|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Atlas Okyanusu'ndan Pasifik Okyanusu'na kadar, Kuzey ve Orta Afrika, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya, Güney Asya ve Güneydoğu Asya'yı içine alan "Müslüman orta kuşak", tarihin en çirkin istila harekatı ile karşı karşıya. 21. yüzyılın ihtiyacı olan enerji kaynaklarını barındıran ve dünya ticaretini denetim altında tutacak deniz geçişlerine hakim bu bölgedeki paylaşım savaşı, yeni bir dünyanın kuruluşunun temellerini atıyor. Küresel savaşını tek başına yürüten ve hiçbir gücü bu "yağma"ya ortak etmeyen Amerika, sadece "bölgesel müttefikler" belirleyerek ekonomik ve güvenlik eksenli istilasını genişletiyor. Yerel iktidarların bazılarını "taşeron" olarak kullanırken, bazılarını "cezalandırılacak ülkeler listesi"ne alıyor. Bölgesel güç merkezlerini yeni "küresel federasyon projesi" içinde bölgesel ortaklar haline getirmeye çalışıyor ancak hiç bir şekilde onlara küresel rol hakkı tanımıyor. Hindistan ve Rusya ABD'nin verdiği bölgesel misyona "teslim" oldu. Enerji kaynaklarını ABD'ye peşkeş çeken Rusya'ya karşılığında "Avrasya'nın jandarmalığı" verilirken, ABD'nin, İsrail'den sonra en yakın stratejik ortağı olan Hindistan, Güney Asya'nın patronluğuna atandı. Güneydoğu Asya'da ise, Endonezya'nın yerine Avustralya bölgesel güce dönüştürülürken Singapur, Tayland, Filipinler ve Malezya "taşeron ülkeler" statüsünü kabul ettiler. Endonezya yönetimi ise, halkının şiddetli tepkisi ile ABD arasında şaşkın vaziyette. Müslümanlar ve Türkler safdışı ediliyor
Yeni küresel dengede hiç bir Müslüman ülke bölgesel düzeyde etkinlik kurma şansına sahip değil, daha doğrusu buna izin verilmeyecek. Müslüman ülkeler ancak "taşeronluk" düzeyinde rol alabilecekler. Düşünün; Müslümanlar'a ait zenginlikler yağmalanırken ve bu yağma harekatı yeni bir dünya sisteminin temelini oluştururken, Müslümanlar safdışı ediliyor ve onlara hiç bir pay verilmiyor. Yani, kendi zenginliklerinden bile pay alamıyorlar... Dünya genelinde Müslümanlar sistemin dışına itilirken paylaşım savaşının en sıcak noktaları olan Kafkaslar ve Orta Asya'da ise Türkler'in etkinliği kırılıyor. Küresel savaşta ABD'ye en büyük desteği veren, son olarak "karasularını bile ABD denetimine açan" Türkiye, Kafkaslar ve Orta Asya'da ortak olmak yerine "taşeron ülke statüsü"ne indirgendi. Artık Türk karasularındaki bütün gemiler ABD donanması tarafından aranabilecek. Yarın ABD güvenlik birimlerinin İstanbul'da evleri basıp insanları tutukladığına bile şahit olabiliriz. ABD-Rusya ortaklığı Sibirya'dan Orta Asya'ya, Avrupa kapılarından Kafkaslar'a kadar her türlü askeri, siyasi ve ekonomik birlikteliği öngörürken Türkiye, Rusya-ABD ortaklığının bir yan unsuruna dönüştürüldü. Küresel savaşın seyrine bir bakın; hiç bir Müslüman ülkenin bölgesel müttefik statüsüne çıkarılmadığını göreceksiniz. Oysa ABD'ye yaranmak için kendi kaynaklarını hatta halkını satan bir çok ülke göreceksiniz. Orta Asya harekatına en büyük desteği veren, hava, kara ve deniz sahalarını ABD ordusuna tahsis eden, ABD istedi diye Müslüman cemaatlere savaş ilan eden Pakistan, şimdi ABD'nin stratejik ortağı Hindistan'la terbiye ediliyor. Küresel savaşın iki sıcak cephesi Orta/Güney Asya ve Güneydoğu Asya çok yakından izlenmeli. Bölgedeki en önemli "taşeron ülke" Pakistan, Hindistan ve Amerika tarafından köşeye sıkıştırılmış durumda. Her ne kadar Afganistan müdahalesinin en önemli gerekçesi olan Türkmenistan-Afganistan-Pakistan doğalgaz boru hattı için harekete geçilse de Pakistan, nükleer tehdidi de içeren bir savaşa sürükleniyor. İslamabad'da Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurad Niyazov, Afganistan'ın CIA mensubu Başkanı Hamid Karzai ve Pakistan Devlet Başkanı Perviz Müşerref, 2 milyar 500 milyon dolarlık doğal gaz boru hattı anlaşmasını önceki gün imzaladılar. Ancak bu, Pakistan'ın içinde bulunduğu durumla çelişmiyor. Pakistan'dan istenen şunlar: İslamcı grupları tasfiye et ya da bırak ABD yapsın. Keşmir'in özgürlüğünü destekleme. Nükleer silahlarını ABD denetimine aç. Afganistan'da, Tacikistan'da, Özbekistan'da, Pakistan'da ve Keşmir'de ABD saldırılarının hedefi olan Müslümanlar ise sessizce gelişmeleri izliyor. Kimse bu güçlerin yok edildiğini veya yenilgiyi kabul ettiğini düşünmesin. Müslüman gruplar fırtına öncesi sessizliği yaşıyorlar. "İkinci cephe" ve gizlenen gerçekler
"İslam tehdidi palavraları"yla istila edilen ve "ikinci cephe" ilan edilen Güneydoğu Asya'da ise, enerji kaynaklarına yönelik operasyon devam ediyor. ABD Savunma Sanayii ve Cumhuriyetçiler'in denetimindeki ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in bir zamanlar başkanlığını yürüttüğü RAND Corporation ve Cumhuriyetçiler'e çalışan Heritage Foundation gibi kuruluşlarının "İkinci cephe" Güneydoğu Asya'ya yönelik ABD müdahalesinin gerekçeleri ile ilgili raporlarında "İslam tehdidi" hiç de ön sırada yer almıyor. Aksine, raporlarda iki gerekçe öne çıkıyor: Enerji ve Çin tehlikesi. Bakın ABD neyin peşinde: Endonezya ve Buruney'deki petrol ve doğalgaz yatakları. OPEC'in tek Asyalı üyesi olan Endonezya, dünya likid gaz pazarının yüzde 20'sine sahip. Dogalgaz rezervi tam olarak tespit edilemiyor. Malezya, Vietnam ve Filipinler'de yeni petrol ve doğalgaz yatakları bulundu. Dünyanın en önemli deniz geçidi Endonezya ve Malezya'nın kontrol ettiği Malaka Boğazı... 1.3 trilyon dolarlık ticaret buradan yapılıyor. Yani dünya ticaretinin yarısı Malaka Boğazı'ndan yapılıyor. Açe ve Borneo adası da petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde yüzüyor. Çin tehdidi ve ileride oluşabilecek Japonya'nın ekonomik meydan okumasına karşı ABD bu bölgeleri denetim altına almak zorunda. Singapur ve Filipinler'de deniz ve hava üsleri oluşturulmalı. Güney Çin Denizi denetlenmeli ve zengin enerji kaynaklarını barındıran Spratly ve Paracel adaları üzerindeki Çin tehdidi ortadan kaldırılmalı. Malezya, Singapur, Tayland ve Filipinler'le "İslam tehdidi'ne karşı birlikte savaşmak için anlaşma imzalayan ve bölgede askeri üsler inşa eden ABD'nin nelerin peşinde olduğu ortada. Hal böyle iken, "İslamcı terör palavraları"yla dünyayı kandırmaya çalışanlar ve bu palavralara ortak olup kendi vatandaşlarına eziyet çektirenler, yarının fakirleştirilmiş ve öfkeli gençlerine ne cevap verecekler? İslam coğrafyasında sürdürülen bu vahşi sömürge harekatı, yepyeni bir bilinçlenmeye, yepyeni bir İslami hareket dalgasına gerekçe oluşturacak... Yarın bütün İslam topraklarında "yeniden kurtuluş savaşı" başladığında kimse şaşırmasın.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |