T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir sol hikaye

Seçimler yaklaşırken, siyasi yelpaze yeniden harmanlanırken partiler, ideolojilerini tanımlamaya başladılar. İdeoloji kelimesinin yanlış algılanmaması için hemen belirtmekte yarar var; en azından, toplumsal taleplerin siyasete nasıl taşınacağına ilişkin siyasal programları değil, resmi ideolojiyle ne kadar örtüşük olduklarının beyanatı.

Yıllardır kendini sol olarak tanımlayan sol (başka kelime yok şimdilik) partiler nasıl bir sol olduklarını tanımlama telaşına düştüler. Hatta bu telaşeyle tarihi bir sırrı faş edercesine, Türkiye'de solun ne demek olduğuna dair hikmetler de sadır oldu.

Türkiye'deki solun serencamına ve de yeni sol tariflerine geçmeden önce Türk solu örneğinde karşılaştırma imkanı vermesi anlamında, Batı'da solun neyi çağrıştırdığına değinmekte yarar var. Sol'un modern siyaset düşüncesinde ve Batı entellektüel geleneği içinde yaptığı ilk çağrışım 'muhalefet'tir. Her şeyden önce sol, kurulu toplumsal ve siyasal sisteme muhalefeti çağrıştırır. Batı'daki entelektüel gelenek içinde solun önemli bir ağırlığa sahip olması büyük oranda bu muhalif duruşundan kaynaklanmaktadır. Statükoya karşı çıkma, alternatif bir düşünce ve açılım oluşturma kaygısı sol entelijansiyanın dinamik ve üretken olmasını sağladı. Eleştiriyi, sorgulamayı, farklı düşünebilmeyi entelektüel olmanın olmazsa olmaz şartı saydı. Modern Batı düşüncesine, sanatına damgasını vuran 'ustalar'ın büyük çoğunluğunun sol entelektüel geleneğe mensup olmasının nedeni de budur. Statükoyla özdeşleşmemek sol siyasetin de, aydınların da belirleyici özelliği oldu. Böylesi bir entelektüel gelenekten beslenen siyasetçiler ve siyasal kurumlar da daha özgürlükçü, çoğulcu, paylaşımcı politikaların peşinde oldular. Bu özellikleri Batı'daki sol siyasetin tabandan beslenen, statükoya karşı tabanın haklarını savunarak gelişen 'köklü ve sahici' siyasal partiler olmalarını sağladı.

Türkiye'de sol denilen siyasi ve entelektüel akımın varlığı statüko ile kurduğu sağlam bağa dayanır. Sol denilen entelektüel zümrenin tek özelliği ise, statükodan beslenerek büyümüş, sistemin desteği ile ayakta kalabilmiş, etkinlik alanını bu sayede genişletebilmiş olmasıdır. Türkiye'de sanılanın aksine statükonun dışında özgün, özgürlükçü, bağımsız bir özellik sahibi olmamış; devlet eliyle desteklenen, statükodan gelen tüm müdahalelerin öncü gücü olmayı kolayca içselleştirmiştir. Solun askeri darbelere olumlu yaklaşımı, orduya yüklediği misyon statükocu yanına işaret ettiği kadar toplum katmanlarıyla kurduğu/kuramadığı ilişkinin sahiciliğini de açıklamaktadır. Toplumun değer yargılarına, kültürüne karşı olmayı, devlet desteğiyle bunlara savaş açmayı özgürlük/çülük sayan bir duruş/söylem sergilemiştir. Tüm çeşitleriyle sol siyasi yelpaze, toplum-devlet karşıtlığında resmi politikaları tercih etmekten ve buna rağmen kendine sol ismini vermekten geri durmamıştır.

Türk solunun tarihi seencamı böyle iken, tartışmaya açılan yeni sol tanımlamaları, solun olduğu kadar Türkiye'deki siyasi kültürün ve entelektüel birikimin dökülüşünü gözler önüne seriyor. Elimizde iki tür sol var (oysa insanın bir sol bir sağ eli vardır), Ecevit'in yeniden tanımladığı ulusalcı sol ve Derviş'in tanımladığı liberal sol. İsmail Cem'in sol tanımına ilişkin ev ödevi ise henüz tamamlanmadığı için yeterince fikir sahibi değiliz. Kitaplarındaki sol tarifini hâlâ savunup savunmadığını bilmiyoruz henüz..

Ecevit'in MHP ile arasında tek fark; milliyetçilik yerine ulusalcılık kelimesini kullanmaktan ibaret kalmıştır. DSP'nin devşirdiği sol geleneğin yeni formülasyonu ulusal sol, Ecevit'in tanımıyla "Türk ulusunun ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğüne, birliğine, haklarına sahip çıkmak"tan ibarettir. Bu tanım Türk sol siyasetin ve entelektüel geleneğinin resmi ocağı CHP söyleminin yeni versiyonudur.

Dünyada sol hareketlerin IMF karşıtı gösterilerin başını çektiği bir dönemde Derviş'in IMF patentli sol tanımı Türk solunun son ironisi. Üç ayaklı liberal sol tanımı yapan Derviş'in üçüncü ayak olarak 'etkin devlet'i sayması onun entelektüel geçmişiyle hiç de çelişmiyor. Sol entelijansiyanın etkin devletli liberal sol siyasetin mimarını kucaklaması da bu anlamda tesadüf değil.

Sağ siyasetin bu çerçevede nerede durduğunu tartışmaya gerek yok. Ama 'sol' bildiğiniz gibi...


3 Eylül 2002
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED