T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kitap-lık Dergisi'nde Edebiyatta İslami Çizgiler tartışması

Kitap-lık Dergisi'nin Mayıs-Haziran 2002 (53.) sayısında Edebiyatta İslâmî Çizgiler başlığını taşıyan bir açık oturuma yer veriliyor. Oturumu Murat Yalçın yönetmiş, Mustafa Miyasoğlu, Ali Haydar Haksal, Ali Günvar da tartışmacı olarak katılmışlar. Yalçın, konuyu şöyle ortaya koyuyor: "Türk Edebiyatı'nda özellikle 1960'lı yıllarda bir edebî anlayış olarak belirginleşen, bugün "İslâmî edebiyat", "İslamcı edebiyat", "yeni İslamcı akım" biçimlerinde tanımlanan, temelde tasavvuf ve klasik İslam kültürü ögelerinin ilham ettiği bir duyarlılıkla ve modern tekniklerle ortaya konan edebî yapıtlar hakkında konuşmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu oturumda genel olarak şu sorulara ışık tutmaya çalışacağız: 'İslâmî edebiyat' nedir? Neden 'İslamcı edebiyat' denmiştir? Dinî duyarlılık sanatsal yaratıcılığı nasıl besler? (...)"

Miyasoğlu, sorunun böyle ortaya konulmasına karşı çıkarak: "'İslamcı edebiyat' lafı yanlış bir kere, propagandaya yönelik bir şey. İslâmî duyarlılık daha uygun..." diyor.

Ali Günvar da adlandırmadan rahatsızlığını dile getirerek: "'İslâmî' de değil. Edebiyatta böyle bir kategori olamaz. Edebiyatçı edebiyatçıdır. 'İslâmî ayakkabıcı' diyebilir miyiz?" diye soruyor.

Yalçın'sa; bu itirazları: "Kuşkusuz öyle ama, nereden baksak bir dünya görüşünün ve zihniyetin edebiyata yansımasıdır söz konusu olan" diyerek karşılıyor.

Gerçekten de işbu adlandırma konusunda mutabakat sağlanamadığı gibi, her türlü adlandırmanın eksik veya yanlış düşen veya yanlış anlamaya yol açan yanları bulunuyor. Bu tartışmaların yoğun olarak yapıldığı 70'li yılların ortalarından 80'li yılların ortalarına kadar uzanan zaman diliminde, aynı sıkıntıyı yaşamış olan bu satırların yazarı, el'an kendine doyurucu bir ifade kalıbı bulamamıştır. Bir ara "Müslümanca edebiyat" demeyi denedik, bu adlandırma biçiminin uygun düştüğü içerikler olduğu gibi, onun ifadede aciz kaldığı içerikler de söz konusu olmuştur. Örneğin bir Müslüman şairin veya yazarın her yazdığına "müslümancadır" diye bakabilecek miyiz? Nitekim rahmetli Akif İnan bu kanıdayken, biz, esere "Müslümancadır" diyebilmek için onun "Müslümanca" bir bilinçle meydana getirilmiş olması gerektiği görüşünü ileri sürüyorduk (bkz: Ruhun Malzemeleri).

Anlaşılıyor ki, isabetli bir adlandırmaya ulaşılamayışı halen aynı rahatsızlığı uyandırıyor. Adlandırmanın "İslâmî duyarlık" biçiminde anlaşılması da aslında açıklamayı gerektiriyor. Neye İslâmî duyarlık diyeceğiz sorusu her zaman karşımıza çıkacaktır. Nitekim Necip Fazıl Kısakürek Esselam adını taşıyan kitabının önsözünde, bu eser için; "Umulur ki, bir gün Türk edebiyatı, bu eseri, yeni zamanların İslâmî tahassüste ilk temel kitabı saysın" diyordu. Niçin? Bu eserde Allah Resulü'nün hayatı terennüm ediliyor diye mi? Peki bu durumda Çile'yi ve öbür şiirleri nereye koyacağız? Onlarda aynı duyarlık yok mu diyeceğiz? Elbette, hayır! Adlandırma konusunda, sanıyorum, asıl rahatsızlık verici olan husus, insanların bir kategoriye indirgenmeleri endişesidir. (Konuya pazar günü devam edeceğiz.)


23 Mayıs 2002
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED