T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İngilizler gelmeden önce...

Karayip adalarının kıvırcık saçlı siyahi çocuklarından biriydi. İri kemikli yapısını yüzünden hiç eksilmeyen uçarı, kimi zaman isyankar gülümsemesi pek de yakışırdı. Kalın dudaklarını hareket ettirdiğinde hep isyan sözleri çıkardı. Karayipler'den kalkıp Britanya adasına gelen bu isyankar zencinin ilk bakışta çok sıradan, düz gelebilecek dünya siyasetine ilişkin yaptığı bir yorumu hiç unutmuyorum. Batı'da yaşayan sıradan insanlar gibi o da dünyanın neresinde ne var, hangi bölgede kimle niçin çatışıyor fazla bilmezdi. Ama formüle ettiği bir yöntemin tutarlılığı içinde kendince sorunların çözümünü bulmuştu. Bir yerde anlaşmazlıktan mı bahsediliyor, ilk sorduğu soru şu olurdu: Anlaşmazlık çıkmadan önce kim vardı? Verilecek cevap çoğunlukla Britanya olurdu. Peki İngilizler gelmeden önce kim vardı? Bu soruya verilecek cevap onun için anlaşmazlıktaki haklı tarafı gösteriyordu. Çünkü İngiliz kolonyalizmi söz konusu bölgede egemen olmadan önce oranın asıl sahipleri vardı ve giderken de kendi problemlerini buraya bırakıp gitmişlerdi. Bu yaklaşım, anti-emperyalist, anti-kolonyalist bakış açısının basitçe formüle edilerek günlük olaylara uygulanmış haliydi.

Bu yaklaşımı sömürge deneyimi yaşamış bir bölge insanına özgü tepkisel bir tavır olarak geçiştirebilirsiniz. Ancak yaşanan olaylara baktığımızda böylesine sihirli bir formül aramaktan da insan kendini alamıyor. Şüphesiz İngiliz kolonyalizminin şekillendirdiği dünya dengeleri çok geride kaldı. İngilizler'den sonra ABD devreye girdi ve soğuk savaş dönemi 20. yüzyılın son yarısına damgasını vurdu. Şimdi yeni bir uluslararası sistemin nasıl oluşturulacağı tartışılıyor.

Bugün tanık olunan gerilimler ve çatışmaların büyük kısmı İslam dünyasının egemen olduğu coğrafyalarda meydana geliyor. Bu gerilimlerin büyük kısmı kolonyalizmden miras kalma sorunların ateşlediği çatışmalar. İngilizler'in uluslararası sistemin patronluğunu bırakmalarının üstünden çok zaman geçti ama İslam dünyasının büyük kısmında hâlâ bu mirasın etkileri var. Değişim/ler bu bölgeye fazla yansımadı.

Filistin'den Keşmir'e

Bugün İslam dünyasını ilgilendiren uzun süreli çatışmalar Filistin ve Keşmir'de yaşanmaktadır. Her ikisi de doğrudan İngiliz kolonyalizminin bıraktığı miras... Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Hele Fransızlar'ı da katacak olursak sorunlu alanların büyük kısmının geçen yüzyıldan kalma kolonyalizmin mirası olduğunu hayretle görürüz. Pax-Britanica'nın miras bıraktığı kaos ve çatışmayı Pax-Americana da sürdürdü. Temel çıkarları büyük ölçüde farklı olsa da, klasik kolonyal dönemle soğuk savaş ve sonrası dönemlere kadar hemen hemen hiç değişmeden aynı sorunların taşınmış olması tuhaf değil mi?

Uluslararası sistemde yaşanan tüm değişikliklere, trend kaymalarına rağmen bu bölgelerde sorunun kaynağı olan unsurlar olduğu gibi yaşatılmaya çalışıldı. Adeta kolonyalizmin dayattığı sorunlar buralarda ısrarla sürdürüldü.

İngilizler'in bıraktığı boşluğu dolduran Hind işgalini gözardı ederek Keşmir sorununu çözmenin, sorunu anlamanın imkanı olamaz. Tıpkı İngiliz sisteminin mirası İsrail işgalini yok sayarak Filistin sorununu anlamanın mümkün olmadığı gibi.

Sorun bu kadar düz ve basit değil elbette.

Evelki gün Keşmirli liderin öldürülmesinden sonra iki nükleer güce sahip ülkeyi savaşın eşiğine getirecek bir gerilim tekrar yükseliyor. Filistin'de asimetrik bir savaş yaşanıyor. Her iki bölgede de uluslararası normların gereği ulusların kendi kaderlerini tayin, demokratikleşme, meşru müdafaa gibi temel hakların askıya alınmış olmasına yarım yüzyıldır uluslararası sistemin ses çıkarmamış olmasıdır.

Filistin yönetiminde reform isteyen uluslar arası sistem aslında İsrail karşısında daha zayıf, tavize hazır bir yönetim isteğini bu şekilde dile getirmektedir. Yoksa Arafat'ın antidemokratik yönetiminden intifada yükselene kadar hiçbir demokratik Batılı ülkenin rahatsız olduğu söylenemez. Bilakis, İsrail işgal kuvvetlerinin işini Arafat'a ihale eden bir antidemokratik, yolsuzluklara bulanmış yapıyı yaşatmaya dayalı bir yönetimle barış yapılmak istenmiştir. İntifada, bu oyununun daha fazla sürdürülemez oluşunun ismidir bir bakıma.

Doğu Timor'un bağımsızlığının Birleşmiş Milletler'ce kabul edildiği gün Keşmir'de siyasi bir liderin vurulması uluslararası sistemin çelişkilerini gözler önüne seriyor. BM kararlarına rağmen Keşmir halkının kendi geleceğini tayin etmesi için referandumu yarım yüzyıldır uygulamayarak işgali sürdürüyor.

Keşmirliler'in bağımsızlık mücadelesi bizzat Bush yönetimi tarafından terör kapsamına alınırken aynı türden mücadele ile bağımsızlık kazanan Doğu Timor BM'lerde sandalye sahibi oldu. Dahası İslam dünyasını demokrasi arızalısı sayanlar dünyanın en büyük demokrasisi Hindistan'dan bu standardı Keşmir'de de uygulamasını isteyemiyor.

Sonuçta Karayip adalarının zenci adamı David'in basit formülasyonuna dönmekten başka seçenek kalmıyor. İngilizler'den önce kim vardı? Çözüm, İngilizler'den önceki ev sahiplerinin ev lerine sahip çıkmalarından yatıyor.


23 Mayıs 2002
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED