T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Eminim, son kararım...

Avrupa Birliği'nde (AB) son ve keskin dönemeç bu hafta. Kopenhag'ta toplanacak olan üye ülkelerin liderleri, birliğin nereye kadar genişleyeceğiyle ilgili nihâî kararlarını verecekler. İlk halkada yer alan 10 yeni ülkenin 2004'te, Bulgaristan ve Romanya'nın 2007'de üye olmaya hak kazanacakları biliniyor. Bilinmeyen, 13. sıradaki 'aday adayı' ülkenin durumu... Türkiye üzerine çetin bir pazarlık hepimizin gözleri önünde cereyan ediyor...

Diğer 25 ülkeden ayrılan bazı özellikleri var Türkiye'nin. Diğerlerinin hepsi halkı Hıristiyan olan ülkeler; "Türkiye de üye" denildiği anda, AB, ilk kez, halkı Müslüman bir ülkeyi içine almış olacak... Bazı 'aday' ülkelerin mâzisinde 'totaliter yönetim' var, demokrasileri göreceli olarak yeni onların; ancak Türkiye'nin demokrasisinde de 'kendine özgü' yönler ağır basıyor. Eski Demirperde ülkelerinin bir 'uygarlık projesi' olan AB'ye ayak uydurması daha kolay; Türkiye ise 'korkuları' yüzünden uyumda ağır aksak davranıyor...

Türkiye'nin kalabalık bir nüfusa sahip oluşu da, AB'nin diğer üyeleri için, tereddüt kaynağı; ekonomisi sorunlu fakir bir ülkenin üyeliğe kabulü diğerlerine ek yükümlülükler getirecek. Nüfusa göre dağıtılan koltuklarda, mâlî yardımda, bürokrat sayısında, Türkiye, hep ön sıraları işgal edecek...

Bu kadar olsa neyse... Türkiye, 'sorunsuz' yaşayamayan bir ülke. "Etrafının düşmanlarla çevrili" olduğuna kendini inandırmış; 'milli güvenlik siyaset belgesi' bu inancı yansıtıyor. Diğer ülkelerden farklı olarak, stratejik 'tehdit değerlendirmesi', Türkiye'nin içinde de 'düşman' bulunduğunu kabul ediyor. AB, Türkiye'yi üyeliğe kabul etmekle, Irak, Suriye ve İran'a komşu hale geleceği gibi, 'irtica' ve 'bölücülük' gibi tehdit unsurlarını da içine almış olacak...

AB'nin "Hiç değilse şu Kıbrıs sorununu çözün" telkininin bile nelere yol açtığını görüyorsunuz... "En iyi çözüm çözümsüzlüktür" söyleminin sahipleri, BM Planı'nın temel ilkeleriyle ilgili aklı başında itirazlarla kamuoyu karşısına çıkacak yerde, hükümetin kararlılığını oldu-bittilerle dinamitleme çabasındalar. O çevreler, "AB'ye hayır" mesajını Kıbrıs üzerinden Kopenhag'a ilettiler bile...

İlginç bir kader: Türkiye, bugün gizli gizli "AB'ye hayır" kampanyası yürütenlerin fikrî önderliğinde, neredeyse 200 yıldır, yönünü Batı'ya döndürmüş bulunuyor; şimdilerde "AB'ye girmeliyiz" kararlılığını bir aydır ayak basmadık toprak bırakmayarak bütün Avrupa'da ilân eden 'muhafazakâr' çevrelerin itirazlarına rağmen... Bir kısım 'Batıcılar' bu yoldaki çabaların son durağı olması gereken AB üyeliğine karşı çıkarken, "Kendi değerlerimizi unutmayalım" diyenler "Bu bir fırsattır, kaçırmayalım" görüşünü seslendiriyorlar... Türkiye, AB üyeliğine kabul edilecekse, bu, 'Batıcılar'a rağmen ve 'muhafazakâr-demokratlar' sayesinde gerçekleşecek...

Oysa, AB üyeliği, tereddüt eden çevrelerin korkularını bütünüyle giderecek bir çözüm. AB üyesi olan Türkiye'de, 'bölücülük' ve 'irtica' gibi korkulara yer kalmayacak; AB, Türkiye topraklarının bütünlüğünün de, yanlış iktidarların işbaşına gelmesinin de garantisi çünkü. Bir çok AB üyesi ülkede de 'bölücü' hareketler var, ama 'teröre karşı ortak mücadele' kararlılığı yüzünden hiçbirinde başarılı olmadı o hareketler... Avusturya'da geçen seçimlerde 'ırkçı' bir liderin başbakanlığını, o ülkenin siyaset-dışı odaklarının devreye girmesine mahal bırakmadan, Brüksel'in müdahalesi engelledi... Kıbrıs ve Ege gibi Türk-Yunan ilişkilerini kötü etkileyen sorunlar ise, Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye'nin üye olmasıyla, AB içerisinde, sorun olmaktan çıkacak...

Böyle bir ortamda, Türkiye'nin üyeliğini görüşecek olan Avrupalı liderlerin kafalarının karışık olması çok doğal; çünkü hakkında karar verecekleri ülke, 'alışılmışın dışında' özellikleri ve o özelliklerin sonucu 'sorunları' olan bir ülke... Onların görevini davranışlarıyla zorlaştıran yerli muhalif odakların işi ise, Türkiye üyeliğe kabul edilse de edilmese de, çok daha zor. 'AB üyesi Türkiye' daha özgür ve demokrat insanlarıyla onları dışlayacak; 'AB üyesi olamayan Türkiye'ye de son 200 yılın hesabını onlar vermek zorunda kalacaklar...

Bizler için durum daha kolay...


9 Aralık 2002
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED