T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İtiraf ve umut

Sonuç değişmeyeceği için parmaklarınızı kullanarak saysanız da olur; 11 Eylül uğursuz saldırılarından bu güne sekiz ay ve birkaç gün geçmiş bulunuyor... Ne vakit resmi versiyona itiraz edilse derhal "Komplocu" yaygarasıyla ortaya atılan iğrenç tiplerin yüzünü morartma pahasına, Beyaz Saray, inkâr edip durduğu bir 'gerçeği' bunca zamandan sonra doğrulamak zorunda kaldı: George W. Bush'un 11 Eylül saldırılarından önceden haberi vardı. Sözcüsünün önceki akşam 'itiraf' ettiğine göre, Başkan Bush, FBI tarafından, "Yakında uçakla gerçekleştirilen büyük saldırılara mâruz kalabiliriz" diye uyarılmış...

Bu 'itirafın' yapıldığı 15 Mayıs 2002 tarihini defterinizin bir köşesine kaydedin; o tarih, dünyanın uğursuz eylemlere bakışını değiştirecek yeni 'ifşaatların' birbiri ardına geleceği bir dönüm noktası olabilir...

Açıklama 11 Eylül'e bakışı kökünden değiştirecek önemde. Sadece CIA devlet bütçesinden 35 milyar dolarlık bir pay alıyor; FBI'ya aktarılan kaynaklar CIA'den de fazla. Uzay teknolojisinde kaydedilen en son gelişmelerin sahibi ABD'nin elinde dünyanın her tarafını izleyecek cihazlar, büyük kulaklar bulunuyor. CIA ve FBI'ın birçok ülkede büroları olduğu da biliniyor. Eylemleri gerçekleştirdiği duyurulan gençlerin vatandaşı oldukları Suudi Arabistan ve Mısır'ın istihbarat birimleriyle CIA arasında olağanüstü bir yakınlık da var. Sezgilerimiz bizi hiç yanıltmadı: ABD'nin 11 Eylül'ün geleceğinden haberi vardı.

Konuyu yakından izleyenler, 11 Eylül günü bir dizi tutarsızlığın yaşandığını hatırlayacaklardır. Amerikan havacılık kuralları birbiri ardına dört uçağın kısa aralıklarla kaçırılması karşısında şaşkınlık yaşanmayacak kadar katıdır. Üçüncü uçağın vurduğu Pentagon üzerinde o gün nedense devreye girmeyen özel bir koruma ağı bulunduğu da biliniyor. Dünyayı şaşkınlığa uğratan eylemler sırasında hiçbir koruma tedbiriyle karşılaşılmaması akıl alır bir 'ihmal' değildir. İkiz kuleler vurulurken bir ilkokulu ziyaret etmekte olan George W. Bush'un o gün yaşadıklarını sonradan anlatış biçimi, eylemleri kapalı devre televizyondan izlediğini bile düşündürmüştü.

Washington'un böylesine 'müthiş' bir açıklamayı şu sıralarda yapmasının ne anlamı olabilir?

Akla gelen bir sebep, eylemler hakkında önbilgisi olduğunu saklama ihtiyacı duyan Bush yönetiminin, bu yüzden kendisini baskı altında hissetmesidir. ABD içinde kurduğu 'casusluk' şebekesiyle eylemleri önceden haber alan bir başka ülkenin Washington'u önceden bilgilendirdiğini düşünelim bir an. Resmi kaynaklardan yapılmış bu uyarıya rağmen, Bush yönetiminin kulağı üzerine yatıp eylemleri önleyecek tedbirleri almamayı yeğlemesi, olaydan haberdar olduğunu gizlemesi, 'uyarıcı ülke'ye Bush yönetimi karşısında bir üstünlük sağlar. ABD, bu sekiz ayın önemli bir bölümünde, bir başka ülkenin 'şantajı' altında bulunuyor bile olabilir. Son birkaç ayın gelişmelerini bir de bu tahmin ışığında değerlendirmenizi tavsiye ederim.

11 Eylül hakkında bilinmeyenler, bugüne kadar 'gizli tutulanlar', eylemlerin yapılacağı konusunda Bush yönetiminin önceden haberdar edildiğinden ibaret değil elbette. Uğursuz eylemlerin 'resmi versiyonu' ile 'gerçekler' arasında çok ciddi farklılıklar söz konusu. Aylardan beri bu sütunda (ve tabii Taha Kıvanç'ın Kulis sütununda da) yazılanlar çelişkilere ışık tutabilecek çeşitlilikte. Ancak, en önemli nokta, bu son 'itiraf'ın ardından hemen herkesin aklına üşüşmesi gereken o kaçınılmaz sorunun cevabında yatıyor: Toprakları üzerinde korkunç saldırılara mâruz kalacağını bilen Bush yönetimi, o eylemleri durduracak tedbirleri niçin almadı?

Beyaz Saray'ın sıkı sıkıya koruduğu bir 'sırrı' fâş etmeye karar vermesiyle, konunun bilinmeyen pek çok yönüne ışık tutabilecek bir pencere açılmış oldu. O pencereden girecek ışık, son sekiz ayın haber ve yorum kirliliğine yeni bir gözle bakmamızı zorunlu kılacak. ABD ve müttefiklerinin bu süre içerisinde yaptıklarını bu itirafın sağladığı zihin açıklığıyla değerlendirmemiz gerekecek. Filipinler'den Gürcistan'a petrol ve doğalgaz geçiş noktalarının hepsinde kurulan Amerikan üslerinin neye yaradığı belki daha iyi görülecek...

Acaba bu 'itiraf', tek süpergüç olmanın yüklediği misyona son sekiz aydır sırtını dönen ABD'nin farklı bir hüviyete bürünmesini de getirecek mi? Dünyanın her tarafındaki demokrasi taleplerinin bastırılmasına, özgürlüklerin askıya alınmasına yol açan, Filistin'i yerle bir eden gelişmelerin yaşandığı '11 Eylül süreci'nin sonuna mı yaklaştık yoksa?

Fazla umutlu olmak için henüz erken. Bush yönetimini 'tam itirafa' zorlamak şart.


17 Mayıs 2002
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED