T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Neler oluyor bize, yine neler oluyor?

Epeydir böyle hareketli bir hafta geçirmemiştik... İstanbul'da "Medeniyetlerin Uyumu" forumu start almıştı ki, Chomsky çıkageldi... Bu işten en kârlı çıkanın bazı televizyon kanalları olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Bağlan Çırağan'a, ya da koy kaseti bir hafta geçiversin... Ben izlemedim anlattılar: Çırağan'da forumun üç ortağından ikincisi (İKÖ) içinde yer alan bir katılımcı tebliğini Arapça sunmaya başlayınca, oturumu "canlı" veren televizyon kanalı birkaç saniyelik bir tereddütten sonra başka hikayeler anlatmaya başlamış! (Cevap: ne yapalım! O da "evrensel" bir dil konuşsaydı!) Şimdi aktaracağımı ise anlatmadılar ben gözlerim ve kulaklarımla izledim: Yine Çırağan'da ve yine "canlı yayın"da, sanıyorum "Medya ve Siyaset" başlıklı (dikkat ediyor musunuz, bu başlık kısa sürede ne kadar eskidi, ne kadar "kabak tadı" vermeye başladı) bir oturumda bu kez bir Fransız konuşmacı anlatıyordu. Günahını almayalım, kendisi belki iyi anlatıyordu ama çevirisi gerçekten büyük hikmetleri açığa vuruyordu. Aman nasıl sıkıcı, aman nasıl sıkıcı... Vakit de akşam üzeri olduğu için 10 dakikayı geçmedi ki göz kapaklarım kapanıverdi...

Çırağan'daki oturumlardan birisinin konusu "Öteki kimdir"di. Sizi bilmem ama beni bu başlık da gülümsetti. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti'nin düzenlediği bir forumda oturum konularından birisi "Öteki kimdir" başlığını taşıyor! "İyi" dedim kendi kendime, "artık devlet te 'Öteki'nin kim olduğunu sormaya başladıysa, biz artık bu terimi de (aynen 'sivil toplum' terimi gibi) kullanmaktan vazgeçelim!"

Siz şu işe bakın ki, Çırağan zirvesinin başladığı günün arefesinde Hürriyet gazetesinde yer alan bir haberden Diyarbakır'daki Gün TV'ye "Kürtçe müzik parçaları çaldığı için" bir yıl yayın durdurma cezası aldığını öğreniyorduk! Dahası da var: Çırağan zirvesinin kapanmasından iki gün sonra da (yani dün), Radikal gazetesinden Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararıyla "Alevi ve Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği"nin kapatıldığını öğrendik. Mahkeme, verdiği fesih kararını Dernekler Yasası'nın 5. madde 6. bendindeki şu hükme dayandırmış: "Türk dilinden veya kültüründen ayrı dil ve kültürleri korumak veya yaymak suretiyle azınlık yaratmak, veya herhangi bir bölgenin, ırkın, sınıfın, veya bir dil ve mezhepten olanların diğerlerine hâkim veya diğerlerinden imtiyazlı olmasını sağlamak için dernek kurulamaz."

Ne şaşırtıcı bir karar değil mi? Bir dernek çalışması "diğerleri"ne nasıl hakim olabilir ki? Bir dernek "bir dil ve mezhepten olanları" diğerlerinden imtiyazlı olmasını nasıl sağlayabilir ki? "Türk dilinden veya kültüründen ayrı dil ve kültürleri korumak ve yaymak" niçin "azınlık" yaratsın ki? Ayrıca şu da var: Alevi ve Bektaşiler niçin "Türk" olmasınlar ki!

Yani özetle; Çırağan'daki oturumda "Öteki kimdir?" mevzuu tartışılırken, "ötekiler"in üzerine ceza yağmaktaydı... Bence Türkiye'nin bu tür konuların tartışıldığı oturumlara evsahipliği yapmaktan kaçınması daha doğru bir tercih olur. Bu tür "post-modern" tartışmalara ne gerek var, "Modernlik" neyimize yetmiyor? Bu ülkede "Ben"in de, "öteki"nin de aynı gerçek ya da manevi şahsiyet olduğunu hala öğrenemedik mi?

Şimdi anlatacağımı da kulaklarımla duymadım; gazetede okudum. "Uyum" zirvesinin konuşmacılarından İlber Ortaylı, bir başka konuşmacının Prof. Bernard Lewis'in "medeniyetler çatışmasında medeniyet lafının çoğul olarak kullanılması dahi bir ilerlemedir" dediğini naklediyor. Doğrusu Lewis'in bu açıklamasına da şaşırdım. 2002 yılının Şubat ayında böyle bir iyimserlik bana fazla iyimser göründü. Hatırlayın, yıl 1951 ve ünlü Claude Levi-Strauss, Unesco için kaleme aldığı metinde "medeniyet"in çoğul olarak telafuz edilmesi gerektiğini açıklıyor... Ve üstelik bu metin üzerine 50 yılda 50 bin kitap yazılmışken, "biz" bu lafın "çoğul olarak kullanılmasını dahi" bir "ilerleme" olarak değerlendirip derdimize yanacağız!

İsterseniz yazıyı Çırağan zirvesinin unuttuğu bir başka "öteki"den de söz ederek noktalayalım. Bu "öteki", Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Dışişleri Bakanı olarak takdim edilen kişidir. Dikkat ettiyseniz "olan" değil, "takdim edilen" diyorum. Çünkü, sanırım sizin de gözünüzden kaçmamıştır, bu "Dışişleri Bakanı" zirvede bir dışişleri bakanı olarak bir kez takdim edilmekle kalmış, takdimin hemen arkasından da bu takdim geri alınmıştır. Kimin araya girdiğini de hatırlıyorsunuzdur. Tabii ki Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı'nın itirazıyla...

Demek ki, Türkiye'nin (devletin) organize edip ev sahipliği yaptığı bir zirvede, KKTC Dışişleri Bakanı kısa bir tereddütten sonra ev sahibi tarafından da bir dışişleri bakanı olarak tanınmamış ve apaçık bir "öteki" muamelesi görmüştür! Bu da iyi iş yani...

Ülke halkına hitap etmeye gelince tavizsiz bir söylem, "ötekiler"le bir araya gelince bambaşka bir tutum... Anlamıyorum, bizim ne günahımız var!

Görüyorsunuz, haftanın ikinci büyük olayını, Chomsky'nin Türkiye ziyaretini gözden geçirmek için yerimiz kalmadı. O da önümüzdeki yazıya...

Son bir hatırlatma: Bakıyorum da, ABD'de aralarında hepimizin tanıdığı Fukuyama ve Huntington gibi adların da yer aldığı 60 üniversite hocası ve entellektüelin kaleme aldığı 11 Eylül katliamı sonrası ülkelerinin savaşa girmesini açıklayan ve temellendiren "mektup"tan hiç söz eden yok. Oysa çok önemli, satır satır didiklenmesi gereken 13 sayfalık bir "mektup" bu. Doğrusu ben entellektüeller açısından üzülerek okudum. Öyle anlaşılıyor ki, Chomsky'nin Türkiye'de bulunmasını fırsat bilen 60 ünlü isim savaşı desteklemek için vakit kaybetmemişler!


16 Şubat 2002
Cumartesi
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED