|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
3 Şubat 2002 Pazar günü saat 9.11'de "Sultandağı Depremi" diye kayıtlara geçecek olan depremi ben de hissettim. Dışımda biraz daha şiddetlense ya da devam etse evlerimizi başımıza yıkacak, canlarımızı kolayca (!) alıverecek bir sarsıntı vardı ya, içimde tevekkül mü, bezginlik mi olduğunu kestiremediğim bir kaygısızlık durmaktaydı. Kapıyı açıp dışarı fırlamayı da, güvenli bir yer aramayı da düşünmedim. Sonra haberlerden öğrendik ki, başta 112 Acil Servis binası (?) olmak üzere, nice yapı yıkılmış; sayıları onları bulacak ölü, yüzleri bulacak yaralı olmuş. Afet, felâket diye adlandırılan bu "doğal" olgu karşısında önce başsağlığı ve üzüntü mesajları, sonra âcil yardım çalışmaları sökün etti. Ve sonra toplum ve devlet olarak bu tür felâketlere karşı hazırlıksızlığımıza, vurdumduymazlığımıza ilişkin bildik yorumlar... İşin kötüsü, bu tür yorumlarda, ürkütücü bir haklılık var. (Aynı gün Radikal'de Avni Özgürel, Timur'un beylerinden Esen Boğa'nın fillerini gizleyen sisi anlatıyor; oraya, Esenboğa'ya havaalanı yapmanın doğru olmayacağını söyleyen köylülerin yetkililerce hiç kaale alınmadığını bildiriyor!) Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın "tefviznâme" adıyla tanınan şiirini okumanın vaktidir:
Hak şerleri hayr eyler
Sen Hakk'a tevekkül kıl
Kalbin ana berk eyle
Hallâk-ı Rahîm oldur
Bil kaadî-i hâcâtı
Bir işi murâd etme
Hakk'ın olıcak işler
Hep işleri fâyıkdır
Dilden gamı dûr eyle
Sen adli zulüm sanma
Deme şu niçin şöyle
Hiç kimseye hor bakma
Mü'min işi reng olmaz
Hoş sabr-ı cemîlimdir
Her dilde anın adı
Nâçâr kalacak yerde
Her kuluna her anda
Geh Mu'tî vü geh Mâni'
Geh abdin eder ârif
Az ye az uyu az iç
Her dem anı zikreyle
Her sözde nasîhat var
Her söyleyeni dinle
Vallahi güzel etmiş
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |