T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Küresel McCartyism'in adı: BuSharonizm

İsrail F-16 savaş uçağının Gazze'de bir aparmana bıraktığı bir tonluk bombanın 14 sivili öldürmesi Lübnan katliam günlerinden daha vahim bir tehlikeyi haber veriyor: Sistematik bir kıyım makinesini harekete geçiren kin ve öfkenin İsrail yönetimine hakim olduğu ve bu öfkenin Bush yanetiminden destek aldığı.

İsrail'in Amerikan kumoyunda kullandığı en önemli koz Ortadoğunun tek demokratik devleti olmasıdır. Bu söylem İsrail'in her yaptığın meşrulaştıran, Batı medeniyet değerlerini yamyamlar adasında yaşatma misyonun üslenmiş masum ve yardım bekleyen İsrail imajını besliyor.

İsrail'in ortadoğuda düşmanlarla çevrili bir ülke olması söylemi; aslında, Amarikan değerlerini, yani medeniyet, modernlik, demokrasi, gelişme gibi tek (!) "insanlık erdemleri"ni temsil eden küçük bir ülkenin, insan olup olmadıkları tartışmalı düşmanlarınca yok edilmeleri tehdidine karşı korunması anlamına gelir. Bir yanda insanlık değerlerinden nasibini almamış barbar (güncel ifadeyle terorist) Araplar/Filistinliler/Müslümanlar, diğer tarafta Batının/insanlığın tüm erdemlerini temsil eden Yahudi devleti.

Böylesi insani bir misyon karşısında Amerika'nın her türlü fedakarlıktan kaçınmaması beklenir. Nitekim bu zamana kadar da hep böyle olmuştur. Zaman zaman yaramaz çocuklara özgü taşkınlıklar yapsa da hoş görü sınırları içinde tahammül edilebilir.

Baba Bush'un feryadı

Amerika'nın İsrail'e verdiği desteğin bu denli ahlak ölçülerini aşan boyutlara varmasını sadece demokrasi retoriğine indirgemek saflık olur.

Stratejik çıkarlar, ekonomik ilişkiler ve Amerikan siyasetinin iç dengeleri demokrasi ve medeniyet şalı örtülmüş kirli ilişkileri gizlemeye yetmiyor aslında. Bu son madde zaman zaman o kadar belirleyici bir noktaya gelebiliyor ki Başkan'ın iradesini bile zorlayabiliyor. Örenğin, Baba Bush İsrail'in işgal bölgelerinde Yahudi yerleşimini durduramamıştı. Hatta göçmen Yahudileri için verilen 10 milyar doların ön şart olarak Filistinde Yahudi yerleşimcileri için kullanılmasını engelleyemeyince halka seslenmişti: "Burada güçlü ve etkili lobilere karşı tek başıma mücadele ediyorum. İnandığım değerler ugruna mücadeleye devam edeceğim. Önemli olan ABD'nin menfaatleridir. Amerikan halkının bu mücadelede benim yanıda olacağına inanıyorum." Yahudi lobilerinin baskısından bunalan bir Başkan halkından yardım istiyordu.

Şimdi oğul Bush donkişot poliktalarını sürdürebilmek için Sharon'a ve Sharon cinayetlerine göz yumuyor. Göz yummak işin vehametini çok hafifletici bir ifade, cinayetlere ortak oluyor.

Önceki akşam BBC yapımı Sharon belgeselini NTV'de izlerken Lübnandaki Filistin kamplarında işlenen vahşet karşısında Savunma Bakanı Sharon'un ifadeleri ile Başbakan Sharon'un kullandığı dilin değişmemesi şaşırtıcı geldi. Bütün bir dünya aynı yalanlara inanacak kadar aptallaşmış, bütün bir insanlık vicdan ve ahlak ölçülerini bu denli yitirmiş olamazdı. Ortadoğunun tek demokratik ülkesi olduğu için İsrail'in kendi bakanına soruşturma açtırmasının erdemindan dem vurarak binlerce sivilin katladilmesinden suçluluk bir yana demokrasi dersi verme pişkinliği... Hele 20 yıl önceki Şabra ve Şatilla katliamı sonası yapılan açıklama ile Gazze'deki katliam sonası açıklamanın kelimesi kelimesine aynı olması: "Eğer sivil kayıpların bu kadar olacağını tahmin etseydik operasyona izin vermezdik."

Belgeselde görüşüne yer verilen, uluslararası hukuk alanında otorite kabul edilen, BM araştırma komisyonunda görev alan Richard Falk'ın "bu olaydan her anlamda, birinci dereceden sorumlu olan Sharon'dur ve cezalandırılmalıdır" tesbiti hala havada yankılanıyor. Bu arada, Yırtıcı Küresellik (Küre Yayınları) isimli kitabıyla Türk okuyucusunun da tanıdığı Falk'ın ölüm tehditi aldığı ve FBI tarafından sürekli koruma altına altında yaşadığını belirtmeliyim. Bu tehditlerin şaka olmadığını anlamak için, Sharon hakkında Belçikada açılan mahkemede şahitlik yapmayı kabul eden ve o zamanki Lübnan hükümetinden hayatta kalan en üst temsilcisinin suikast sonucu öldüğünü hatırlatmakta yarar var.

BuSharonizm

Gazze'de bir kişiyi öldürmek için 14 sivili bombalayan ve başarılı bir operasyon olduğunu açıklayan Sharon'dan Bush'un alacağı önemli demokrasi dersleri var anlaşılan. Devlet olmakla terörist olmanın birbirine karıştığı bir İsrail devlet politikasına bakarak kendi içinde ve küresel ölçekte teröre karşı mücadele yöntemleri geliştiren Bush'un demokrasiyi zedelemeden neler başarabileceğini Sharon'dan ders alması gerekiyor. Bu ikili, demokrasi anlayışları ve savaş yöntemleri bakımından, İsrail'deki Ben Gurion Üniversitesi'nin öğretim üyelerinden Dr. Lev Grinberg'in benzetmesiyle "Busharon" tabirini hakediyorlar. Afganistan'da yanlışlıkla öldürülen sivillerle, BM'den Amarikan askerlerinin işledikleri suçlardan dolayı yargılanmasını engelleyen kararın Sharon'un Lübnan'da başlayan ve Filistinde devam eden kirli kariyeri arasında fark var mı?

'Küresel Mccartyism' bu aşamadan sonra 'BuSharonizm'e evrilmiştir. Sonuçta, BuSharonizm evresinde Amerikan demokrasisi İsrail demokrasisine dönüşmüş görünüyor. Fakat oğul Bush açısında sorun, babası gibi halkına seslenip, destek isteyeceği, geri döneceği bir meşru hareket zeminine gittikce ayağının altından kaymakta olduğu. Bush Sharon'a dayanarak, Sharon'u destekleyerek ne kadar ayakta kalabilecek ya da halkına döndüğü zaman arkasında kimseyi bulabilecek mi?

Kurtuluşu BuSharonizm'e teslim olmakta bulan yöneticeler için belki ufuk açıcı olabilir baba ve oğul Bush örneği.


25 Temmuz 2002
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED