|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin gündemini neler oluşturuyor görüyorsunuz. Liderler zirvesinden "Ecevit'in başbakanlığında hükümetin uyum içinde çalışacağı" mesajı verildi. Ama mesaj geçersiz. Çünkü "Ecevit'in vücudu uyum içinde çalışamıyor." Onun için bugünkü yazımın konusu ne "Ecevit'in sağlıksızlığı", ne "mobilize hükümet", ne "erken seçim" hiçbiri olmayacak. Çünkü bu konulara girildiğinde RTÜK Yasası nedeniyle "tehlikeli virajlar" önümüze çıkabilir. Onun için yine bor mineralleri konusunu işleyeceğim. Bu konu çok daha önemli ve bize "geçti borun pazarı" demek için bekleyenlerin varlığını da unutmayalım. Bor mineralleri konusunu ortaya atıp duruyoruz. Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'den başka sahip çıkan ve olaya ülke açısından yaklaşan kimse yok. Başkan Aygün önceki gün telefonla aradı, sonra da bir sürü rapor gönderdi. Aygün bor mineralleri konusunda çok ilginç bilgiler veriyor: "Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, bor madenlerinin kontrolü dünyada tröstlerin elindedir. ABD ve dünyada bor ticareti Rio Tinto adlı tröstün kontrolündedir. Güney Amerika'da (Arjantin, Şili, Bolivya) bor madenleri de Rio Tinto'nun kontrolündedir. Bu firma dünyanın en büyük maden şirketi pozisyonundadır. Tek başına dünya maden üretiminde yüzde 12.5'lik (27 milyar dolarlık) pay ile birinci sırada yer almaktadır. Türkiye'nin maden üretiminin dünya üretiminde yüzde.0.9'luk bir paya sahip olduğu dikkate alındığında, Türkiye'nin bu şirketlerle yarışmasının imkansızlığı ortadadır. Rio Tinto 2001 yılında, "eroinin serbest bırakılması" için, ciddi miktarda para harcamaktadır. Avustralya'da bazı kiliseler bünyesinde oluşturulan Tolerance Room'larda (Hoşgörü odaları) haftanın belli günlerinde, belli saatlerde isteyenlere düşük dozda eroin enjekte edilmektedir. T- Room'ların masraflarını karşılayanlar ve lobi çalışmasını destekleyenler arasında Rio Tinto da vardır. Diğer destekçiler, Westpacbank, ANZBank, NABank gibi Rio Tinto'nun kurumsal yatırımcılarıdır. Prens Çharles'e ait Queen Truest firmasının da bu çalışmayı desteklediği belirtilmektedir. Yukarıda sayılan firma ve firmalarla birlikte İngiltere dünya madenlerinin yaklaşık yüzde 50'sini tek başına kontrol etmektedir. Bu durum altın, gümüş, elmas gibi kıymetli madenlerle yüzde 100'e yaklaşmaktadır. Türkiye'de altın, gümüş, trona, bakır, çinko, nikel, platonyum v.s. maden aramaları yapan ve yatırım için MAI, MIGA, Maden Kanunu düzenlemelerin yapılmasını bekleyen firmaların tamamı sonuçta İngiltere'de yerleşik firmaların kontrolündedir. Burada şuna dikkat çekmek istiyorum; sizin de çok güzel ifade ettiğiniz ve benim de bir yıldan beri haykırdığım gibi 1 trilyon dolar bor madeni yerin altındadır. Bor madeni yüzlerce alanda kullanılmaktadır. İşte bunlardan en somut örnek; Chrysler firması "bor hidrit" yakıt hücresine sahip araba ürettiğini geçenlerde açıkladı. Bunu hem sizin gazeteniz, hem de Zaman Gazetesi yazdı. Hatta arabanın fotoğrafları da yayınlandı. Ben bununla da kalmadım firmanın yetkilileri ile görüştüm. Eğer yapabilirsek bu arabayı Türkiye'ye getireceğiz. Bunun yanında TOYOTA firmasının da, bu konuda daha ileri gittiği ve arabaları piyasaya çıkarttığını öğrendim. Bor konusunda başta Başbakan olmak üzere, Genelkurmay Başkanı'na ve diğer yetkililere defalarca mektup gönderdim. Bu faaliyetler sonucunda nihayet Eti Holding'in özelleştirilmesi şimdilik askıya alındı. Bir gün size "Geçti Bor'un pazarı" diyebilirler. Bor Türk milletinin elinde güzeldir. Ve devletin işletimi altında daha güzelleşecektir. Ne bugün ne yarın kimse "geçti borun pazarı" diyemeyecektir. Tam tersine borun pazarı ve zamanı gelmiştir. Artık yolları 8 litre suyla karıştırılmış 1 Kg Bor'dan elde edilen enerjiyle, 500 KM yol alan arabalar süslemektedir. Çok yakında bu menzil 1500 KM olacaktır. Hiç kimsenin Türk milletinin elindeki bu gücü ve kaynağı çarçur etmesine teknoloji sayesinde yakalanan fırsatların yok pahasına kaybettirmesine hakkı yoktur."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |