T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İş rayından çıktı!..

Bu safhadan sonra, öyle yorum yaparken, yazı yazıp, ahkam keserken birden bire "objektif" olma gibi bir lükse ihtiyacımız yok!..

Adamlar aldı başını gidiyor!.. Senin Filistinli'yi koruma, veya bir yüzyıllık geçmişle, kendinden bildiğin yerde, "Cihad çağrısı" gibi bir inancın da olmaz!..

Bakınız, bir kaşık suda nasıl fırtına koparıldı:

İsrailli askerler, Ramallah, Cenin'de, bırakınız yetişkinleri, "cenin" ve "yavruları" bile berhava etmek için topla-tüfekle saldırıp duruyor, onlara karşı bir "Müslümanca eylem" varsa, veya bir "İslam Şûrâsı" aktedilip "İslam'ın yaşaması gereken İslam toprağının kurtuluşu"na medar olacak bir tek ses veya nefis bile çıkamaz, çıksa da, hemen "Mişonun uşakları" feryadı basıp, nerede ise, "Kur'andaki cihad ayetleri"nin bile yok sayılacağı "terör ortamını" canlı tutmanın yayın ve propagandasını sürdürüyorlar ki, bir tek "Ülker-Tel Aviv Macabbi" maçına, ABD kökenli oyuncuların "can emniyetimiz yok" diye gitmek istememesi kadar önemli bir olayı, hiç kimse dikkate almış değil!..

Buna benzer bir olay, geçen aylarda olmuştu:

İtalya'nın Milan takımı, "gerekli emniyet tedbirleri"nden endişe ettiği için İsrail'e gitmek istememiş ve maç, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde oynanmıştı!..

Milan'ın durumu ile, "Ülker"in durumu farklı olmasına rağmen, bir "Katolik İtalyan takımı" bile kendini Kudüs'te Arz-ı Filistin'de emin hissedemeyeceğini bildirip, UEFA'dan "tarafsız saha" istemiştir.

Amma, bir Milan ki, onun taşıdığı amblem, 9 asırlık bir geçmişi ve İslam düşmanlığını simgelediğini de kimse bilmez veya bilse de, gündeme getirmez!..

Milan'ın amblemi, tıpkı "Alfa-Romeo"ların patenti gibidir.

O amblemde, bir kale resmi var: Kudüs.

Etrafında dolaşan bir yılan var, yeşil: İslâm!

Ve kalenin önünde dikili bir hac var, yılanın bağrına saplanmış bir halde: Piyer Lermit'in ve Kral Rişar'ın kılıcı!..

İşte bu amblemi bile taşıyan takım, Hz. İsa'nın doğup, Romalılar'a karşı havarilerini koruduğu ve "semaya çıktığı" yerde, maç yapmaktan kaçınmışsa, her- halde Ülker, bunda kendini haklı bir ortamdan yola çıkarak tepki gösterirdi. Amma bizim "yerli medya" bunu es geçti!..

Amma, "Cihad fetvasına imza atan Erbakan" diye günlerdir yayın ve propaganda yapıyorlar! Kimle beraber: Ahmet Yasin, Mustafa Meşhur ve Fadlallah gibi zevatla!.. Sadece bu kadar değil ki!.. Bu düzmece haberden dolayı, bu yerli kriptoları kınamak gerekir:

Filistin'in kurtuluşu için, "cihad"ın ruhuna ermiş nice insan var.

Bunlar, milyonları tutar! Fakat bütün mesele, giderek, Kur'an ahkamı ve ilahî ayetlerin içerik ve mana olarak taşıdığı önemi gözden düşürüp, tümüyle Kur'an ahkamı üzere bir İslamî hayat sürmek isteyenleri potansiyel suçlu gibi, her an "tenkil" edilecek bir halde dünya kamuoyunu Müslümanlar'ın aleyhinde kışkırtmaktan ibarettir.

Dikkat ediniz, Filistin'de bundan tam bir asır önce 650 bin insan yaşıyordu: Bunlardan 41 bin'i Hıristiyan, 25 bin'i Musevi ve 15 bin'i Durzî idi. Geri kalan 560 bin'i de Müslüman'dı, demek!..

Şimdi o insanların torunları, bir türlü "aslî vatan" diye topraklarında yaşama hakkına sahip olamıyor ya, bir avuç "Salamon âşığı"nın salyaları, etrafı telvis için, "Siyonist senaryolar" içinde, bizi de suçlu ve bitik göstermek istiyorlar!

Şüphesiz, eski beylik lafların bir işe yaramadığını biliyoruz:

"Müslümanlar bir tükürse, İsrail, selinde boğulur" gibi, nice sözler duymuştuk.

Bugün, 150 milyon Arap ne yapıyor?

ABD'deki son seçimlerde, ABD'deki Araplar kime oy verdi bilir misiniz? Bush'a!..

Adam da "puştluğu"nu tescil ettirdi:

Arafat ile onun yanında yer alan kurtuluş örgütü mensuplarının hepsi "terörist" ilân edildi!

Böyle bir ortamda, bütün mesele, yeryüzünde, bir tek Müslüman ve bir tek "ümmet-i Muhammed" kalmayıncaya kadar, siyonizmin bütün yeryüzü güçleri Haçlı ittifakı içinde. Müslümanlar'ın ilk kıblesinden sonra, Hayber, Benu ve Bi'r-i Maune gazvelerinin "intikamını" almak üzere, uzun ve kararlı planlarını sürdürüp gidecektir!..

Sanıyoruz, bundan Dicle ve Fırat boyları da nasibini almış olacak, ezanlar susmuş, çanların içine de ot tıkanmış olacaktır!..

Bir cuma günü, İstanbul'un en mutena yerlerinden birinde, hanım sultanlardan birinin inşa ettirdiği camiin dışında kilimleri serip namaz kılmanın heyecanını yaşarken, ne imam hutbesini ve ne de namazdaki rüku ve sücudunun bir yankısına şahit olduk!..

Binlerce insan, camilerden bir tek ayet duymamak üzere, bütün imamlara tamimlerle, sokak kabadayılarının rahatsızlık duymaması için, gereken emir ve direktiflerle, bundan sonra hoparlör ve yankılayan bir ses, camilerin dışında duyulmayacaktır!

Amma aynı günlerde, Türkiye'nin Diyanet İşleri Reisi ile, İstanbul Müftüsü, papaz ve hahamlarla, "İstanbul çağrısı" için, "dinler arası diyalog" nutukları atıyorlardı!..

Ne garip dünya, ne insanlar arasında kaldık, Ya Rabbi!.. Kendi el emeği ile geçinip, ulu'l-azim peygamberin ümmeti olmayı isteyenlere hayat hakkı verilmiyor, çağdaş barbarların tasallutu altında inleyip durmaları, insanlık suçu değil, barbarlıklar düzeni olsa gerek!..


14 Nisan 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED