T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sorsan, kimse AB'ye karşı değil...

MGK tercihini "Avrupa"dan yana kullandı... Ankara'ya "AB için gerekli adımları bir an önce atın" derken, Avrupa'dan da müzakereler için tarih istedi. (Gazete haberi.)

Alâ...

Gerçi, idam meselesi tam vuzuha kavuşmadı, "Ulusal Program"da öngörülen iyileştirmelerin ne zaman hayata geçirileceği seçiklik kazanmadı, ama, hiç değilse "olağanüstü hal"in kaldırılmasıyla ilgili olumlu adımlar atıldı.

Bu kadar.

Başbakan'sız ilk MGK'nın Avrupa konusundaki irade beyanını, her yurttaş gibi, ben de olumlu karşıladım.

Gerçi, devletin en tepesindeki organ "Ulusal Program'da öngörülen yükümlülüklerimize ilişkin çalışmaların hızlandırılması" çağrısında bulunuyor, tek tek sorulduğunda herkes Avrupa Birliği'ne taraftar olduğunu söylüyor, ama işler de bir türlü yoluna girmiyor?

Neden?

Daha düne kadar, hem bir devlet politikası olarak Avrupa Birliği sürecine itilip bu "illüzyon"a inanmamız isteniyordu, hem de yine bizzat devlet eliyle oluşturulmuş "Avrupa Birliği'ne karşı kuva-yı milliye cephesi"nde yer almamız bekleniyordu.

Bu "irade beyanı"nın, aynı zamanda bir "kararlılık" ifade ettiğini nasıl anlayacağız?

Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun, AB üyeliğini "jeopolitik bir zorunluluk" olarak değerlendirmesi iyiye işaretti.

Demek ki, asker açısından da, Avrupa kolay yitirilir bir hedef değil.

İyi de, sadece "jeopolitik bir zorunluluk" mu?

Bana öyle geliyor ki, cihet-i askeriyede bir netleşme yok bu konuda.

Tek tek beyanlara baktığınızda, askerin Avrupa Birliği'ne karşı olduğuna rahatlıkla hükmedebilirsiniz.

Gerçi, bu beyanlar, "Avrupa Birliği'ne karşı olanı Allah çarpar" türünden kendi içinde muğlak ifadelerle birkaç kez tekzip edildi ama, yine de bu tekzipler Avrupa konusunda bir kararlılığa işaret etmiyordu.

Kurumsal refleksler ise tam tersini söylüyor.

Ordumuz Avrupa Birliği'ne karşı değil.

Siyasi partilerimiz de karşı değil.

Cumhurbaşkanımız'ın karşı olduğu zaten düşünülemez.

O zaman kim, ya da kimlerdir, hangi kurumlardır bu süreci dinamitleyen?

Ben, Kıvrıkoğlu'nun "Biz üzerimize düşeni yaparken, AB de takvim konusunda sinyaller vermelidir" sözünde samimi olduğuna inanıyorum.

Aynı samimiyeti siyasi partilerden de beklemek hakkımız.

MHP nerede duruyor örneğin?

Avrupa Birliği'ne karşı pozisyonu nedir?

MHP, idam konusundaki belirsiz (muğlak) tutumu nedeniyle, son MGK toplantısında refüze edildi.

Devlet Bahçeli, "AB sürecini dinamitleyen parti" görüntüsünden kurtulmak için ne yapacak?

Bu pozisyonu taşımayı sürdürecek mi?

Anladığım kadarıyla, hiçbir kurum, hiçbir erk, "AB'ye karşıymış" görüntüsü vermek istemiyor.

Bizden istenenler de o kadar zor şeyler değil aslında.

Demokratikleşin.

Siyaset üzerindeki militer görünürlüğe son verin.

İşkence yapmayın.

Azınlık hakların tanıyın.

Serbest piyasa koşullarına uyun.

MGK'nın "irade beyanı", dileriz ki, zevahiri kurtarmaya yönelik bir "manevra" değildir...


1 Haziran 2002
Cumartesi
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED