|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
En önemli projelerimden birinin 'kara portreler galerisi' olduğunu sizlerle paylaşmış mıydım? Yaydıkları umutsuzluk ve çizdikleri kara tablolarla, değerleri yıpratmak için elden geleni yapmalarıyla ünlü kişilerin portrelerinden oluşan bir galeri... Galeride şimdiden 10 kadar ünlünün fotoğrafı bulunuyor; bir bölümü medya mensubu bunların... Geçen gün, topluma umutsuzluk saçan bildik tiplerden söz ederken, bunların en meşhurlarının doluştuğu yayın organından önemli bir ismin verdiği tepki beni çok şaşırttı. Şaşırmamın sebebi onun da benim gibi düşündüğünü öğrenmem oldu. Aldığım cesaretle, "Okunuyor denildiği için öyleleri yayın kadrosunda tutuluyor; yazarların reytingini ölçen yoklamaların bir sonraki sayfasına neden göz atmıyorsunuz?" diye soruverdim... Hemen her gazete, sadece birkaç tepe yöneticisinin gördüğü yazar reytingi araştırması yaptırır. Patronlar, yayın sorumluları, hangi yazarın ne kadar okunduğundan haberdardır. Bazen, yerli-yabancı firmalar da, müşterileri bilgi sahibi olsun diye, araştırmalarına, "En çok okuduğunuz yazar?", "En beğendiğiniz yazar?" gibi sorular da ekler... Aynı araştırmalarda, kaçınılmaz olarak, "En nefret ettiğiniz yazar?" sorusu da yer alır... Geçenlerde, Prof. Ali Atıf Bir, Hürriyet'teki köşesinde, bir Fransız şirketinin araştırmasında yer alan 'medyada en tanınanlar' tablosunu yayımladı. Bende başka şirketlerin araştırmaları da var. Sonuncusunu, 'Milli egemenlik' adlı belgeseli için, 32. Gün, milletvekilleri arasında yaptırmıştı. 'Kara portreler galerisi' konusunu açtığım meslektaşa, "Neden bir sonraki sayfaya göz atmıyorsunuz?" biçiminde yönelttiğim soru onun da gördüğünü sandığım tablolardaki bir garabet için... Bazı 'çok okunan yazarlar', hemen bir sonraki "En nefret ettiğiniz yazar?" sorusunda da en başta sıralanıyorlar... Yazarlar liginin ilk 10'unda, yarısının, okuyanı çok, ama nefret edeni daha da çok olduğunu görüyorsunuz... O tür yazarlar gazeteler için gerçek bir yük. Çünkü kritik dönemlerde, gazete okurundaki 'nefret' yazarla sınırlı kalmıyor, onu aşıp gazetenin kurumsal kimliğine de yöneliyor. Öyle dönemlerde, insanlar, artık o yazarı suçlamıyorlar, yazdığı gazeteyi, patronunu, yayın yönetmenini de suçlu olarak görüyorlar... Daha önce yazmıştım: Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasaklı olduğunun kesinleştiği gün, bindiğim taksinin şoförü, Yüksek Seçim Kurulu'nu veya Yargıtay Cumhuriyet başsavcısını değil, doğrudan bir büyük medya patronunun ismini anarak, "Ne istiyor bizden?" diye sormuştu... Öyle bir-iki gazete var ki, 'nefret edilen yazarlar listesi' içinde yer alanlardan kurtulabilse, hem onlar rahatlayacak, hem de toplum... Durumu yakından bilen 'içeriden' biri, "Öyle söylüyorsun, ama" dedi bana, "Nefret etseler de okuyorlar..." Nefret edeni okuyandan bir misli fazla olan yazar bile, "Ne yapalım, okunuyor" safsatası yüzünden köşesini koruyor... Gazete yönetimlerinin endişesi, "Okur senden nefret ediyor" diye yol verecekleri yazarı başka medya gruplarının kapmaya hazır beklemesi... Bu konuyu bayram günü aklıma getiren etrafta gördüğüm umut kırıntıları oldu. Bu bayram insanları daha mütebessim, gelecekten daha umutlu gördüm. Henüz kimsenin halinde herhangi bir iyileşme olmadığını hepimiz biliyoruz; ancak yine de dünü bir daha gelmemek üzere geride bıraktığımıza şükran ifade etmekten geri durmuyor insanlar. Oysa, 'kara portreler galerisi'ndeki tiplerin yazdıklarını okursanız, ülke battı, batacak... Yürüttüğü aylık 'değerler araştırması' ile Türkiye'nin nabzını tutan ANAR'ın bayramdan hemen önce sonuçlandırdığı araştırmada, "Yaşam memnuniyeti ve gelecek ümidi" bölümündeki sonuçlar dikkat çekici. Daha önce, "Hayatınızdan memnun musunuz?" ve "Gelecekten umutlu musunuz?" soruları yöneltilenlerin verdiği cevaplar iç açıcı değildi. Son araştırmada umut havasının yaygınlaştığı belli oluyor. Aralık ayının ilk günlerinde "Hayatınızdan memnun musunuz?" sorusu yöneltilenlerin yüzde 57,9'u "Evet, memnunum" cevabını vermiş; "Hayır, memnun değilim" diyenlerin oranı yüzde 38,4... 'Gelecekten umut' konusu da insanlarımızda hayattan memnuniyet oranına çok yakın. "Evet, gelecekten umutluyum" diyenler 55,9; "Hayır, gelecekten umutsuzum" diyenler ise yüzde 35,9... Elbette, bu oranlar, hükümetin icraatlarıyla artacak veya eksilecek... Ancak rakamlar, daha icraat hazırlığı içerisindeki bir hükümete kamuoyunun dehşet bir kredi açtığına işaret ediyor. Nitekim, Sabah gibi bu toplumsal gidişi erken fark edip 'uyumlu' bir yayın politikası geliştiren yayın organlarının tirajı hızla artıyor; toplumun kredisine rağmen umutsuzluk aşılamaya devam eden gazeteler ise oyunda kaybediyorlar... Sabah'ın tepesinden bir isim, "Bir gazete hergün üç-beş bin yeni okur kazanır mı? Biz kazanıyoruz" diye memnuniyetini aktardı bana... İşin tuhafı, 'kara portreler albümü' içinde yer alan medyatik tipler, eskiden, hiç değilse belli bir tribüne oynarlardı. Öyle sanıyorum ki, 'interaktif' ilişki içerisinde bulundukları odaklar da, onları artık kendi başlarına bıraktı... "Medya düzeni değişecek" deniyor ya, benim galerideki tipler köşelerini bırakmadan, ya da onları tutmaya devam eden gazeteler okursuzluktan batmadan medyanın değiştiğine inanmayın sakın...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |