|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz! 3 Kasım'da seçim var ama, Anayasa Mahkemesi'nin Hadep'i kapatacağı veyahut Yüksek Seçim Kurulu'nun Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesine izin verip vermeyeceği, halâ tartışılıyor.
Fethullahçılık suçu
Bu arada Hasan Celâl Güzel'in, erteleme yasası ile birlikte, bütün siyasi haklarına kavuştuğuna dair Anayasa Mahkemesi'nin kararı yayınlanıyor. Ama, Tayyip Erdoğan'ı, bu yasadan yararlandırmama gayretleri sürüp gidiyor. Türkiye'de halâ, Fethullah Gülenci olmak diye bir suç var!!! Bursa'da bir polisin çantasından Fethullah Hoca'nın kasetleri çıktı diye, o kişi hakkında Bursa Savcılığı takibata başlayabiliyor. Kasetler veyahut Gülen'in kitapları suç unsuru ise, kendi kendimi ihbar ediyorum: "Benim de evimde Fethullah Gülen'in yazdığı onlarca kitap bulunuyor." Türk Ceza Kanunu'nun hangi maddesi bu kitapları yasaklıyor? Öğrenebilir miyiz? Mamafih ülkemizde, başörtüsü, laik cumhuriyete karşı bir meydan okuma gibi değerlendirildiğine (Bak: 30 Ağustos 2002 - Star- Saygı Öztürk- Kemal Gürüz'ün açıklamaları), üç beş kişi birarada Kur'an okuyunca, irtica evi diye o mekâna baskınlar düzenlendiğine göre, belki diğer gelişmeleri de makûl karşılamak lâzım. Böyle başa böyle traş... Neremiz doğru ki, hukuk işleri düzgün yürüsün diyebiliriz. Ama hayır... Teslimiyete kapılma yerine mücadeleye devam!!!
Güzel ve yasak
Hasan Celâl Güzel, erteleme yasasından yararlanıyor. Cezası infaz edilse bile, mahkûmiyetinden doğan bütün kısıtlamalar erteleniyor. 3 Eylül 2002'de ise siyasi yasağı tamamen ortadan kalkıyor. Peki, neden Tayyip Erdoğan için farklı bir uygulama var? Hasan Celâl Güzel ile ilgili kararın önemli bölümleri şöyle: 3 Eylül 1999 tarihli 4454 sayılı Basın ve Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun'un 1'inci maddesi, Anayasa Mahkemesi tarafından iptâl edildi. Çünkü "aynı tür suçları basın yoluyla değil de panelde, mitingte işleyenler kapsam dışı bırakılmıştı." Anayasa Mahekemesi'nin iptâl kararının gereği olarak, 21.12.2000'de 4616 sayılı yasa çıktı; bu yasa, 4454 sayılı yasanın iptâl edilen maddesini yeniden düzenliyor ve miting, kongre, konferans, seminer, sempozyum, açık oturum, panel gibi toplantılarda yapılan konuşmaları da erteleme kapsamına alıyordu. Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeden sonra Hasan Celâl Güzel'in erteleme yasasından yararlanabileceğini kabul ediyor. Hasan Celâl Güzel'in suçu erteleme kapsamına giriyor ama, o arada cezası infaz edildiği için, sadece, mahkûmiyetinden doğan feri cezaların ve hak kısıtlamalarının (siyasi yasakların) ertelenmesi söz konusu olabiliyor. Üstelik 4454 sayılı yasaya göre, 3 yılın sonunda, mahkûmiyet vaki olmamış sayılacak. 3 yıllık süre, 3 Eylül 2002'de sona eriyor. O tarihte Hasan Celâl Güzel'in mahkûmiyeti vaki olmamış sayılacak.
Deneme süresi 3 yıl
Anayasa Mahkemesi kararında, hem 3 yıllık deneme süresince, aslî ceza gibi, feri cezanın ve bağlı olarak ortaya çıkan hak yoksunluklarının ertelenebileceği kabul ediliyor; hem de, üç yılın sonunda, mahkûmiyetin vaki olmamış sayılacağı, bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağı belirtiliyor. Hasan Celâl Güzel, bu karara göre, hem bir siyasi partiye üye olabilir, hem de milletvekili seçilebilir. Siyasi Partiler Kanunu'nun ve Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11'inci maddesi engel teşkil etmiyor. Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11'inci maddesinde yer alan "af edilseler dahi seçilemezler" hükmü, Anayasa Mahkemesi'nin Güzel'e ilişkin son kararına göre geçerli değil. Çünkü, ertelemede, 3 yıllık deneme süresinde zaten hak mahrumiyetleri de ertelenmiş oluyor: "Danıştay 15.11.1990 günlü İçtihatı Birleştirme kararında da belirttiği gibi, 3 yıllık deneme süresinin bitimini beklemeden, feri cezalarla hak yoksunluklarına ilişkin yaptırımların bu süre içinde uygulanmamasının kabulü gerekir. Ancak 3 yıllık deneme süresi bittikten sonra, bu hakların kullanılabileceğini savunmak, ertelemenin amacına ters düşer. Kişinin feri cezalarıyla hak yoksunlukları da, deneme süresince ertelenmiş ve askıya alınmıştır"
Erdoğan'a haksızlık
Peki, Hasan Celâl Güzel'e siyasi hakkını tanıyan Anayasa Mahkemesi, nasıl oluyor da, Tayyip Erdoğan'a aynı kuralı uygulamıyor? Kurucu Genel Başkanlık ile ilgili gerekçeli kararında, 6'ya karşı 5 oyla, Anayasa Mahkemesi, "Tayyip Erdoğan'ın suçu 4454 sayılı yasa kapsamında olmadığı gibi, cezası infaz edildikten sonra 21.12.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4616 sayılı yasa hükümlerinden de yararlanması mümkün değildir" hükmünü vermişti. Yüksek Mahkeme, Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadığından bahisle, kurucu olamayacağı sonucuna varmıştı. Cezası infaz edilen Hasan Celâl Güzel, ertelemeden yararlanırken, cezası infaz edilen Tayyip Erdoğan bu haktan nasıl ve niçin yararlandırılmıyor? AK Parti Genel Başkanı'na ilişkin kararda, bu sorunun cevabı pek açık değil. Ama mahkeme çoğunluğu (6 kişi), Tayyip Erdoğan'ın, 26.3.1999'da cezanın infazının başladığı ve 24.7.1999'da salıverildiğinden yola çıkarak, 3.9.1999'da kabul edilen erteleme yasasından önce tahliye olması dolayısıyla, bu kanunun kapsamına girmediğini belirtiyor. Oysa Hasan Celâl Güzel'in kararında şöyle bir mukayese yapılıyor: "Kaçmak suretiyle aldığı cezanın infazını engelleyen bir mahkûm, 4454 sayılı ve bunun kapsamını genişleten 4616 sayılı yasanın getirdiği erteleme ve 'mahkûmiyetin hiç vaki olmaması' imkânından yararlanarak her türlü hakkına kavuşurken, yasanın yürürlüğünden önce, iyi niyetle kendiliğinden gelip aslî cezasını çeken diğer mahkûmu bu olanaklardan yararlandırmamak, adalet, hakkaniyet ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmaz." Aynı durum Tayyip Erdoğan için de söz konusu değil mi? Kaçıp da cezasının 3 Eylül 1999'dan sonra infazına imkân verseydi, tartışmasız milletvekili seçilebilecekti. Adaletin bu mu dünya! Türk Ceza Kanunu'nun 2'nci maddesine göre, iyileştirmelerin hiçbir tarih tahdidi konulmadan geriye doğru işlediği neden unutuluyor?
312 değişti
Kaldı ki, bu arada 312'nci madde de değişti. Yapılan değişiklikle, suçun ağırlaştırıcı sebebi, aslî unsur haline getirildi. Tayyip Erdoğan'ın mahkûmiyetinde, ağırlaştırıcı sebeb (umumun emniyeti açısından tehlike yaratma unsuru) uygulanmamıştı. Dolayısıyla, Tayyip Erdoğan bugünkü haliyle 312'nci maddeden zaten hüküm giymeyecekti. Demek Yüksek Seçim Kurulu'na Hasan Celâl Güzel'e ilişkin kararın yanı sıra, 312'nci madde değişikliği de hatırlatılacak. Sonuç ne olur, bilemiyoruz.
* * *
Burası Türkiye... Türk Ceza Kanunu'nda yazmamasına rağmen "Fethullahçılık" diye bir suç ihdas edilebiliyor. Burası Türkiye... 312'nci madde değişti ama hiç değişmemiş gibi hareket etmek, karar vermek mümkün. Burası Türkiye... Başörtüsü, laik cumhuriyete karşı tehdit addediliyor. Meclis, "üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir" diye kanun çıkarıyor; Anayasa'nın 153'üncü maddesine rağmen Anayasa Mahkemesi, "bu serbesti, dini amaçla başının örtülmesi yasağını kaldırmaz" yorumunu yapabiliyor. Meclis'in amacına ters yeni bir hüküm ihdas ediyor. "Eşitlik bozulur" gerekçesiyle, cezası infaz edilen Hasan Celâl Güzel, ertelemeden yararlanıyor ama, Tayyip Erdoğan'a sıra gelince, o yasaklı kalıyor. Tam seçim arefesinde Hadep'in kapatılması görüşülüyor. Acaba kendimize çeki düzen vermenin zamanı gelmedi mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |