T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erdoğan ve Davos

NEW YORK- AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, ABD'ye geldiğinden beri belli konularda temel mesajlar veriyor. Bu mesajlar 11 Eylül'den ekonomiye kadar geniş bir yelpazede yer alıyor. ABD'lilerin en çok merak ettikleri konular ise, 11 Eylül'de nasıl bir tavır alındığı, başka tavır farklılıklarının ne şekilde gerçekleştiği yönünde oluyor. Bunun yanısıra "İslam" ve "demokrasi" ilişkisine dönük olarak da ciddi soruları var. Türkiye'deki pekçok analistten daha derinlemesine çok ciddi "Türkiye perspektifleri"ni ise daha alt kademelerdeki analistlerden bile dinlemek mümkün oluyor. Türkiye konusunda uzmanlaşmış olanların detaylarda gizlenen asıl soruları ise Türkiye'nin Batı ve Doğu arasında nasıl bir "model" olabileceğine dönük şekilleniyor.

Erdoğan özellikle 11 Eylül sonrası ile ilgili olarak her platformda ayrıntılı açıklamalar yaptı. Uzmanlardan oluşan üç kişilik bir heyete de, yüzlerce üniversite öğrencisine konferans verirken de hem olayın analizini hem de bundan sonrası için görüşlerini Davos Zirvesi başlamadan önce bile detaylı ve net cümlelerle anlattı.

Erdoğan 11 Eylül'ün hiçbir şekilde mazur gösterilemeyecek lanetli bir saldırı olduğunu özellikle belirtiyor. Terörün küresel düzeyde etkinlik üretmesinin sebebi olarak, yoksulluğu işaret ediyor. Ve yoksulluk konusunda küresel düzeyde ortak bir irade belirlenmezse, terörü sadece askeri güç kullanarak mağlup etmenin imkansızlığını anlatıyor.

Bu sunum aslında 11 Eylül'e gelininceye kadar "küresel siyaset"in dünyanın yoksulları karşısındaki "kayıtsızlığının" fotoğrafının çekilmesidir. Neo-liberalizmin güvenlik ihtiyaçlarına göre "örgütlenmiş" ve dünyanın kimsesizlerinin sesisini duymamaya göre "ayarlanmış" bir küreselleşme karşısında, seslerini duyurmak için dünyanın birçok bölgesinde teröre yönelen insanlar var. 11 Eylül türü cinayetleri planlayanlar da bu insanlar kolayca istihdam edebiliyorlar. O zaman terörü konuşurken, kürselleşmenin bu biçimi ve neo-liberalizmin örgütlenme tarzını da konuşmaya mecburuz. Belki de bunu konuşmaya başladığımızda, terör konusunda bu kadar konuşmamıza gerek kalmayacak.

Erdoğan'ın konuşmaları da, terörle "küresel yoksulluk" arasında kurduğu bağlantılar bakımından son derece dikkatle izlendi. Davos Zirvesi'nde ise zirvenin genelinde beliren irade hemen hemen aynı çerçevede gerçekleşti. U2 müzik grubunun solisti Bono'dan fundamentalizm konusunda ileri uzmanlıklara sahip akademisyenlere kadar çok geniş bir kesim, "hür dünyanın karar vericileri"ni yoksulların sesini duymaya davet etti. Böylece Davos Zirvesi dünyanın merkezi New York'ta, dünyanın sessiz bırakılmışlarının sesinin duyulması gerektiğini söyleyen, Afrika'daki fakir ülkelerin borçlarının silinmesinin terörü önlemek için şart olduğunu dillendiren bir irade beyanının ortaya çıkmasına ev sahipliği yaptı.

Erdoğan açısından ise ABD'ye geldiğinden beri dillendirdiği en temel tezlerden birine Davos'ta destek bulmak sözkonusu oldu. Türkiye gibi stratejik bir kavşak noktasından bu tip tezlerin yükselmesinin önemini buradaki her platformda açıkça görmek mümkün...


5 Şubat 2002
Salı
 
ÖMER ÇELİK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED