|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cumartesi günü Yeni Şafak yine baskına uğradı! Gazete artık neredeyse rutin haline gelmiş biçimde önce "kuşatıldı", sonra çalışanlar üzerinde "baskı" kuruldu ve yine bildik şekilde gazetenin "refleksleri kilitlenmeye" çalışıldı. Her seferinde ayrı bir gerekçe bulunuyor gazete üzerinde baskı kurulması için, ama gazete çalışanları işin arkasındaki sebebin hep aynı olduğunu biliyorlar. Yeni Şafak ne zaman yolsuzlukların üstüne giden tempolu bir yayın yapsa, ardından böylesi bir olay gerçekleşiyor ve gazete "markaj"a alınıyor. Gazeteyi baskı altına almaya çalışan "adres" aynı, "tarz" bildik, "hedef" belli, ama sonuç da aynı oluyor hep; her seferinde Yeni Şafak aklanarak ve güçlenerek çıkıyor badirelerden. Şimdi de "örümcek ağı operasyonu" konusundaki yayınlarından dolayı "taciz"e uğruyor gazetemiz. Geriye doğru gidebildiğiniz kadar gidin, Yeni Şafak'ın "yolsuzluğun her türlüsüne" karşı en etkili yayını yapan tek gazete olduğunu görürsünüz. Yolsuzlukları hiçbir ayrıma tabi tutmadan üzerine gitti Yeni Şafak. Kuşkusuz bundan her çeşidinden "örümcek adamlar" rahatsız oldu. Bu rahatsızlıklar gazeteye dönük çeşitli baskılar olarak somutlaştı. Fakat bilinen tek şey var; Yeni Şafak, yolsuzluğun her türlüsünü bu ülke için uğursuzluğun ta kendisi kabul etmekle, kendi kimliği arasında tam bir özdeşlik kurma konusunda kesin bir kararlılık içindedir. Gazetenin politikasına yön verenler ve bizler yolsuzlukların üstüne gittiğimizde ortaya çıkan baskılara baktıkça, yapılan işin ne kadar doğru olduğunu, Yeni Şafak'ın ne derece doğru bir pozisyon tuttuğunu ve ne kadar haklı bir mevzide durduğunu her seferinde bir kere daha anladık. Birkaç yüzyıldır bu ülkede hür basına yapılan baskılarla, ülkenin geçtiği siyasi dönemeçler arasında son derece sıkı bağlar vardır. Namık Kemal ve arkadaşlarına "hürriyet ateşi"ni yaktıran en önemli sebep, basına uygulanan baskılardır. Yakın tarihimiz boyunca da, basına baskı yaparak siyasi statükoyu koruyacaklarını zannedenler, güçsüz ve çaresiz zannettikleri basına uyguladıkları baskı yüzünden ellerindeki statükonun tersyüz olduğunu görmüşlerdir. Basına baskı uygulayanlar, uyguladıkları baskı yüzünden kendi siyasi ikballerini ne hale soktuklarına kendileri şahit olmuşlardır. Dünyanın medeni milletlerinin ne büyük övünç kaynaklarından biri, ülkeleri düşman işgaline uğrasa bile, "hür basın"ı korumaya devam etmeleridir. Bugünün dünyasına imza atan ülkeler, düşman ateşi altında bile gazetelerini çıkarmaya devam etmiş olmakla övünürler. "Hür basın"a sahip olmak, bir milletin sadece yaşadığının değil, o milletin medeni milletler ailesinin bir mensubu olduğunun da işaretidir. Bir yerde "hür basın"ın olup olmadığının en önemli göstergesi de, güç odaklarının baskısına rağmen değerlerini korumakta inat eden bir basının olmasıdır. İşte, yaptığı her yolsuzluk haberinden sonra "taciz"e uğrayan Yeni Şafak, tek başına bile kalsa hür basının "kale"si olmaya devam edeceğini gösteriyor. Yeni Şafak'ın elde ettiği bu "onur"a karşılık, ortada çırılçıplak duran "ayıp" öncelikle Yeni Şafak'a baskı uygulanmasına özel bir ilgi gösteren güç odaklarınındır. Bundan daha aşağı kalmayan bir "ayıp" da, "hür basın"ın uğradığı bu "taciz" karşısında sesi çıkmayan meslektaşlarımızındır. Baskının dozu ne olursa olsun, Yeni Şafak bu yola devam edecek; asla susmak yok. Bu ülke, yolsuzluğun uğursuzluğundan ve "bürokrat-mafya-siyasetçi şeytan üçgeni"nden de kurtulacak bir gün. İşte "o gün adına" ve bu ülkenin geleceği namına, Yeni Şafak üzerinde baskı kurmaya çalışanları uyarıyoruz: Bu ne cüret!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |