|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dick Cheney'in gelişi ile başlayan görüşme trafiğinde Milli Savunma Bakanı Çakmakoğlu'nun "ihmal edilmesi" ciddi bir "siyasi kriz"dir. Fakat "koalisyon adabı" gereği, bunun da küçük çaplı bir kriz olarak algılanacağı ve ardından da bir şekilde unutulmaya terk edileceği açıktır. Dün konuyu Habertürk kanalına değerlendiren Meclis Başkan Vekili Sökmenoğlu, Çakmakoğlu'nun görüşmelerden dışlanması karşısında bir rahatsızlık duyup duymadığının sorulması üzerine, "Sayın Çakmakoğlu, rahatsızlığını belli etmeyecek kadar devlet adamıdır" dedi. İşin özü bu. Siyasetin ve demokrasinin gereği Çakmakoğlu'nun bulunması gereken bir görüşmede bulunmaması, kriz sebebi oluyor, ama konunun birinci dereceden tarafının rahatsızlığını belli etmemesi, "devlet adamlığının gereği" kabul ediliyor. Siyasi krizi emen, dolayısıyla "siyaseti sıfırlayan" ve "siyasetsizleşmeyi besleyen" bir devlet adamlığı algısı var ortada. Böyle olunca da, siyaset ve demokrasi adına işletilmesi gereken tüm mekanizmalar, "devlet mantığı" içinde eriyip gidiyor. Üstelik bu durumun eşlik ettiği tablo, Irak konusu gibi son derece dinamik bir tablo. Türkiye Cheney'in attığı tur ile iyice ısınan Irak ve Filistin dosyalarını ve tabii bunun arkasına yığılmış olan ABD ve AB arasında "güç oyunu"nu, kendi siyasi kriziyle karşılıyor. Dikkat edilirse, Cheney'in gelmesinden birkaç gün önceden itibaren, Türkiye'ye özgü krizler adeta gövde gösterisi yapmaya başladılar. Öncelikle, Cheney'in görüşmelerde Genel Kurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nun da bulunmasını talep etmesini siyasi irade-askeri otorite ilişkisinde bir yere oturtamadı Türkiye'yi yöneten akıl. Cheney'i böyle bir talepte bulunmaya yönelten iç dinamikleri ise tartışmaya pek fazla yanaşan olmadı. Bunun yanı sıra, Cheney'in gelişinden bir gün önce yapılan toplantıda, son derece önemli gündem maddelerinin yanında bir başka gündemin de yer tuttuğu öğrenildi. Basında yer alan haberlere göre, bu görüşmede Genel Kurmay Başkanı Kıvrıkoğlu, MHP Genel başkanı Bahçeli'ye, Mesut Yılmaz'ın "askerleri silkeledik, sıra MHP'ye geldi" şeklinde dışarıya yansıyan sözlerini sormuş. Bu durum, Irak konusunun en önemli gündem maddesi olduğu bir toplantıda, üstelik tüm uluslararası toplum Cheney'in gelişine dönük Türkiye'nin ne hazırlık yaptığını merak ederken, Türkiye'nin asıl meselesinin askerler ve Yılmaz arasındaki polemik olduğu izlenimini verdi. Öyle içe kapanmacı bir görüntü ki bu, tüm dünyanın ilgilendiği bir sorun Türkiye'yi ilgilendirmiyor sanki, Türkiye sadece kendi "iç siyasi denklemiyle" meşgul görünüyor. Şu birkaç günlük "siyasi fotoğraf" bile Türkiye'de siyasetin olmadığını gösteriyor. Siyaset yoksa, oyun kurmak da, uluslar arası denklemde yer bulmak da, demokrasisiyle etkinlik üreten bir ülke olabilmek de ve gerçek bir siyasi odak olarak hareket edebilmek de yok tabii. Bu sıra Amerikalılar kulislerde boş yere "Türkler pazarlık etmesini bilmiyor" demiyorlar. Kendi iç siyasi krizlerine bu kadar gömülmüş bir ülke, birkaç gün içinde bile birden çok kriz fotoğrafı veren bir ülke, kendini sadece siyasi krizleriyle tanımlı hale getirir. Elinin en güçlü olması gereken zamanda bile, kendi iç daralmışlıklarını aşma iradesi gösteremez. Bu durumda her zaman dile getirilen jeo-politiğin de bir anlamı kalmıyor tabii. Türkiye'nin jeo-politiğinden herkesin yararlanma hesabı görülüyor, ama Türkiye'nin eylem planı görülmüyor. Jeo-politik de metafizik bir varlık değil sonuçta, kendi başına masaya oturup pazarlık yapacak ve "oyun teorisi" kuracak hali yok. Jeo-politiği işlevselleştirecek olan da "siyasi akıl"dır. Ama siyaset yoksa, jeo-politik de yoktur.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |