T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Allah ihmal etmez

İsrail tankları büyük küçük demeden Müslüman Filistinliler'in üzerine yürüyor. Öteki Müslümanlar bu zulmü durdurması için Allah'a dua ediyor. Ama zulüm durmuyor. Daha da artıyor. Dua edenler bu kez daha candan daha içten dua ediyorlar. Karşı koyanlar Allahuekber (Allah en büyük) diye bağırıyorlar. Ama en büyük olan Allah tankları durdurma gücüne sahip olduğu halde durdurmuyor.. Zulüm devam ediyor. Aynı manzaraları Irak bombalanırken de yaşamıştık. TV ekranlarına Allahuekber diye ezan okunan bir cami ve inen bombalar yansıyordu. Ama bu Allahuekber sedalarına rağmen bombardıman devam ediyordu.

Doğaldır ki Allah diye bağırılan ve Allah'a dua edilen bir ortamda müminlere eziyet edenlerin galip gelmesi hepimizin keyfini kaçırır ve hepimizi kahreder.

Allah'ın gücü mü yetmiyor, Allah mı büyük, İsrail ya da Amerika mı büyük diye sormak bile abestir. Elbette ki Allah en büyüktür, onun kuvvetinin üstünde kuvvet yoktur. Kuvvet ve kudret sahibi O'dur.

Müslümanlar'ın bu şekilde ezilmesinin sorumlusu –haşa- Allah mıdır diye bir soru sormak da abestir.

Kur'an bize öğretir ki, Allah yapılan duaları mutlaka kabul eder, kendisine açılan elleri boş çevirmez. Fakat aynı Kur'an bize yine bildirir ki, başımıza ne gelirse ellerimizle kazandığımızın karşılığıdır. Yine aynı Kur'an bize açıkça öğretir ki, Sünnetullah asla değişmez.

Biz müminlerin sorunu da işte buradadır. İman, ibadet ile Sünnetullahı birbirine karıştırırız, Sünnetullahı ihmal eder sadece iman ve ibadetle her sorunu çözeceğimizi zannederiz.

Eğer bu halimizle ve bu şartlarda ABD bombaları Irak üzerinde etkisiz kalsaydı, ya da İsrail tankları taşlarla ve sopalarla durdurulsaydı bu netice Sünnetullah'a uygun düşmezdi. Adil de olmazdı. ABD'nin dünyanın emeğini verip silah ve taktik geliştirirken, sırtüstü yatan Irak ve benzeri güçlere mağlup olması ilahi adalete uygun düşmezdi. Öte yandan bir buçuk milyarlık İslam Âlemi İsrail'i ezip geçecek ordulara sahip olduğu halde kılını kıpırdatmazken, İsrail tanklarının karşısına çıkan silahsız çocuklar tankları durdursaydı bu da ilahi adalete uygun olmazdı.

İsraillisi de Amerikalısı da Sırp'ı, Fransız'ı, Alman'ı, Çinli'si Japon'u da Allah'ın kullarıdır. Ve Allah Kur'an'da Sünnetullah'ın değişmeyeceğini; dini inancı ne olursa olsun hangi kul bu Sünnetullah'a riayet ederse onun başarılı olacağını, uymayanın da başarısız olacağını bize haber vermiştir.

Allah, oyunu kuralına göre oynayan kulunun inancına bakmadan hak ettiğini ona verir/veriyor. Adalet budur. Hristiyan kulu eğitime bütçesinin yarısını ayırırken, Müslüman kulu öğretmeninin bile ikinci iş yaparak ancak geçineceği bir ortam hazırlamışsa Hrıstiyan toplumu daha kültürlü daha gelişmiş olacaktır. Burada sorunu dua ile çözemeyiz. Dua ve ibadet gereğini yaptıktan sonra gelirse etkili olur.

Bugünkü geri kalmışlığımızın arkasında da bu gerçek yatmaktadır. Biz zannediyoruz ki, iman eder ibadetlerimizi de eksisiz yerine getirirsek, Allah bizim dünyevi her işimizi çözer. Şirketimiz kâr eder, kurumumuz başarılı olur, her şey yoluna girer.

Hayır. Hastalandığımızda nasıl önce doktora gidiyorsak diğer işlerde de önce gereğini yapmak lazımdır. Dua ile tedavi olacağımızı düşünerek doktora gitmezsek dua fayda etmez. Çünkü bizzat Hz. Peygamber "her hastalığın bir ilacı vardır tedavi olun" diye emreder. Biz doktora gidip gereken ilacı aldıktan sonra dua edersek işte o dua makbul olur. Çünkü doktora gitmek de bir duadır. Buna fiili dua denir.. Biz İsrail'e karşı duracak hiçbir tedbiri almayalım, Filistinliler'i tanklarla uçaklarla baş başa bırakalım sonra "Allah'ım sen kurtar!" diye yalvaralım. Hayır kurtarmaz, kurtarırsa adalet olmaz.

Evet Hz. Peygamber zamanında iman ordusu 300 mümin ile 1000 kişilik şirk ordusunu Bedir'de; 3 bin kişilik iman ordusuyla ,100 bin kişilik küfür ordusunu Mute'de mağlup etmiştir ve burada duaların etkisi çok büyüktür. Ama unutmayalım ki, o müminler ellerindeki bütün imkanları seferber etmişler, neleri var neleri yok her şeylerini, bütün imkanlarını ortaya koymuşlar, alacakları başkaca bir tedbir kalmamış; yani fiili duayı tamamlamışlar, sonra da dönüp Allah'a yalvarmışlar, Allah da onlara yardım etmiştir. Hem ne yardım. Bedir'de müminlerin 3 katı olan müşrikler kaçacak delik aramışlardır. Mute'de 100 bin kişilik modern Bizans ordusu 3 bin kişilik kıt imkanlara sahip iman ordusunun önünde kurtuluşu firarda bulmuştur. Çanakkale'de Seyyid Çavuş oturup dua ederek değil top mermisini kucaklayıp kaldırmaya çalışırken fiili duayı yaptığı için "Ya Allah" dediğinde Allah ona 250 kiloluk mermiyi kaldırma gücü vererek yardım etmiştir. (Bu yazdıklarım, evinde dua etmekten başka imkanı olmayan müminler için değildir.)

Evet iman ve ibadet kişinin Allah'a karşı kulluğu için gereklidir ama dünyevi işlerinde önce oyunun kuralına riayet etmezse duaların kabul olmayacağını da kesinkes bilmelidir.

Maalesef işlerimizin çoğunda biz bu yanılgıya düşmekteyiz. Koca koca şirketler holdingler, fabrikalar, işyerleri kurarız, ama getirir işin başına namazlı niyazlı diye işten anlamayan bir yakınımızı oturturuz sonra da oradan başarı bekleriz, sıkışınca da Allah'a yalvarırız. Tabii ki dualar kabul olmaz ve işimiz bozulur. Normaldir.

Bizim üzerimize düşeni yapmadan, gerekli tedbirleri almadan imkanları seferber etmeden, "Yarabbi Filistinliler'i kurtar" diye dua etmemizin Filistinliler'e bir yararı dokunmaz. Allah –haşa- bizim emir erimiz mi ki her istediğimizi anında yapsın. O bizim Rabbimiz ve bize nasıl dua edeceğimizi ve ne zaman kabul edileceğini de öğretmiştir. Önce fiili duayı yapacağız, sonra kavli duayı. İşte o zaman dualar makbul olur. İşte o zaman imanımız ve ibadetimizin bereketini görürüz. İşini gereğini yaptıktan sonra dua edersek Allah başkalarına bir verirse müminlere 10 katını verir, 1000 katını verir. Ama gereğini yapmadan asla.

Evet Allah bütün duaları kabul eder ama dua dua olursa. Ve Allah hiçbir şeyi ihmal etmez, sadece imhal eder (mühlet verir, süre tanır) Zalim Sünnetullah'a riayet ederse riayet etmeyen müminlere galip gelir. Bugün olduğu gibi. Mümin Sünnetullah'a riayet ederse zalim güçlü de olsa mümin kazanır.

Biz Sünnetullah'ı ihmal ettiğimiz için geriyiz ve mağlubuz, dualarımız da merdud. Allah bize ceza veriyor. Hepsi bu.


14 Nisan 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED