T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tehlikeli oyunlar

İstanbul'daki Çırağan Toplantısı'nın AB ve ABD arasındaki bir farklılaşmaya işaret ettiği, ABD açısından Irak müdahalesine giden yolun dikleştiği söylenedursun; 11 Eylül sonrası "gerilim atmosferi" İslami rejimler- Batı ikileminden kurtulup, çok yönlü, çok eksenli gerçek halini aladursun; ABD'nin güç pompaları önüne bazı engeller dikiledursun...

Bizde hiçbir şey değişmiyor...

Uluslararası dengelerde gelişmeler ne yönde olursa olsun, yeni dış girdilerin niteliği ne olursa olsun; bunlar sadece ve sadece içerideki "şer düzeni"nin derinleştirilmesi yolunda kullanılıyor. Öylesine ki, içeriyi görmeden yapılan türlü dış dinamik analizleri artık anlam taşımıyor, hatta "tehlikeli bir yanılsama" üretmeye vesile oluyor.

Evet, hiçbir şey aklını yitirmiş bu sistemi ülkenin geleceğinden çalan yeni felaketler üretmekten alıkoyamıyor...

Bakın neler oluyor...

312. ve 159. Maddeler TBMM'den ağırlaştırılarak geçti.

Katılım Ortaklığı Belgesi'nin ilk iki yıllık değişim listesinin kilit noktasını oluşturan Kürtçe yayın ve eğitim meselesi, bir dilekçe eylemi vesile edilerek istihbari ve polisiye girişimlerle neredeyse hükümete mesaj vererek ve hükümeti kuşatarak boğuldu. Türkiye, kendi eliyle kendisini, önünde kalan 8 aylık süre içinde adım atamaz hale getirdi. Bu durumun AB ile tam üyelik görüşmelerinin iki yıl daha geriye atması anlamına geldiğini bilen biliyor.

Bu koşullarda kendiliğinden ısınacak Kıbrıs meselesi, yeni bir içe kapanma dalgası için içeriden de ısıtılmaya başlanıyor.

AB Ankara Temciliği'nin, Karen Fogg'un bilgisayalarında at koşturan bir siyasi parti ve arkasındaki güç, şaşırtıcı bir umursamazlıkla ülkenin geleceği üzerinde istediği hamleleri yapabiliyor. Ve bu hadise ancak günler sonra, o da AB heyeti Türkiye geldiği için ve neredeyse kerhen gazetelerin birinci sayfalarında yer alabiliyor. Zoraki açıklamalar ve eleştirilerle geçiştiriliyor.

Kısacası olup biten kimsenin umrunda olmuyor.

Tersine ülkenin çok tirajlı gazeteleri, hem de kendilerini amiral gemisi ilan eden gazeteleri sayfalarını kamuoyuna yönelik "psikolojik harekat yayınları"na giderek daha fazla ayırıyorlar. Çağın önde gelen aydınlarından Noam Chomsky bile bundan payını alıyor. "Chomsky'nin ziyareti ile Türk düşmanlığı arasında paralellik kuran yayınlar" yapılabiliyor.

PKK'nın 8. Kongresinde alınan kararların Avrupa Birliği ülkelerinin verdikleri taktiklerle oluşturulduğunu belirten, "kaynağı belirsiz haberler" bu gazetelerin gündem sayfalarına manşet yapılabiliyor. Üstelik, gazeteye ya da gazeteciye ulaştırılan "bilgi notu üzerinde hemen hiçbir editoryal çalışma yapılmadan", hatta uslübuna, dil kullanımına bile dokunulmadan...

AB karşıtı lobinin taarruzu sadece AB ile Türkiye arasına mesafe koymak amacını gütmüyor, aynı zamanda ülkedeki "demokratik taleplerin biraz daha boğulması, milliyetçi ve devletçi tepkilerin beslenmesi amacını" taşıyor. Birkaç kuruluşun, örneğin TESEV'in, bazen TÜSİAD'ın ters girişimleri, bu etkili adımlar karşısında havanda su dövmenin ötesine geçemiyor.

Nasıl geçsin?

Bugün Türkiye'ye pompalanmaya çalışılan siyasi hava, sadece kurumlar, ideolojiler hattında ilerlemiyor, daha da derine iniyor. "Sıradan faşizm"in, "totaliter ve faydacı zihniyet"in tahrik edilmesini hedefliyor.

Nitekim bundan birkaç gün önce Kürşat Bumin karşı köşede "Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni'nin bu çerçevedeki serancamı"nı resmediyordu.

Bu yayın Yönetmeni, 12 Şubat tarihli "30. İsyanda Çaprışacak Adam Bulamazsınız" başlıklı yazısına yabancı bir dile çevrilse anlaşılmayacak kadar güdük ve komik duran bir iddia ile başlıyordu:

"Milli tahlil yapacağım..."

Ve bu milli tahlilinde, Susurluk çetesinin elemanlarını, kontrgerillanın tehlikeli adamlarını "meçhul kahramanlar" olarak anıyordu.

Yargısız infazların mimarlarına ülkenin dün gibi bugün de, yarın da ihtiyacı olacağını söylüyordu.

İsyancıları değil, isyancılara destek verebileceğini düşündüğü 40 köylüyü sorgusuz sualsiz kurşuna dizdiren ve bunun için yargı önüne çıkan Muğlalı Paşa örneğini vererek, bu kişiyi model ilan ediyor, kahraman komutan olarak tanımlıyordu...

Sadece bu yayın yönetmeni değil, benzer tüm kalemlere bakın. Hepsi son zamanlarda Türkiye'ye içeriden vaadedilen bir rejimin taslağını anlatmaya çalışıyorlar...

Biz demokrasi için davul zurna çalmayı hesap ederken, bakın memlekette neler oluyor ve neler olacak...



16 Şubat 2002
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED