|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Okumuyor, izliyoruz
Araştırmalar, Türk insanının okumaktan çok izlemeyi tercih ettiğini ortaya koyuyor. Eğitimci Şevket Sezer ise bu durumu, "Vatandaş gazete patronlarına güvenmediği için gazete, pahalı olduğu için kitap okumuyor" şeklinde değerlendiriyor. Bir çok kişi için okumak; zaman kaybı ve pahalı bir uğraş. Türkiye'de kitap ve gazete okuyanların sayısı her geçen gün azalırken, televizyon izleyici sayısında ise bunun tam tersi görülüyor. 1999 yılında yapılan bir araştırmaya göre, evine günlük gazete almayanların oranı yüzde 59, dergi almayanların oranı ise yüzde 88.
Türk insanı kitaba para ayırmıyorEğitimciler Birliği Sendikası'nın (Eğitim- Bir-Sen) 2001 rakamlarına göre, bin kişiye düşen ortalama gazete sayısı gelişmiş ülkeler arasında yer alan Norveç'te 588, Almanya'da 303, ABD 201 iken gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye'de ise bu rakam 47. Türkiye, kitap okuma alışkanlığı yönünden de gelişmiş ülkelere oranla alt seviyelerde yer alıyor. Kişi başına kitaba ödenen yıllık para miktarı Norveç'te 136 dolar, Almanya'da 122 dolar, ABD'de 87 dolar gibi yüksek seviyelerde seyrederken, nüfusunun yarısına yakını okul çağında olan Türkiye'de ise sadece 45 cent. Türkiye'de gazeteye ödenen yıllık para miktarının gelişmiş ülkelere oranla çok düşük olduğunu belirten Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Danışmanı Şevket Sezer, "7 milyon nüfuslu İsveçre'de günde 4 milyon gazete satılıyor. Nüfusu 70 milyona yaklaşan Türkiye'de gazete satışları 3 milyonu geçmiyor" diyor. Sezer, gazete okumamanın nedenleri hakkında ise şunları söylüyor: "Gazeteler büyük holdinglerin eline geçmiştir. Bu da okuyucuların gazetelere olan güvenini azaltmıştır. Basın-ahlak ilkeleri unutularak, kişinin özel hayatına girilmiştir. Öte yandan kişi, ekonomik nedenlerden dolayı da gazeteye para veremiyor"
"Çay tiryakisi gibi"Okumanın bir alışkanlık olduğunu vurgulayan Sezer, "Alışkanlık tiryakilik yapar. Bir kişi çay tiryakisidir, o çayı mutlaka içmek ister. Kitap okuma alışkanlığı olan kişinin durumu da aynıdır. Önemli olan bu tiryakiliği kazanabilmektir" diyor. Sezer, toplumun okuma alışkanlığı kazanamamasının en önemli sebebi olarak da eğitim sistemindeki uygulamaları gösteriyor. Sezer, "Gelişmiş ülkelerde anaokulundan üniversiteye kadar bir eğitim politikası takip edilir. Orada bilinen klasikler vardır. Çocuk kendi kültürünü oluşturan o klasikleri tahsil hayatı boyunca okumak zorundadır. Alman Goethe'yi, İngiliz Shakespaere'i okur. Bizim çocuklarımızın çoğu ise bırakın klasiklerimizi okumayı, isimlerini dahi bilmiyorlar. Kişi tek başına kaynaklara ulaşamayabilir. Demek ki bizim eğitim sistemizde bu kaynakların isimi yok" diyor.
Divan, kültür kökümüz...
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Danışmanı Şevket Sezer, Milli Eğitim Bakanlığı'nın lise ders kitaplarından Divan Edebiyatı'nı kaldırmak istemesi girişimini bir ağaçın köklerinin kesilmesine benzetiyor. Sezer, "Bir ağaçın köklerini keserseniz, o ağaç ham besin suyunu alamaz. Ham besin suyunu alamayan ağacın, yaprakları kurur. Milletleri ağaça benzetirsek, milletleri de millet yapan kültürüdür. Bir neslin geçmiş kültürünü yok saymak o milleti geçmişinden koparmak demektir" diyor. Sezer, Divan Edebiyatı'nın lise müfredatından kaldırılmak istenmesinin bir kültür emperyalizmi olduğunu savunarak, bunun Milli Eğitim Bakanlığı eliyle yapılmak istenmesinin de üzüntü verici olduğunu söylüyor. Sezer, "Adeta biz senelerden beri kendi kültürümüzle çatışma içerisindeyiz. Bu millet geçmişinden koparılmak isteniyor" diyor.
|
|
|
|
|
|
|
|