|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sporun, müziğin ve ticaretin dili evrensel. Ana dili ne olursa olsun, herkes onların konuşmasını ilgiyle izler. Onların ana dilini kimse bilmez. Ancak onlar konuşurken herkes dinler. Beden dili gibi, bütün dünya onların dilini bilir. Türkiye spor ve müziğini dünya standartlarına yükseltti. Buna karşılık, aynı başarıyı ticaret ve ekonomide gösteremedi. Türkiye sporda bir dünya markası oldu. Ahmet Özhan, Fazıl Say ve Barış Manço'yla müzikte de dünya sahnelerinde yer almasını başardı. Ancak genç nüfusu, girişimci insanları ve zengin doğal kaynakları olmasına rağmen, Avrupa'nın üretimi en düşük olan ülkesi olmaktan bir türlü kurtulamadı. Anadolu insanının olağanüstü gayreti, yoksulluk çemberini kırmaya yetmiyor. Türkiye'deki üretim güçsüzlüğünü gidermek için yola çıkan AK Parti ekonomiye büyük önem veriyor. Son yıllarda bütün siyasi partiler açıkça gördü ki "politikasız ekonomi, ekonomisiz politika olmaz." Politika ve ekonomi bir madeni paranın iki yüzü gibi, birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Sağlam politika olmadan sağlam ekonomi olmaz. Sağlam ekonomi de sağlam insan ister. AK Parti "Ekonomi Kurulu" Başkanı Ali Coşkun, Türkiye'nin değişik illerinde düzenlediği ekonomi toplantılarının sonuncusunu İstanbul'da yaptı. Sanayinin içinden gelen ve masanın iki yanını da bilen Coşkun'un hazırladığı ve kısa zamanda iki baskı yapan "Temel Sorunlar" kitabı büyük ilgi gördü. Geçen hafta içinde İstanbul'da yapılan toplantı iki gün sürdü. Toplantıda Prof. Dr. Nazım Ekren "Para ve Banka" kesimindeki son gelişmeleri, Zülküf Kanat "Türkiye'de enerji" konusunu, Yaşar Çebişli "Turizm" sektörünü, Murat Yalçıntaş "Serbest Bölgeler"i, Mahmut Küçükdoğan "Tekstil" dünyasını, ben de "Globalleşmenin ekonomik boyutu"nu ele alarak, kurul üyeleri arasında tartışmaya açtık. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş yaptığı genel değerlendirmede "Türkiye bunca zencin kaynaklarına rağmen, dünyadan kopuk yöneticilerin elinde küme düştü" dedi. Üniversiteyi, bürokrasiyi ve medya'yı yakından tanıyan Yalçıntaş, Türkiye'nin ana ekonomik sorunlarını yoksullaşma, küme düşme, işsizlik, borç tuzağı ve üretim verimsizliği olmak üzere beş başlık altında özetledi. Enflasyonu aşağıya çekme, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri giderme, üretim gücünü artırma, bütün kurum ve kuruluşlarını dünya standartlarında üretim yapmaya özendirme konusunda iktidar kadroları büyük bir başarısızlığa uğradı. Meclis'te çoğunluğunu yitiren "Koalisyon Hükümet"i Türkiye'nin ekonomik, siyasal ve kültürel yapısını dünya standartlarına çıkarmamak için toplumun büyük bir çoğunluğuyla adeta savaştı hâlâ savaşmaya da devam ediyor. Türkiye ekonomide küme düştüğü için toplumun çoğunluğu ayrıntılarını tam olarak bilmese de, "bundan daha kötüsü olmaz" diyerek, ağırlığını AB'den yana koyuyor. Yine aynı sağduyulu çoğunluk, Türkiye gibi, kötü yönetilen bir ülkede değil, Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, daha iyi yönetilen bir ülkede yaşamak istiyor. Eskiden "bilginin vatanı olmaz" denilirdi. Artık "yönetim yönetimdir, yönetimin de vatanı olmaz" deniliyor. AB konusunda "Abant Platform"unda çok çarpıcı bir tartışma oldu. AB karşıtı bir katılımcı "AB taraftarları gelecekte İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanabilir" dedi. AB taraftarı başka bir katılımcı da "sözkonusu mahkemelerde yargılanmaktansa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde yargılanmayı tercih edeceğini" söyledi. Artık hiç kimse her alanda küme düşen bir ülkenin kurum ve kuruluşlarına güven duymuyor. Başta siyasi partiler olmak üzere, Türkiye'nin bütün kurumları toplumla olan sözleşmelerini yenilemek zorundalar.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |