|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Önceki gün, yazarların yazılarını kaleme aldığı, editörlerin sayfaları bağladığı saatlerde, İstanbul polisi, Yeni Şafak merkez binasını bastı. Gerekçe, aranmakta olan iki kişinin binada saklandığına dair bir ihbardı. Bina didik didik arandı ve ihbarın doğru olmadığı anlaşıldı. Yeni Şafak'a düzenlenen baskın, büyük ihtimalle, gazetenin yayın politikasıyla ve özellikle yoksulluğun temelinde yatan yolsuzlukların üzerine gitme kararlılığıyla ilgili. Baskına gerekçe olarak kullanılan 'kaçaklar' senaryosunun boş çıkması, baskınla amaçlananın, patrona 'gözdağı vermek', çalışanları 'sindirmek' olduğu kuşkusunu büyütüyor. Gazetelerin polis tarafından basılması alışıldık olaylardan değil. Gazetecilerin 'halkın haber alma hakkını' yerine getirdikleri kabul edildiği için, basın bir 'kamu görevi' sayılmıştır. Devlet memurluğu dışında başka hiçbir meslek mensubunun kimliği 'devlet' tarafından verilmezken, bizler, üzerinde 'Başbakanlık' ibaresi bulunan birer kimlik taşırız. Mesleğimizi ifa ettiğimiz cihazlarımızın 'el konulamazlığı' bize özgü bir imtiyazdır. Bazı imtiyazlar ise, yasalarda bulunmasa bile gelenek öyle oluştuğu için, gazeteciler tarafından kullanılır. Gazeteci, kendisine tanınan 'imtiyazları' istismar etmeden, sorumluluk duygusu içinde yerine getirir... 'İmtiyaz' sözcüğü ilk bakışta 'gazetecilik' mesleğiyle uyumsuz gibi dursa bile, tıpkı diplomatlara tanınan imtiyazlar gibi, bir gerekliliktir. Ülkesini temsil görevini hakkıyla yerine getirebilmek için diplomatlara 'yargı masuniyeti' bile tanınmıştır. Basın mensubu da, halkın haber alma özgürlüğünü sağlama görevini hiçbir engelle karşılaşmadan yerine getirebilmelidir; bunu yapabilmesi için öncelikle devlet kurumlarının tâcizine uğramaması gerekir. Bizde, iktidarların basına yanlış bakışını yansıtır biçimde gereksiz 'maddi imtiyazlar' fazlaca vurgulanmış, ama hak ve özgürlüklerle ilgili olanlar, önceki gün yaşanan baskınlar mümkün olabilsin diye, görmezden gelinmiştir. Anayasa ve yasalardaki basın özgürlüğünü engelleyici bir dizi maddenin varlığı bu yüzdendir. Türkiye'de yerleşik gelenek, tıpkı diplomatik temsilcilere tanınan 'dokunulmazlık' gibi, gazetelerin de korunmasıdır. Gazeteci suç işlemez mi? İşler elbette ve suç işleyen gazeteci de adli tâkibe uğrar. Ancak, önceki gün yaşandığı gibi, doğru olmayan bir ihbar bahane edilerek, gazetenin hazırlandığı saatlerde binaların basıldığı, çalışan gazetecilerin tâciz edildiği pek görülmemiştir. Görüldüğü zaman da, iktidarı ve muhalefetiyle bütün partiler, basılan gazeteyle kan uyuşmazlığı bulunanlar da dahil bütün medya organları, yerli-yabancı basın kuruluşları, bunu kınarlar. Basın özgürlüğüne uzanan el demokrasiye uzanmış sayıldığı için... Bu sebeple, Yeni Şafak binasının basılması kolayca göz ardı edilebilecek basitlikte bir olay değildir. İhbar doğru çıksa ve aranan 'kaçaklar' binada bulunsaydı neyse; ancak, izni saatler sonra mahkemeden alınan baskın için kullanılan bahane boş çıktığına göre, şu gerçeğin altını çizebiliriz: Baskın başka bir amaçla yapıldı. Acaba hangi amaçla? Bu soruyu sormak ve yüksek sesle cevabını aramak bizim en doğal hakkımız. Türk basını, içine düşürüldüğü açmaz sebebiyle, sindirilmiş ve susturulmuş bir görüntü veriyor. Yeni Şafak, mevcut gazeteler içerisinde 'basın özgürlüğü' kavramına lâyık olanların en başlarında yer alıyor. Bağımsız ve bağlantısız siyasi tavrı, zaman zaman çatışabilen farklı eğilimden kalemlere sahip oluşu, habercilikte dur durak bilmemesi ile Yeni Şafak, Türkiye'yi yakından izleyen yabancı kurumların basın özgürlüğüne yönelik eleştirilerini boşa çıkartacak bir 'farklı örnek' teşkil ediyor. Yeni Şafak'a baskın, Türkiye'nin imajını yurtdışında da bozacak vahim bir olaydır... Baskın bizlerin görevimizi yerine getirme azmimizi kırmaz; tersine, doğru yolda olduğumuzu hatırlattığı için heyecanımızı daha da kamçılar. Yoksulluk ve yolsuzluk gibi 'ülkenin kaderi' haline getirilmek istenen yanlış uygulamalara yönelik mücadelemiz daha bir hız kazanır. Gözdağı ve sindirme geçerli bir yöntem olsaydı, ilk gazetelerden buyana basın özgürlüğünü 'lüks' olarak gören ve her fırsatta basın-yayın organları üzerinde baskı uygulayan zihniyet egemen olurdu. O zihniyetin sahipleri tarihin çöplüğünde yerlerini almış bulunuyorlar; muzaffer olan ise özgürlükçü basındır... Baskına uğratılan Yeni Şafak kendi misyonunu bundan böyle daha fazla ciddiye almak zorunda; herkes de Yeni Şafak'ı...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |