|
|
|
UNUTMAYACAĞIZ!
Her yer tıklım tıklım ölü
Acı boğacak beni boğacak beni
Otlar yalnızlıktan kupkuru
Ama suçlu ben değilim ben değilim
Katillerle bir olmadım olmayacağım da
Özgür kalacağım işte böyle bir başıma
Ve insanoğluna bundan sonra da
Ne ölüm dokuncak ne dirim.
Paul ELUARD / Savaşta Ölenler
İki insan göğüs göğüse çarpışır, birbirlerinin gözünün içine baka baka biri diğerinin elinden içerdi ölümü. Belki böylesi daha iyiydi.
Evet, evet; kesinlikle öylesi daha iyiydi.
Eğer savaşılıyor ve savaşta ölünüyorsa; hayatta kalmak için elinden geleni yapmak ve tükendiğin noktada, hayatını sonlandıranın gözünün içine bakarak, onda senden bir iz bırakarak ölmek...
Öyle değil şimdi.
Kimse kimin için savaştığını bilmiyor artık, kimin canını aldığını bilmiyor.
Tanıklık etmiyor bir parçası olduğu ölüme.
İki derviş bir posta oturuyor ama, iki zalim bir dünyaya sığmıyor işte.
Silah tüccarlarıyla rüyasında varil varil petrol, deste deste banknot görenler, siyasetini kırılan gururu okşansın diye kuranlar, sabırsızca ellerini ovuşturup ite kaka sürüyorlar herbirimizi cepheye. Savaşmamızı buyuruyor, gevrek bir solukla soluklanıyorlar.
Hepimizi bulaştırıyorlar çoğul cinayetlere.
Akan kandan sürüyorlar alnımıza; sıcak.
Tanık olmadığımız ama taraf kılındığımız acıların yükünü yüklüyorlar omuzlarımıza.
Hesabını veremeyeceğimiz hesapların içine katıyorlar bizi.
Uykularımızı bölüyorlar.
Dualarımızı...
Asıyoruz suratlarımızı.
İlençle doluyor dudaklarımız, yumruklarımızı sıkıyoruz.
İçleniyor, yaralarımızı diri tutmak istiyoruz.
Katılaşsın istiyorlar kalplerimiz; taş kesilsin.
Mazeretler üretiyorlar, gereklilikler...
Anlamlar yüklüyorlar ölümlere.
Muhayyel bir gelecek için mutlak gerçeğimizi parçalıyorlar.
"Umut yaşasın!" deyip, işkenceyi uzatıyorlar. Kirletiyorlar bizi.
Açlıktan ya da ilaçsızlıktan ölmeyip bombalardan ölecek olan bebeklerin ağlamaları şimdiden ulaşıyor kulaklarımıza.
Görmesek de, yüzlerini çok iyi bildiğimiz anaların yürek yangınından hisseler düşüyor payımıza; kavruluyor yüreklerimiz.
Çağın çatlakları arasına gizleniyor tanrılar.
Fısıldıyorlar:
"Hayır" diyorlar, "bir yanılsama bu; herkesin iyiliği için herşey".
İnanmamızı bekliyorlar.
İnanmıyoruz. Anlamıyoruz da.
Ama biliyoruz:
Büsbütün ziyanda insanoğlu.
Tiksiniyor, böğürmek isterken donakalıyoruz:
"Hiç bir şey öğrenmedik,
hiçbirşey bilmiyoruz,
hiçbirşey anlamıyoruz,
hiçbirşey satmıyoruz,
yardım etmiyoruz,
ihanet etmiyoruz
ve unutmayacağız."
faozk@yahoo.com
|
|
|
|
FADİME ÖZKAN
|
|