce kendilerindeki uygulamalara baksınlar" diye terslendi bu tür sorulara ve ekledi: "Neden diğer aday ülkelere aynı soruyu sormuyorlar?" Askerin toplumdaki rolü itirazına da, "Türk Silâhlı Kuvvetleri Cumhuriyet'in kurucusudur ve bu sebeple sistem içerisinde mümtaz bir yeri vardır" diye cevap verdi bakan...

Politikacıların çıkardıkları yasaların uygulanmasından endişe etmelerine mahal yok. Askerler adına da konuşmasınlar; çünkü eski ölçüleri akıllarında tutarak yaptıkları konuşmaların politikacıları mahçup etme ihtimali büyük...

Uygulamalar konusunda endişe etmelerine gerek olmadığının canlı örneği benim. Meclis, TCK 159 ve 312. maddelerde değişiklik yapmadan önce TCK 312'den İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanıyordum. Savcı mahkumiyetimi istemişti ve mahkeme heyeti kararın olumsuz olacağını hissettirecek biçimde davranıyordu. "312 Meclis tarafından değiştirilebilir" gerekçesiyle mühlet talebime, mahkeme başkanı, "Mühlet veriyorum, ama 312'nin değişmesini boşuna bekliyorsunuz" demişti...

Meclis 312. maddeyi rötuşlayınca, ilk duruşmada, savcı mahkumiyet talebinden vazgeçti, mahkeme heyeti de beraatimi kararlaştırdı. 159 dâvâları da artık bir alt mahkemede görülüyor. Savcılar, 159'dan daha az dâvâ açıyor, açılmış dâvâlar daha çok beraatla sonuçlanıyor. 312. maddenin eski hali yüzünden mahkum edilen Tayyip Erdoğan'ın cezası da, 'yeniden muhakeme' talebinde bulunması halinde, hiç kuşkunuz olmasın, kaldırılacaktır...

Çıkardıkları yasaların uygulanmadığını sanan politikacılar, umarım yanılmam, asker konusunda da yanlış düşünüyorlar. Tayyip Erdoğan'ın 30 Ağustosta karargâhtaki törene dâvet edilmesinden değil, daha temelli, daha esasa yönelik bir gözlem sonucu olarak bu kanaate varmış bulunuyorum. Gözlemlediğim kadarıyla, asker, AB ile uyum yasalarından da önce, kendisinin sistem içerisindeki yerini gözden geçirme ihtiyacı duymuşa benziyor...

Dün bazı gazetelerde Harp Akademileri komutanlığından emekli Org. Nahit Şenoğul'un vefat haberi vardı. Bir yıl önce emekli olmuştu Org. Şenoğul; tatil için bulunduğu Marmaris'te kalp krizi geçirmiş, kaldırıldığı Çorlu askeri hastanesinde kurtarılamayarak hayatını kaybetmiş...

Vefat haberini okurken, Org. Nahit Şenoğul'un komutanı olduğu Harp Akademileri'nde yaptığı son konuşma aklıma geldi; arşivde arayıp buldum o konuşmayı... "Türkiye'nin AB adaylığının açıklanmasının ardından, bizden çok Yunanistan, Kıbrıslı Rumlar ve bölücü terör örgütü sevindi" demişti Org. Şenoğul ve bölücü terör örgütünün arzularıyla AB'nin Türkiye'den taleplerinin örtüştüğünü ileri sürmüştü... "Eğer AB'nin isteklerini aynen kabul edersek, Türkiye irtica ve bölücülük sorunlarıyla uğraşmaktan başka hiçbir şey yapamaz" da Org. Şenoğul'un "AB, NATO ve Türkiye'nin geleceği" konulu panelin kapanışında yaptığı konuşmada sarf ettiği cümlelerden biriydi...

Oysa, Meclis, AB'ye verdiği söz istikametinde hükümetin Ulusal Program içerisine aldığı konularda üzerine düşen görevi yerine getirdi; daha sonraya bırakabileceği halde 'uyum yasaları'nı, hem de seçim kararı aldıktan sonra birer birer çıkardı... Yakından ilgilendiğini bildiğimiz o süreçte hemen hiç sesi duyulmadı askerin... Bana sorarsanız, önceki gün vefat eden Org. Şenoğul'un itirazlarını kayda geçirdiği tarihten (mart 2001) sonra, asker, AB sürecinin kaçınılmazlığını görüp kendini yeni duruma uyarlama konusunda adımlar attı...

Bugün o adımların fiili sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Bütün anketlerin açık ara önde gösterdikleri AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın 30 Ağustos'ta karargâhta yapılacak törene dâvetini bu çerçevede görüyorum ben...

Ülkemizde askeri en iyi tanıyan gazeteci M. Ali Kışlalı'dır. Kışlalı, Radikal'de Neşe Düzel'in kendisiyle yaptığı mülâkatta ve söylediklerini açmak için sonradan yazdığı bir yazıda, orduda gözlemlediği yeni yaklaşımların işaretlerini bizlerle de paylaştı. Geçmişte yapılan 'enayilikler' tekrarlanmazsa, AKP'nin seçimden birinci parti olarak çıkmasının askerin tepkisine yol açmayacağını söylüyor M. Ali Kışlalı... "Asker yeni bir 28 Şubat'a mı kendisini hazırlıyor?" sorusuna, "AKP'nin kazanmasının Silâhlı Kuvvetleri böyle büyük bir tepkiye iteceği fikrinde değilim" cevabını veriyor...

Koşa koşa gittiğimiz seçim bile AB ile uyum eseri. Politikacılar bunları bir anlasa...


25 Ağustos 2002
Pazar
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED