|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Her sene Türkiye aydınlarını bir araya getiren bir platformun bu sene yayınladığı sonuç bildirgesinin küreselleşmeye teslim olmuş, küreselleşmeden merhamet dilenen bir içeriğe sahip olduğunu düşünüyorum. Küreselleşmenin ne olup olmadığı çok tartışılıyor. Destekleyeni de muhalefet edenleri de var. Hoş, benimsemek de karşı çıkmak da küreselleşmenin figüranı olmaktan öteye gitmiyor. Neticede, oyunu başkaları kuruyor biz ise onaylayarak ya da karşı çıkarak figüran oluyoruz. Bununla birlikte tabii ki iyi ve güzel olan olanı biz kurmadık diye reddetmek de doğru değil. Küreselleşme konusunda teorik bağlamda iyi ve kötü yanını bir kenara bırakıp ben doğrudan sonucuna bakarak değerlendirmeyi daha gerçekçi buluyorum. Küreselleşme söyleminin başladığı tarihten bu yana Türkiye'nin ve İslam dünyasının bu süreçten ne elde ettiğine bakıyorum. Maalesef gördüğümüz zararın elde ettiğimiz faydadan kat kat fazla olduğunu müşahede ediyorum. Ve daha önce de yazdığım gibi Müslümanlar'ın tarihin hiçbir döneminde küreselleşme sürecindeki kadar aşağılanmadığını görüyorum. Bosna'da, Cezayir'de, Çeçenistan'da, Irak'ta yüzbinlerce Müslüman'ın kanı, demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri kendisine bayrak edinen küreselleşme sürecinde yaşanmadı mı?. Şu anda Filistin'de yaşanan dram küreselleşme patronlarının gözleri önünde, rızalarıyla ve destekleriyle cereyan etmiyor mu? Yaklaşan Irak savaşının küreselleşme patronlarının takıntısı dışında hangi makul sebebi var? İnsanın bugün küreselleşme söylemiyle her türlü haksızlığı meşru gören anlayış karşısında "Komünizm dünya için nimetmiş" diyesi geliyor. Komünizme ya da kapitalizme sırtını dayamak zorunda kalan İslam dünyasının neden bunlardan bağımsız olamadığı sorusu 20. yüzyılın en önemli sorusuydu. Maalasef 21. yüzyıl komünizm korkusunu atan vahşi kapitalizm, küreselleşme adı altında hukuk, insanlık ve ahlak dışı politikalarıyla kabul edilemez bir başlangıç yaptı. BM, "ABD askerleri Amerika dışında işledikleri suçlardan yargılanamazlar" diye karar alırken bizim hâlâ küreselleşmenin faydalarından bahsediyor olmamız ne kadar tutarlı olur?! BM'nin bu son kararı da "Küreselleşme eşittir Amerikanlaşma" diyenleri doğrular mahiyette değil midir? Türk askeri Afganistan'ta bir suç işlerse hesabı sorulacak ama Amerika askeri işlerse sorulmayacak! Ortada elbette bir ABD gerçeği var; ABD dünyanın şu anda tek efendisi ve egemeni. Bu gerçeği görmemek mümkün değil.. Karşısında onu dengeleyecek bir güç yok ama Avrupa Birliği böyle bir güç olmaya aday gibi görünüyor bana. AB'yi küreselleşmeye tam olarak teslim olmuş görmüyorum.. Aksine AB'yi üyelerinin ortak çıkarlarını korumaya yönelik bir blok olarak görüyorum.. ABD Afgan düğün evine saldırıp yüzlerce insanı katleden askerine hesap sormuyor, bundan sonra da sorgulanmayacağını buyuruyor ama AB en azından Miloseviç'i yargılayabiliyor! Bu gerçek karşısında Türkiye'nin en azından çıkarlarını koruyabilmek ve insanlarına daha insanca bir hayat hazırlamak için AB'ye girmesi küreselleşmenin pençesinde kalmasından bence daha iyidir. Ben AB'ye girilmesine karşı çıkanlardandım. Şimdi küreselleşme vahşetinin karşısında AB'nin güçlü bir blok oluşturduğunu düşündüğüm için AB'ye girilmesini gerekli görüyorum. Bu, AB'nin en iyi olduğu anlamına gelmiyor. Belki ehven olduğu anlamına geliyor. Ama asıl yapılması gerekenin Türkiye'nin içinde ya da bana göre başında bulunacağı hukukun, adaletin eşitliğin hakim olduğu bir oluşumdur. Bunu İslam dünyası tek başına yapabileceği gibi, Asya ve Afrika ülkeleriyle de yapabilir. Aslında D-8 bu açıdan bakıldığında muazzam ve muhteşem bir başlangıçtı. Gerçekleri konuşacak olursak, ya küreselleşmenin hukuk tanımayan rüzgarının önünde savrulmaya rıza gösterecek ya da Kopenhag kriterleri gibi AB olmasa bile ülkemiz için gerekli olan ölçüleri ön şart olarak koyan AB'ye evet demek durumunda olacağız. Ben bunun için şartlar gereği AB diyenlerdenim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |