T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bilgi toplumu hedefi ha!

"Bilgi toplumu hedefine, toplumun bütün kesimlerinin ortak çabalarıyla ulaşılabileceğini hatırlatıyor, öneri ve katkılarınızı bekliyoruz..."

10-12 Mayıs tarihlerinde, 'Türkiye Bilişim Şurası' adıyla düzenlenecek toplantı için hazırlanan rapor hakkında görüş talep eden yazısını böyle noktalamış düzenleme kurulu başkanı Emrehan Halıcı. Toplantıda, İnternet eksenli 'bilişim stratejileri' ve 'e-Türkiye projesi' de ele alınacakmış...

Güzel. Ancak, Halıcı'nın bu mesajına yolladığım cevapta da belirttiğim güzel olmayan bir yön var. Bilim Şurası'nı düzenleyen ile Türkiye'de bilişimin önünü kesecek girişimin önderlerinden biri aynı kişi: Emrehan Halıcı... 'Bilişim insanı' kişiliğiyle bu toplantıyı düzenleyen Emrehan Halıcı, 'DSP grup başkanvekili' kimliğiyle, İnternet kullanımını baltalamayı amaçlayan RTÜK ile ilgili tasarıyı Meclis'e sunan üç kişiden biri...

"RTÜK Yasası'nda İnternet'in ne işi var?" demeyin. Medya patronlarına dünyanın hiçbir ülkesinde tanınmamış en geniş hak ve yetkileri sağlayan yasa tasarısı, bir maddesiyle İnternet'in işini bitiriyor, bir diğeriyle de gazetecileri ajans diliyle haber veren, devlet görüşlerini tekrarlayan birer 'kalem efendisi' durumuna getiriveriyor. 150 yıllık Türk basın tarihinde, sultanların bile başaramadığı türden 'merkeze bağlı medya düzeni', bu hükümet döneminde, Emrehan Halıcı'nın da katkılarıyla sağlanacağa benziyor.

RTÜK Yasası ile ilgili sıraladığım mahzurlar benim görüşlerim değil. 2001 yılı haziran ayında kabul edilen yasayı gözden geçiren Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yeniden görüşülmek üzere Meclis'e gönderirken, 13 sayfalık bir gerekçe yazısı eklemişti; bu tespitler o gerekçede yer alıyor. İnternet'i "Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı" olarak gördüğünü kayda geçiren Sezer, geri çevirme sebeplerinden biri olarak, yasanın, "Yayınların düzenlemesini tümüyle kamu otoritesinin takdirine" bırakmasını ve "Basın Yasası'na bağlı kılmasını" gösteriyor.

'Bilişim uzmanı' Emrehan Halıcı'nın çıksın diye omuz verdiği yasanın 'bilişim' yönü sakat.

Yasa, çıktığında, en büyük darbeyi basın özgürlüğüne vuracak. Cumhurbaşkanı Sezer'in yasayı veto gerekçesinde, bu gerçek, şu veciz ifadeyle gözlere sokuluyor: "Bu düzenlemelerle, idari nitelikteki bir üst kurula basın ve haber alma özgürlüğünü sınırlayıcı yetkiler verilmekte, yargı alanına giren konularda idare yetkili kılınmaktadır." Yasanın öngördüğü para cezalarıyla amaçlananın 'halkın haber alma özgürlüğünü engellemek' olduğunu fark eden Sezer, istenen para cezalarının, "Belli sermaye gruplarının elinde olmayan ulusal ve özellikle yerel ve bölgesel televizyon, radyo ve basın kuruluşları için amaç-araç orantısını gözetmeyen boyutta" olduğunu tespitten sonra, konunun bam teline de temas ediyor: "Cezaların caydırıcı nitelikte olması, ancak televizyon, radyo ve basın kuruluşlarının yaşam şansını ellerinden almaması gerekmektedir."

Özellikle bir kişiye sınırsız sayıda televizyon kanalı edinme hakkı tanınmasından sonra, ağır para cezaları tehdidi altındaki televizyon, radyo ve basın kuruluşlarının el değiştireceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Sezer'in geri gönderme yazısının omurgasını da bu tehlike teşkil ediyor zaten. Cumhurbaşkanı, anayasanın tekelleşme karşıtı maddesini hatırlattıktan sonra, yeni düzenlemenin engellenmeye çalışılan gelişmeyi zorlayacağını bildiriyor. Bu arada, medya gücünü elinde toplamış patronların, gücü kötüye kullanabileceklerine de işaret ediyor: "Bu kişi ya da sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında işlem yapabilme hakkının verilmesi, medya gücünün kullanılarak ihalelerde haksız rekabete, borsada çeşitli işlem oyunları yapılmasına neden olabilecektir."

Yasama organı elbette istediği yasayı çıkartabilir; ancak Anayasa Mahkemesi başkanlığından Çankaya Köşkü'ne çıkmış Cumhurbaşkanı Sezer'in hiçbir açık kapı bırakmayan itirazları bilinirken, RTÜK'le ilgili düzenlemeyi bu haliyle yasalaştırmak, anayasayı göz göre göre çiğnemek anlamını taşıyacaktır. Sezer'in, AB'ye sunulan 'Ulusal Program'da yer alan 'özgürlüklerin genişletilmesi' vaadine de aykırı bulduğu yasa, yalnızca basın özgürlüğünü 'patronların özgürlüğü' haline getirmekle kalmıyor, bilişim ve iletişim özgürlüğünü de rafa kaldırıyor. Yani, Emrehan Halıcı'nın ilgi alanına giren, yakında şurasını toplayacağı konunun...

Bilişim çağı 'tutarlı' olmayı da gerektirmiyor mu Sayın Halıcı?


24 Nisan 2002
Çarşamba
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED