|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'nin Avrupa Birliği ile İslam Konferansı Teşkilatı arasında organize ettiği Medeniyetler Diyaloğu Forumu'nun Amerika açısından anlamı nedir? ABD'nin, medeniyetler çatışması veya diyaloğu gibi bir derdi var mı? Bu soruların cevabını bulmak için ABD'nin yeni küresel savaşının gerekçesini iyi tespit etmek gerekiyor. ABD'nin Afganistan savaşında edindiği en önemli tecrübe, artık hiç bir müttefike ihtiyaç duymadan istediği küresel politikaları uygulama imkanına sahip bir "hipergüç" olduğunu farketmesi oldu. Ne Avrupa ne de Ortadoğu rejimleri ile işbirliğine ihtiyaç duymaksızın tek yanlı bir uluslararası politikaya doğru evrilen Washington, artık geleneksel müttefik anlaşıyını terkedip, her olayın özellliğine göre müttefikler bulup kullanmayı tercih ediyor. Fransa'nın başını çektiği Avrupa Birliği'nin, gerek Ortadoğu'da gerekse Orta ve Güney Asya'da ABD'nin tek yanlı politikalarından duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirmesinin nedeni de bu. Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, ABD Başkanı George Bush'u, "müttefiklerine uyduları gibi gibi davranmaması" konusunda uyardı. AB Komisyonu'nun dış ilişkilerden sorumlu üyesi Chris Patten, "Avrupa hükümetlerinin seslerini yükseltmesinin zamanı geldi" diyerek, tek başına harekete geçmeden önce "ABD'nin durdurulması"nı istedi. Fransa Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine ve Başbakanı Lionel Jospin, ABD'nin tek yanlı politikalarına sert eleştiriler getirerek yeni bir inisiyatif başlattı ve Arupa'ya "kendine gel" çağrısı yaptı. Bunlar yeni uluslararası sistem arayışında ABD'nin tek yanlı küresel hegemonya amaçlarına yönelik ciddi rahatsızlıkların ilk dışavurumudur. AB'den sonra Çin ve Rusya'nın İran ve Irak konusundaki itirazlarını da eklersek, ABD müdahaleciliği karşısında tedirginlikle bekleyen geniş bir dünya kamuoyunun ortaya çıktığını görürüz. Yeni küresel eksen ve Müslüman orta kuşak
Washington ise, yeni uluslararası müdahale planlarını İsrail ve İngiltere ile belirliyor. Öyle ki, ABD'nin Afganistan'dan sonra Orta Afrika, Ortadoğu (İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin), Orta Asya ve Güneydoğu Asya'ya yönelik müdahaleci politikaları İsrail'in çıkar ve güvenlik gerekçelerinin süzgeçinden geçirilerek belirleniyor. ABD-İsrail ve İngiltere arasındaki "üçlü dayanışma" "yeni bir dünya"nın hem felsefi hem siyasi hem ekonomik hem de askeri altyapısını oluşturma yolunda. Türkiye, Ürdün, Hindistan ve Özbekistan gibi ülkeler ise, "ABD-İsrail-İngiltere üçgeni"nin cephe ülkeleri olacak. "Yeni küresel eksen", 21. yüzyılda dünya ekonomisini sürükleyecek enerji kaynaklarını barındıran Orta Afrika, Ortadoğu, Orta Asya ve Güneydoğu Asya gibi "Müslüman orta kuşağı", bu kaynakları dünya pazarlarına taşıyacak boru hatlarının geçeceği bölgeleri ve yeni küresel hegemonyanın ayakta kalması için ABD askeri gücünün konuşlanması gereken bölgeleri denetim altına alırken aynı zamanda da bu bölgelerde ileride ortaya çıkabilecek rakipleri birer birer safdışı bırakıyor. Avrupa Birliği (Fransa ve Almanya), Rusya ve Çin hem Orta Asya'dan hem Ortadoğu'dan hem de Güneydoğu Asya'dan uzaklaştırılıyor. Bunun yanısıra, yine bu bölgelerde, ileride ABD hegemonyasına karşı çıkacak İslami söyleme ve örgütlenmeye sahip sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal "cemaatler"e karşı büyük bir savaş yürütülüyor. İslamcı örgütlenmeler uzun yıllar kendine gelemeyecek şekilde şoka uğratılıyor. İleride aynı bölgelerde yükselebilecek milliyetçi akımların akibeti de bundan farklı olmayacak. Amerika'nın Afganistan müdahalesi ve sonrası oluşturmaya başladığı askeri üslerinin yerlerine haritadan bakın. Hepsinin enerji kaynaklarını, boru hattı güzergahlarını ve deniz ticaret yollarını kontrol ettiğini göreceksiniz. Afganistan savaşı sonrası Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan ABD kontrolüne girdi. Petrol ve doğalgaz yataklarını hedef alan ABD müdahalelerinde önce o bölge denetim altına alınıyor, sonra muhtemel rakipler safdışı bırakılıyor, ardından o bölge askeri ve siyasi olarak güvenli hale getiriliyor ve en sonunda enerji kaynaklarının bulunduğu bölge ile bu kaynakların ulaştırılacağı açık denizler arasında güvenli bir yol oluşturuluyor. CIA'in kadrolu elemanı ve ABD Petrol şirketi Unocal'ın Afganistan boru hattına danışmanlık yapan, şimdi de bu ülkeye Başbakan yapılan Hamid Karzai, boru hattının inşasına yeniden başlanması için Unocal adına Pakistan'la anlaştı. Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov, Türkmen gazını taşıyacak hattın yeniden inşasına destek vereceğini açıkladı. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, Türkmenistan'dan Afganistan ve Pakistan'a ulaşacak, bir ucu da Hindistan'a bağlanacak bu hattı görüşmek için Hindistan'a gitti. Pakistan'ın askeri lideri Perviz Müşerref'in ABD ziyaretinde ise proje ile ilgili süreç tamamlandı. Avrupa, Müslüman ülkeler Rusya ve Çin aynı mevzide
İstanbul'da düzenlenen AB-İKÖ Forumu'nun ABD açısından hiç bir önemi yok. Yeni küresel savaş sürecinde ABD'nin medeniyetler diyaloğu veya çatışması gibi bir sorunu da yok. Bu bir çıkar ve hegemonya savaşı. Enerji kaynaklarına hakim olma yani ekonomi savaşı. Amerika'yı yeniden diriltme savaşı. Afanistan'a müdahale 11 Eylül saldırılarından bir yıl önce planlandı ve Afganistan müdahalesi yeni küresel savaşın sadece bir başlangıcı. Filipinler'in güneyindeki Müslüman Mindanao'da başka bir cephe açıldı. Ardından enerji kaynakları üzerinde yüzen Açe ve Borneo Adası gelecek. Üç bin Amerikan askeri Kenya'ya gönderildi. Somali, Sudan ve Nijerya hedefte. Batı Afrika Boru Hattı ve Orta Afrika petrolü hedefte. 11 Eylül'den sonra Müslümanlar'ı ABD'nin hegemonyasının önündeki en ciddi engel olduğu kanaatine varan Washington, İslam toplumunu, özellikle de Arap Müslümanlar'ı artık güvenilir müttefik olarak görmüyor. "İslamcı terör" politikasıyla bu kesimlere karşı başlattığı savaşı hegemonya savaşını kamufle etmek için kullanıyor. Arap yönetimleriyle gizli ittifakını sürdürürken, onların hakim olduğu kitleleri ise hedef alıyor. Kendi halklarıyla iktidarlarını ayakta tutan Amerika arasında sıkışıp kalan Arap yönetimleri ise, ikili oynayarak, bir taraftan Washington ile gizli anlaşmalar yaparken diğer taraftan da yeni küresel savaş karşısında "rahatsızlarmış" gibi bir tutum sergiliyor. Bir yandan da Avrupa'nın Ortadoğu'da ABD'den farklı bir tutum içine girmesinden cesaret alarak AB ile yakınlaşmaya çalışıyorlar. İstanbul'daki Forum'a katılan İKÖ üyelerinin Avrupa'yı Ortadoğu'da ABD-İsrail ekseni karşısına dikmek için gösterdiği çaba dikkate değer. Amerika'nın tek yanlı dayatmalarına karşı AB, İKÖ, Rusya ve Çin arasında dolaylı bir dayanışmanın ortaya çıkması muhtemel. Eğer ABD, bu hırçınlığını devam ettirir ve yeni ekonomik savaşında bu güçlerle ganimet paylaşımına gitmezse, Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünya sistemi oluşturma projeleri ciddi itirazlarla karşılaşacak. Şimdilik İran, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Kuzey Kore olan askeri hedefini daha da genişletir, insan hakları ve demokrasi değerlerini bir tarafa itip otoriter yönetimleri daha da güçlendirirse, hem uluslararası güç merkezlerini hem de bütün dünyaya yayılan toplumsal muhalefet dalgasını karşısında bulabilir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |