|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TOBB'un kongresi Türkiye'nin krizlere neden girdiğinin ve neden çıkamayacağının "teşhir" edildiği bir "sahne"ye dönüştü. Konuşmacıların sırası "devlet protokolü" denen bir "illüzyon"a göre ayarlanmıştı. Doğal olarak, orada bulunan çok sayıda bakandan muhalefete sıra gelmedi ve muhalefet kongre salonunu terk etti. TOBB bir kamu kurumu değil, Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütlerinden biri. Epey bir zamandır da, ülkenin krizden nasıl çıkacağı konusunda aktif bir şekilde siyaseti "uyaran" bir kurum. Üstelik TOBB'u oluşturan ekonomik kesimin sosyolojik ekseni, ülkede merkez sağ iktidarları çıkaran omurgayı oluşturuyor. Bu nedenle, TOBB, "merkez sağ iktidarların sosyo-ekonomik taleplerinin kurumsallaşmış ifadesi" sayılır. İşte böyle bir kurum, hükümeti temsil eden bakanların, hiçbir pırıltısı olmayan, sadece retorikten ibaret ve ülkeyi kilitleyen krizden çıkmak adına hiçbir çözüm öneremeyen konuşmalarını dinletmek adına muhalefeti susturan bir tutum izledi. Buna itiraz eden muhalefet de kongreyi terk etti. Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan, TOBB kongresini terk ederken, "Bu duruma rıza gösterirsem, başında bulunduğum partiye ve mensuplarına karşı görevimi yapmamış olurum," dedi. Bu, belli bir siyasi tutumu şekillendiren dinamiğin, "toplumsal taban" olduğunun ifadesidir. Erdoğan, tutumunu şekillendirirken, siyasette temsil ettiği toplumsal talepleri dikkate alan bir pozisyon üreterek, TOBB'un "devlet protokolü" bahanesi altında "siyaset" kurumuna dayatmada bulunmasına müsaade etmedi. Bakanlardan sonra söz alan ANAP Genel Sekreteri Erkan Mumcu da, TOBB gibi çok büyük bir sivil toplum örgütünün yöneticilerine "sivil toplum ve sivil zihniyet dersi" verdi. Mumcu'nun, mevcut sıkıntılardan çıkmak için "değişim"den başka yol olmadığını söylemesi ve ardından TOBB delegasyonuna dönerek, "Değişimi siz zorlamazsanız, değişim asla gerçekleşmez. Değişimi sivil toplum zorlamalıdır," anlamında tespitlerde bulunması, zihniyet değişimi için gereken "yol pusulası"nı veya "siyasi eylem haritası"nı netleştirmiştir. Bu noktada, TOBB'u "devlet protokolü" uygulamaya iten şeyin hangi taleplerin neticesi olduğunu sormak gerekir. Daha doğru soru, TOBB'un "devlet protokolü" başlığı altında yaptığı gibi, "siyaset"i susturmaya çalışan gelenek nedir, şeklindedir. Türkiye'de sivil toplum, sivil bir zihniyetin üzerinde yükselmiyor. Normalde, sivil topum devlet karşısında özerk bir alanı ifade eder. Devlete karşı "pozitif özgürlükler"in genişletilmesini talep ederek çalışır. Ama buralarda durum tam tersidir. Sivil toplum, devletin yapması gereken işleri daha "maliyetsiz" yapmaya yarayan bir kategori gibi algılanıyor. Post-modern darbe döneminde "silahsız kuvvetleri işbaşına çağırmak" ya da 1 Mayıs gösterileri için izin almak isteyenlere valinin birinin İstiklal Marşı okuma ve Türk Bayrağı taşıma zorunluluğu getirmeye çalışması bu mantığın görünümleri. Sivil toplum, sivil bir zihniyetin tamamen dışında ve sivil toplumun varlık sebebine tamamen ters bir etiket olarak algılanıyor buralarda. Bir zamanlar, devletin en tepe noktasında bulunan Demirel, "sivil toplumu hep beraber kuracağız" gibisinden sözler söylemişti. Politik toplumun en tepesindeki kişinin, "sivil toplumu kurmak"tan bahsetmesinin anlamsızlığına kimse şaşırmadı. Hatta, Deniz Baykal, bir siyaset bilimci olmasına rağmen, post-modern darbe döneminde "ordu sivil toplum örgütü gibi hareket ediyor" diyebilmişti. İşte tüm bunlar nasıl bir zihniyet üzerinden sivil toplumun algılandığını gösteriyor. Sivil toplumu tanımlayan zihin dünyası asla "sivil" değil. Sivil olmayan dinamikler üzerinden "sivilleşme" konuşuluyor Türkiye'de. TOBB'da ortaya çıkan tablo, bunun güçlü bir parçası. Normal ve sağlıklı bir toplumda, bir sivil toplum örgütünün kongresinde, hem de ortada işadamlarının canını yakan ağır bir kriz varken, hükümet değil muhalefet konuşturulur, salona "devlet protokolü" değil, "sivil itiraz" damga vurur. Ama bu ülkenin işadamları sivil bir zihniyete sahip olmadığı için, hem hükümeti eleştirirler, hem de kendileri adına hükümet "düşünsün" ve "konuşsun" isterler. TOBB kongresi, Türkiye'nin nasıl bir siyasi algı çarpıklığı içinde olduğunu ve aslında işe neden kurtularak başlamak gerektiğini "çıplaklaştırdı".
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |