T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Milat Kilisesi sınavı

"Mâbetlerin dokunulmazlığı" uluslararası hukuk oluşmadan önce bile yaygın kabul gören bir kuraldı; aynı kuralın doğal sonucu olan "Mâbetlere sığınanlara dokunulmayacağı" esası Cenevre Konvansiyonu'yla hukuki değer kazandı. 1982'deki Sabra ve Şatilla kamplarında yaşanan katliâmın mimarı olduğu iddiasıyla uluslararası mahkeme önüne çıkması gereken Ariel Şaron, şimdi de "Mâbetlerin dokunulmazlığı" ilkesini çiğneyip kiliseye sığınanları yok etmeye hazırlanıyor. Filistin'in Beytüllahm kentinde bulunan Milât Kilisesi (Church of Nativity) tam üç haftadır İsrail askerlerinin kuşatması altında.

Milât Kilisesi, adı üzerinde, Hz. İsa'nın doğduğu yere inşa edilmiş bir mâbet. Tarihin her döneminde, Haçlı Seferleri veya Filistin Harekâtı sırasında da, bu kilise sığınak görevi üstlenmiş, kendilerini oraya atabilenler ölümden kurtulmuşlardı. Şimdi ise, üç hafta boyunca, hergün, tepede uçaklar ve helikopterler uçurduğu, yerde tanklarla etrafını çevirdiği kiliseyi basma tehdidi savuruyor İsrail. BM başta olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşların barışçı girişimlerine kulak tıkıyor. Yumuşama görüntüsü altında, önceki gün, kiliseye baskın düzenleneceği endişesi yaşandı.

İsrail'in Batı Şeria'ya saldırmasından hemen önce, 200 kişilik bir grubun mâbede sığındığı fark edildi. İsrail, sığınanların 'terörist' olduklarında ısrarlı; oysa sığınanların çoğunun o çevreden aileler olduğu, aralarında yaşı küçük çocukların da bulunduğu biliniyor. Şu ana kadar 30 kadar sığınmacı kendiliğinden teslim oldu, en son dokuz çocuğun kiliseden ayrılmasına izin verildi. Kuşatma sırasında erzak takviyesine müsaade edilmediği için kilisede yiyecek ve içecek sıkıntısı çekiliyor; İsrail ordusu açlık ve susuzluğa dayanma noktasının aşılmasına kadar kapılarda beklemeye kararlı...

Kuşatma, İsrail'in, uluslararası hukuku ayaklar altına almaktan çekinmeyecek cür'ete sahip olduğunu göstermesi kadar, uluslararası hukukun ne kadar sahipsiz olduğunu da açığa vurdu. BM genel sekreteri Kofi Annan, saldırıların başından itibaren bir şeyler yapmak istiyor, ama İsrail'in aldırmazlık duvarını aşamıyor... Cenin'deki katliâmı soruşturmakla görevlendirdiği gözlemcileri, İsrail, ancak "Filistin terörünü soruşturma" şartıyla kabul edeceğini açıkladı; üç BM denetçisi Cenevre'de bekleşiyor. Washington'un duyarsız kaldığı konularda uluslararası câmianın elleri kolları bağlı.

Olay, İsrail'in propaganda makinasının gerçekleri ne derece ters yüz edebildiğini de ortaya koydu. "Mâbetlerin dokunulmazlığı" ilkesi, tarih boyunca, suç işleyenler için bile çalışmış ve uluslararası hukuk da bu yönde oluşmuşken, İsrail-yanlısı medya ortalığı aksi yönde toz dumana boğmakla meşgul. Başka saldırılarda ölen Filistinli liderlerin adlarını "Kiliseye sığınanlar" arasında anıp içeride bulunduğu bilinen kadın ve çocukları görmezden gelen, kilise personelinin kendi rızaları dışında orada tutulan 'rehineler' olduğunu ileri süren yazılar çıkıp duruyor dünya basınında. İsrail ve destekçisi ABD, gerçekleri çarpıtmaya hazır uluslararası medya desteğiyle, bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Oysa, kilisenin "Sığınanlar masum sivillerle Filistin Yönetimi'nden birkaç turizm polisi" diyen resmi açıklaması gün gibi ortada.

Barış yerine savaşı tercih edenlerin hukuka boyun eğmelerini beklemek ham hayal gibi gelse de biz talebimizi kaydedelim: Ya uluslararası hukukun gerekleri yerine getirilerek kuşatma kaldırılmalı, ya da kiliseye sığınan ailelerin Filistin Yönetimi'nin gözetiminde Gazze'ye gitmelerine izin verilmeli.

Milât Kilisesi'nde uluslararası câmia sınav veriyor.

NOT: Önceki günkü "Bilgi toplumu hedefi ha!" başlıklı yazıma DSP Grup başkanvekili Emrehan Halıcı'dan bir açıklama geldi. Cumhurbaşkanı Sezer'in de veto gerekçesinde belirttiği, yasanın interneti zaptu rapt altına alacağı inancımı koruduğum halde, açıklamanın ilgili bölümünü bilginize sunuyorum: "RTÜK Yasası geçtiğimiz yıl TBMM'ye ilk geldiğinde, Basın Kanunu'nun bütün hükümleri Internet için de geçerli hale getiriliyordu. Kamuoyundan ve İnternet dünyasından gelen haklı tepkiler doğrultusunda bir önerge hazırladık. Maddenin daha önceki hali, 5680 sayılı kanunun tüm hükümlerini internet için de geçerli kılarken, verdiğimiz bir önerge ile bu uygulama sadece yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümlere indirgenmiştir. Yazınızda bahsettiğiniz bana ait olan imza, yasa ile ilgili değil, tam tersi, yasada iyileştirme yapan bu değişiklik önergesi ile ilgilidir. Eğer bu önerge tarafımdan hazırlanmamış ve Genel Kurul tarafından kabul edilmemiş olsa idi, yazınızda belirttiğiniz kuşkular gerçeğe dönüşmüş olacaktı. Emrehan Halıcı."


27 Nisan 2002
Cumartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED