|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Küskünler, neyi dayanak yapacaklarını şaşırdı. "Yasaklı Türkiye olmaz" diye ortaya çıkınca, bu yasakların sürmesi için nasıl gayret sarfettiklerini hatırlıyoruz. Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarını, laik düzene tehdit gibi gösterince, bu defa ilk öne sürdükleri "Yasaksız Türkiye" teziyle çelişiyorlar. "Parti içi demokrasi" peşinde koştuklarını söylemeleri, sadece istihza ile karşılanıyor. Çünkü, bu harekete önayak olanlar, lider karşısında en fazla el etek öpenler. Bir sempozyum
Türkiye, mızıkçıların ortaya çıkması yüzünden, daha farklı gündemlerle meşgul olamaz duruma düştü. Meselâ, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı, "Risale-i Nur Işığında Küreselleşme ve Ahlâk" konulu bir sempozyum düzenledi. Yurt içinden ve dışından çok sayıda ilim adamı toplantıya iştirak etti; birbirinden güzel tebliğler sunuldu. Ama biz, seçim ertelenecek mi, yoksa zamanında mı yapılacak diye papatya falına bakmaktan, bu toplantıya gereken ilgiyi gösteremedik. Türk insanının zihni öylesine standart bilgilerle doldurulmuş ki, konuyla irtibatı olmayanlar, Said-i Nursî ve küreselleşme kelimelerini yan yana görünce şaşırabilir. Çünkü onların bilgi dağarcığında, Said-i Nursî "Gerici" olarak damgalanmıştır. Sempozyumda, Prof. Dr. İan Markham, Said-i Nursî'nin küreselleşmeye bakış açısını şöyle izah etti: "Bediüzzaman, modernlikten en iyi şekilde yararlanmaya azimliydi ve modernleşmenin İslâm'a uygun olduğunu görmüştü. Eğer, küreselleşme, bilimsel ve teknolojik ilerleme getirecekse, o, buna taraftar oldu. İkincisi, zengin ve fakir arasındaki eşitsizlik hakkında çok kaygıları vardı. O, İslâm'ın, eşitsizliği engelleyen, sosyal dengeyi koruyan bir mekanizması olduğuna inanıyordu; eşitsizliği arttıracak bir küreselleşmeye karşıydı. Bediüzzaman, mal ve servetin Allah yolunda sarf edilmesini öngören Kuranî anlayışın bütün dünyaca benimsenmesini istiyordu. Nursî'nin bize gösterdiği, mühim nokta, kapitalizmin müspet tarafları alınırken, bunun ahlâkî esaslara göre yapılması lüzumudur." Konuşmacılar, Bediüzzaman'ın, imana ve dine dayanarak, globalleşmenin ihtiyaç duyduğu ahlâkî boyutu kazandırmaya çalıştığını söylediler. Biraz felsefe
Bugünlerde, elimden düşürmeden okuduğum bir kitap var: Küresel Bunalım. (Prof. Ahmet Davutoğlu). Orada da, benzer veyahut paralel fikirler bulmak mümkün. Biz, madem bir Müslüman ülkede yaşıyoruz, o zaman küreselleşmeye de, modernleşmeye de, Batı ile ilişkilere de, kendi kimlik penceremizden bakmamız gerekmez mi? Prof. Davutoğlu, 11 Eylül hadisesinden yola çıkarak, görüşlerini, şöyle özetliyor. "...Modernite, önce dinin sonunu ilân etti. Sonra ideolojinin, şimdi de tarihin sonunu. Oysa, dinlerde çok ciddi anlamda bir canlanma var. Fukuyama, "tarihin sonu" derken, modernitenin hedeflerine ulaştığı belirtiliyordu. Akıl-Bilim-İlerleme yoluyla özgürlük ve güvenlik sağlanmıştı. Osmanlı, "Nizam-ı Alem" demişti; "Devlet-i Ebed Müddet" görüşünü benimsemişti. Yani tarih Osmanlı'ya göre de bitmişti, mükemmellik sınırına ulaşılmıştı. Ahlâkî denetimi olmayan bir mekanizma, varlığını sürdürebilir mi? İkiz Kuleler'i yapan rasyonalite ile, İkiz Kuleler'i yıkan rasyonalite aynı. Rasyonel mekanizmalar başarı getirebilir ama, değer üretmez. Değerler, rasyonel mekanizmaları yönlendirirse, bir düzen oluşur. Artık sınırları tanımlanabilir, kısıtlanabilir bir İslâm dünyası yok. İslâm medeniyeti, Avrupa'nın, Amerika'nın taa içinde. ABD, bu yüzden, olaylara, Haçlı savaşları zihniyeti ile yaklaşamaz. Meşruiyetini kaybeder. Modernite, bir Avrupa olgusuydu, Amerika'ya aktarıldı. Aynen, Büyük İskender'in Yunanlı değerleri, Hindistan'a, Afganistan'a götürmesi gibi. Hindistan'a taşınan Yunan, farklılaştı. Buda heykelleri Yunan tanrısı Zeus gibi yapılmaya başlandı. O dönemde bu farklılaşmaya üç tepki doğdu. "Madem ölçek büyüdü, bunu anlamlandıralım, felsefî bir arka plan oluşturalım. Bu dünyanın ilkeleri olsun. Ve insanlık eşit olarak ilkelerden yararlansın." Yunan tanrılarından tek tanrıya geçiş böyle gerçekleşti. ABD'yi de aynı şey bekliyor; ya yeni bir felsefî açılıma gidecek veya despotlaşacak... Küreselleşmede, sinik bir tepki göstermek "Ölçek büyüdü, ama ben kendi dünyamın içinde kalmak isterim" demek de mümkün. İskender'e, Diyojen'in tepkisi "Gölge etme başka ihsan istemem." Ben, fıçının içinde kendi gerçekliğimden memnunum... Küreselleşmeye, epüküriyen tepki ise, tüketim kültürünün yaygınlaşmasıdır. Coca-Cola'nın, McDonalds'ın yaygınlaşması..." Ok ve yay
Bu kadar derin felsefeden sonra, gelelim Türkiye'nin gerçeklerine. Bizler tarihi ve kültürel kimliğimizi bir kenara bırakarak, modernleşme adına Batı'ya yöneldik. Onlar kendi değerlerini küreselleştirirken, biz mazimizden tamamen koptuk. Prof. Davutoğlu, "Eğer Asya'nın derinliğine doğru yayı gerebilirsek, Avrupa'ya doğru o kadar ileri ve etkili bir ok atabiliriz" diyor. Türkiye Cumhuriyeti, hem bir Ortadoğu, hem Akdeniz, hem Kafkasya, hem de bir Balkan ülkesidir. Bu gerçeği unutmamak gerekir. Ama bugün için sadece "hasta" sıfatına yakışır bir konumdayız. Seçimleri iptal ettirmek isteyenler, nasıl bir rezalete imza attıklarının farkında değiller mi? Küreselleşen dünyada, herkes herşeyi takip edebiliyor. Türkiye'nin en büyük partisinin liderini yasakla... Büyük çoğunlukla alınan erken seçim kararını bozmağa çalış. Sonra da, Avrupa Birliği "Neden müzakere takvimi vermiyor" diye öfke yap. Adalet ve terazi
Davutoğlu kitabında, El-Hazinî'nin bir risalesinden söz ediyor: "Risale, bütünüyle bir teraziyi anlatıyor. Giriş kısmında, Allah'ın Adil isminden başlayarak bir yaratıcı tasavvuru ortaya koyuyor. Sonra, Adil isminin kâinata nasıl yansıdığı anlatılıyor. Bilahare, adalet kavramı üzerine uzun bir adalet felsefesi yapılıyor. Bu zihnî arka planı takiben, terazi anlatılıyor. Okuyucuda şu kanaat hasıl oluyor: Eğer, senin zihninde bir varlık tasavvuru, buna bağlı bilgi tasavvuru ve adalet felsefesi yoksa, tuttuğun terazinin fazla bir anlamı bulunmamaktadır." Türkiye'de, Adalet Terazisinin doğru tartmamasının sebebi, yaşanılan ahlâk bunalımıdır. Değerlerimizi terk ettik; kimliğimizi kaybettik. İşte bu yüzden Tayyip Erdoğan yasaklanabiliyor. Veyahut "Küskünler" ortaya çıkabiliyor. Ar damarı çatladı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |