T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bu ne biçim iyiye giden ekonomi?

Ekonomiyi sadece "iç borcun döndürebilir olması" olarak gören çevreler "Ekonomimiz o tehlikeli dönemeçleri atladı. Artık her geçen gün iyiye gidiyoruz" şeklinde konuşuyor.

Bu iyiye gidiş "ne menem" bir gidiş ki, onu sadece "halkı zam ve vergi boyunduruğu" altına alanlar görebiliyor. Benim konuştuğum hiç kimse, hiçbir arkadaşım kendi üzerinde, kendi cebinde bu "iyiye gidişin" etkisini göremiyor.

Kemal Derviş ile Maliye Bakanı "aynı dili" konuşarak, sanki "halka moral kampanyası" başlattıılar. Maliye Bakanı Sümer Oral, "Ekonomik program ve bütçenin iç ve dış finansmanında kesinlikle sorun bulunmuyor " diyor. Geçmiş yılları hatırlatarak "maaşlar ödenemeyecek" korkusunun geride kaldığını vurguluyor.

Kemal Derviş de "moral vermeye" devam etmekte kararlı. Gerçi zaman zaman "IMF şantajını" kullanmaktan çekinmediğini de belirten sayın bakan, artık "daha politik" tavır göstermeye başladı. Kemal Derviş'e göre "borçlanma krizi" bitti. Uluslararası kuruluşlardan uygun koşullarda ve orta vadeli borç bulunduğunu söyleyen Derviş, "İçerde yaratılan tasarrufla, dışardan bulabildiğimiz kaynak bir araya geldi, Kasım ve Aralık'tan itibaren borçlanma krizini geride bırakabildik, büyük ölçüde atlattık" diyor.

İnşallah söyledikleri doğru çıkar. Uluslararası kuruluşlardan bulunan "uygun koşullardaki" kaynağın ne kadar "uygun" olduğunu açıklasa daha bir sevinebilirdik. Yani orta vadeli bu kaynaklara "libor + kaç" faiz ödeyeceğiz. Bir onu bilsek de "uygunluğu" o zaman tartışsak.

Hele bir de "içerde yaratılan tasarruf" diyor ya siz onu "tasarruf" değil, "zam ve vergi" olarak alın. Çünkü halkta "tasarruf edecek" gelir kalmadı. İşsiz güçsüz dolaşanların, vergiler ve zamlar altında inleyenlerin bir de "tasarruf yapacağını" düşünmek gerçekten ilginç olur.

Kemal Derviş'in yeni hazırlanan Yerel Yönetimler Yasası'nı düşünerek geleceğe daha "umutlu" baktığını düşünebilirsiniz. Çünkü o yasa, insanları canından bezdirecek yeni ve ek vergilerle dolu. Başta akaryakıt olmak üzere elektrik, telefon, doğalgaz gibi "mutlaka tüketilmesi gereken" ürünlere ek vergiler geliyor.

Bence Kemal Derviş bu vergilere pek güvenmesin. Çünkü o vergiler yolluyla IMF'ye verilen Niyet Mektubu'nda belirtilen Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 6.5'u kadar "faiz dışı fazlayı" bulması çok zor olacak.

"IMF'nin emriyle" vergilere yüklenen hükümet ne kadar "moral pompalasa" da IMF'ye bildirilen hedeflerin gerçekleştirilmesi çok zor. Alalım vergi gelirlerini. Vergi geliri olabilmesi için, önce ekonominin "üreten" bir ekonomi olması gerekir. Ekonominin üretebilmesi için de bir "tüketici talebininin ve ihracat olanağının" olması şarttır. Talep olmazsa, ihracat olmazsa, üretim de olmaz.

Bu hükümet "IMF'nin dayatmasıyla" ekonomiyi küçültüyor. İşsizliği çoğaltıyor. Küçülen ve işsiz sayısı artan bir ekonomi "katma değer" yaratamaz. Katma değer yaratamayan ekonomi "gelir" yaratamaz. Gelir yaratamayan ekonomide "vergi gelirleri" de olmaz. Gelir yaratılamadığı için vergi gelirleri olmayan ekonomide, devlet ne "yatırım" yapabilir ve ne de iç ve dış borcu ödeyebilir. Ancak şimdi yaptıkları gibi "IMF dilenciliği" ile gelecek kuşakları "ağır borç yükü" altına sokan dış borç bulunarak "ekonomi iyiye gidiyor" muhabbeti yapılır.

Şu hiçbir zaman unutulmasın; zamlar ve vergiler halkın tüketim talebini düşürür. Çünkü halkın, sırtına konan "ağır vergi yükünü" kaldırmak için "tüketimini kısmaktan" başka çaresi yok.

Herkesin "işsiz güçsüz" dolaştığı böyle bir ekonomide "ek iş bulmak" imkansız. Yani gelirini artırması mümkün değil. O zaman vergiyi öderken tüketimden vazgeçecek. Tüketim olmayınca da zaten durmuş olan üretim hiç olmayacak. "Daha fazla vergi alacağım" diyerek, her şeye zam yapmak, her vergiye ek vergi koymak, aslında vergi gelirlerini artırmayacak. Bu tavır sadece "halkı kazıklamak" olacak.

Kemal Derviş'in ve Sümer Oral'ın "moral verici" konuşmalarının örneğini geçmiş yıllarda sık sık yaşadık. Özellikle "çıpalı kur" uygulaması sırasında "Ekonomi batağa gidiyor. Bu programın sonu acı olacak" diye yazarken, anlı şanlı bakanlarımız, "ekonominin ne kadar güzel olduğunu" cafcaflı demeçler vererek anlatıyorlardı. O programın nasıl "patladığını" ve ekonomiyi nasıl şoka sokarak yüzde -8.5 küçülttüğünü hep birlikte gördük. Şimdi yine aynı "parlak laflar" gündeme geliyor.


16 Şubat 2002
Cumartesi
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED