T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Şeffaf medya ve seçim

Medyanın tekelleşmesi (kartelleşmesi), haberde serbest dolaşımı engellediği için, halkın gerçekleri öğrenmesinin de önüne set çekiyor.

"Şeffaf patron dönemi"

Bir örnek vermek isterim. RTÜK Yasası'nı Cumhurbaşkanı onaylayınca Hürriyet ve benzeri gazeteler haberi "Medyada şeffaf patron dönemi" diye duyurdu. (21 Mayıs 2002)

Onlara göre bu yeni kanun sayesinde, hisselerini gizleyen patronlar ortaya çıkacaktı. "Şeffaf patron dönemi" derken, Radyo Televizyon Üst Kurulu'na sahte isimler bildirildiğini kabul etmiş oluyorlardı. Artık sahte isme gerek duyulmayacaktı. Onların şeffaflığı buydu.

* * *

Kartelin sevinci kursağında kaldı. Cumhurbaşkanı yürürlüğü durdurma talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne müracaat etti. Cumhurbaşkanı ortaklık paylarını, % 20 izlenme payı olarak belirleyen ve kamu ihalesine girme yasağını kaldıran yeni 29'uncu maddenin iptalini istedi. Sezer, gerekçesini de uzun uzun yazdı: TV kuruluşu sahipliğinde % 20'lik izlenme oranının benimsenmesinin tekelleşmeye yol açacağını, televizyon patronlarının devlet ihalelerine girmesinin, tarafsız habere zarar vereceğini anlattı.

Baktım Hürriyet ve Sabah farklı patronları olmasına rağmen, haberi "Köşk'ten şeffaf TV'ye onay" diye veriyorlar.

Hürriyet: Köşk'ten şeffaf TV'ye itiraz yok.

Sabah: Şeffaf patrona evet, haksız cezaya hayır.

Her iki gazete de Cumhurbaşkanı'nın "şeffaf patronu" onayladığı havasını vermek istiyor. Sezer'i kendi saflarında gösteriyor.

Nama yazılı senetler

Peki neymiş bu şeffaflık: Hamiline yazılı senetlerin nama yazılı hale getirilmesi.

İşte Cumhurbaşkanı buna muhalif değilmiş...

Oysa değiştirilen kanunun 29'uncu maddesinde de aynı hüküm mevcuttu: "Özel radyo ve televizyon kuruluşları anonim şirket olarak kurulurlar. Sermaye Piyasası Kurulu, hamiline yazılı hisselerin nama yazılı hale getirilmelerini ister. Bu şirketler, herhangi bir kişi lehine intifa senedi ihdas edemez."

Nitekim RTÜK'e, TV kuruluşlarının ortağı diye hep hissedarların isimleri bildirildi. Ama kanuni sınırları aşmak için bildirilen isimler gerçek pay dağılımını yansıtmıyordu. O başka.

Kartel, "şeffaflıktan" sadece hamiline yazılı hisselerin nama yazılı hale getirilmesini anlıyor idiyse, keşke bunu belirtseydi. Hiçbir itiraz ile karşılaşmazdı.

Fakat onlar, "şeffaflık" sözünü sarfederken "her televizyonun patronu, artık kendini belli edebilecek. Zira, % 20'lik hisse oranı sınırı ve ihale yasağı kalkıyor" demek istiyorlardı.

İşte Cumhurbaşkanı tam da bu hususları "tekelleşmeye yol açacağı, kamu düzenine zarar vereceği gerekçesiyle" Anayasa Mahkemesi'ne götürdü.

Halkı aldatma, yönlendirme teşebbüsü sürüyor. "Cumhurbaşkanı şeffaflığa onay verdi" diye yazarken, hakikatin üzerini örtüyorlar; bilgi çağında, gerçek bilgileri halktan saklıyorlar. Vatandaşı aldatıyorlar.

Hukuki tartışma

Bundan sonra nasıl bir gelişme olur diye merak edenler var.

Anayasa Mahkemesi, yürürlüğü durdurma kararı verirse, RTÜK Kanunu askıya alınacak.

Peki, Anayasa Mahkemesi'nin karar verdiği tarihten itibaren mi askıya alınacak? Yoksa kanunun yürürlüğe hiç girmediği mi farz edilecek?

Kararın, verildiği tarihten sonrasını kapsaması daha mantıklı görünüyor. Ama, Anayasa Mahkemesi, zaten kısa sürede bir neticeye varacağı için, bu tartışma önem taşımıyor.

Yürürlüğü durdurma kararı alındığı takdirde, eski kanun yeniden geçerli mi olacak, yoksa boşluk mu doğacak? Bu da bir başka tartışma konusu.

Veyahut Anayasa Mahkemesi kanunun iptali istikametinde karar alırsa, eskisinin hükümleri otomatik olarak uygulanacak mı?

Bu hususta da tartışma mevcut...

Anayasa Mahkemesi karar verirken, çözümü de birlikte sunmalı. Yürürlüğü durdurma kararının hangi süreyi kapsadığını, belirtmenin yanısıra, dava iptal ile neticelenirse, eski hükümlerin geçerli olup olmayacağını da söylemeli.

İptal kararı verildiği takdirde, yeni bir kanun için süre tanınmazsa, mahkemenin, boşluk doğmadığı düşüncesinde olduğu anlaşılacaktır. Boşluk doğmaması da, ancak eski kanunun yeniden yürürlüğe girmesiyle mümkündür.

Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanı'nın isteği doğrultusunda RTÜK Yasası'nı iptal ederse Meclis'e yenisinin yapılması için süre tanıması daha doğru olur. Çünkü bu şekilde lüzumsuz tartışmalarla vakit kaybedilmez.

Ama yeni yasanın yürürlüğü durdurulursa, hangi yasa uygulanacaktır? Eskisi mi? Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi ortada uygulanacak bir yasa kalmayacak mı?

Bunun sorunun cevabının da Anayasa Mahkemesi'nin kararında belirtilmesi, tartışmaları önleyecektir.

Kurulu düzen

Türkiye seçim atmosferine girdi. Ama seçimlerden önce Siyasi Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu'nun değişmesini isteyenler var.

Sözgelimi iki turlu sistem kabul edilse, bu, solun, tam anlamıyla Meclis'ten tasfiye edilmesi demektir. İkinci turda, bir ANAP'lı veyahut DYP'li, kendisini CHP veya DSP'ye değil, Saadet veya AK Parti'ye yakın görecektir. AK Partili de ANAP veya DYP'ye kayacaktır.

İttifak sistemine geçit verilse, DYP-MHP ile veyahut CHP ile birlikte seçimlere girebilir, belki ANAP Mehmet Ali Bayar'lı DTP'yi, Hüsamettin Özkanlı DSP'yi yanına alır ama, AK Parti etrafında çok daha büyük bir ittifak kurulabilir. Büyük Birlik Partisi'nden Liberal Parti'ye kadar, bu düzene karşı çıkanlar birlikte hareket ederse, kurulu düzene tepki oyları % 50'yi aşar.

Bu sebepten dolayı, seçim sistemindeki bazı değişikliklerle, oligarşik yapının aradığı "istikrara" kolay kolay ulaşılamaz. Çünkü onların istikrardan anladığı sadece kurulu düzenin sürüp gitmesi.


23 Mayıs 2002
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED