11 Eylül uğursuz eylemlerinin şokunu üzerinden hâlâ atamadığı biliniyor Amerikan toplumunun; bazı çevreler de bu ara sürecin uzaması ve kalıcı etkiler bırakması için elden gelen gayreti gösteriyorlar. Toplumun bütünü çılgınlaşmasa ve zararı o toplumda yaşayan Müslüman her ferde uzanmasa bile, bazı gelişmeler Amerika'dan endişe duymayı hak ediyor.

Son olay, Filistinli araştırmacı Halil Şikaki'nin adının federal bir belgede 'terörist' olarak geçirilmesi... 'Foreign Affairs' gibi ABD'nin en etkili dergisinde yazıları yayımlanan (son katkısı Ocak/Şubat 2002 sayısında), İsrail Hebrew Üniversitesi'nde halen bir araştırma yöneten, Amerikan Musevi örgütlerinin toplantılarına konuşmacı olarak çağrılan Halil Şikaki, birdenbire 'terörist' ilân ediliverdi. Vaktiyle yolları kesişmiş, konferanslarını dinlemiş, makalelerini okumuş, birlikte araştırma yönetmiş kişiler, "Bu nasıl olur?" diye ayaklanmış durumdalar.

Halil Şikaki'yi, Rockefeller Vakfı'nın İtalya'daki Bellagio Merkezi'nde birkaç yıl önce yapılan bir atölye çalışmasından tanıyorum. Katkıları göz doldurucuydu, sunduğu tebliğ ise Filistin'de barışa ulaşmayı arzu edenlerin yararlanacağı cinsten veriler sergiliyordu. Öyle bir toplantıya çağrılması da, Şikaki'yi, 'terörist' türü yakıştırmalardan uzak tutar. Ramallah'taki Filistin Araştırmalar Merkezi'ni (Palestinian Center for Policy and Survey Research) yöneten Şikaki'ye yönelik girişimden sonra "Ne oluyor?" diye soranlar arasında İsrailli ve ABD'li Museviler de var.

Garip, ama gerçek: Şikaki işlediği herhangi bir suç yüzünden 'terörist' ilân edilmiş değil. 1995 yılında bir suikasta kurban giden, görüşlerini paylaşmadığı bilinen ağabeyi Fethi Şikaki'nin İslami Cihad örgütünün lideri olması bir sebep... Kendisinin Columbia Üniversitesi'nde doktorasını tamamladıktan sonra, kısa bir süre, University of South Florida'nın (USF) 'World and Islam Studies Enterprise' (WISE) merkezinde çalışması da ikinci sebep... 1995'te faaliyetine son veren WISE merkezinin kurucusu Prof. Sami al-Arian'ın da yıllardır ders verdiği USF ile ilişkisi kesilmek isteniyor...

1950'li yıllarda ABD'da ortaya çıkan, Arthur Miller'in 'Cadı Kazanı' (The Crucible) oyununda ölümsüzleştirdiği 'McCarthy ruhu' 2002 yılında yeniden hortlamış görünüyor. Şikaki gibi insanlar, ağabeyleri yüzünden veya sonradan 'sakıncalı' bulunmuş bir merkezde çalıştıkları için 'terörist' olarak yaftalanabiliyorlar...

Prof. Al-Aryan'ın üniversitesiyle ilişkisini koparan süreç 'sağcı' bir derginin saldırısıyla başladı. Weekly Standard dergisinde yayımlanan bir yazıda, Prof. Al-Arian "Teröre yardım eden biri" olarak tanıtıldı. Halil Şikaki'nin adı da, aynı dergide, ağabeyinden bahsederken anıldı. 28 Şubat günlerinden bildiğimiz medya saldırısı, bugünlerde, ABD'de de uğursuz sonuçlar doğuruyor.

Halil Şikaki gibi teröre karşı olduğu bilinen, barıştan yana olduğunu sadece araştırmalarıyla değil Musevi örgütlerinin toplantılarına katılarak da ispat etmiş saygın bir ismin başına gelenleri hafife almamak gerekiyor. ABD'de işin tadı kaçıyor...

Başkan Bush'un Cumhuriyetçi Partisi'ne çok yakın National Review adlı bir başka sağcı derginin yönetmeni Rich Lowry, bu ay içinde çıkan bir yazısında (7 Mart), "Görüştüğüm insanlar, hatta ılımlılar bile, aynı noktada birleşiyorlar: Nuke Mecca" görüşünü seslendirdi. 'Ilımlı' diye andığı kişiler bile, "Mekke'ye atom bombası atalım" diyorlarmış... Kendi dergisinden gelen, "1 milyar müslüman buna tepki verir" itirazına karşı, Lowry, "Sonuçta birkaç kişi ölür, ama mesaj da alınmış olur" diye görüşünde ısrar etti.

Barış-yanlılarını bile 'terörist' ilân eden, iktidara yakın kalemlerin "Mekke'ye atom bombası atalım" çözümünü seslendirdiği bir ülke haline dönüştü ABD. Böyle giderse 'dünya lideri' statüsünü çok kısa zamanda kaybedebilir.

Amerika'da olanlar iyi değil.

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu