|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Daha işin başında söylediğim için gönlüm rahat... Hiç hayal kırıklığına uğratmadılar beni. "Kapıkullarından iktidar çıkmaz" demiştim. Sadece iktidar değil, bir parti bile çıkmıyor gördüğünüz gibi... Zorunlu olarak kapıkulluğu yapmak durumunda kalanları, hadi diyelim ki bir tarafa bıraktık... Ama gönüllü olanlar ve bunu üçbeş kuruşluk menfaatleri ya da beklentileri uğruna yapanlara karşı da pek hoşgörülü olamıyorum doğrusu. Türkiye'de bu türden olayları anlamak için kahin olmaya, bilgiç olmaya ya da medya towerların tepelerinde istihbarat bilgilerini incelemeye gerek yok. Türkiye'yi yönlendirdiğini, hatta elaltından yönettiğini sanan büyük medya organlarındaki bazı köşelere, gazetelerin manşetlerine, TV'lerin haber-magazin programlarına bakıp, o sırada Türkiye insanına neyi sokuşturmaya çalıştıklarını, hangi gerçekleri örtbas etme gayreti içinde olduklarını anlamak çok kolay. Son numaraları bu üç kapıkulu ile ilgiliydi. "Onları parlatıp Türkiye'nin başına iktidar yapabilir miyiz?" hesabındaydılar. "Rüya timi" benzetmeleri ondandı. "Bunlar Türkiye'nin aradığı yeni yüzler" demeleri ondandı. Onlar da bu parlatma gayretlerine kanarak, nitekim kurdukları partiye 'Yeni' sıfatını eklediler. Sanki 'Yeni' denilince, gerçekten yeni olunabilirmiş gibi. Oysa bizim kapıkullarının herşeyleri eski. Kafaları, çıkar ilişkileri, bağlı oldukları odaklar, DSP'den istifa edene kadar sahip oldukları fikirler (Derviş DSP'li olmadığı için o farklı konumda)... Onları parlatıp meydanlara sürenlerin de hem kişilikleri hem niyetleri... Her şey eski... Azerilerin deyimi ile 'köhne'... Şimdi, bizim kapıkulları patronlarının zaafından ve güçsüzlüğünden de istifade ederek ve bağlı oldukları odakların da gazına gelerek, bir gecede saf değiştirdiler ve birden 'yenilendiler' diyelim. Ee hani, yenilendiklerine ilişkin belirtiler? Parti programı, topluma verdikleri mesajlar vesaire?.. Daha ilk olayda eskiye, eski odaklarına, eski derin ilişkilerine sıkı sıkıya bağlı olduklarını gösterdiler. "Yok" dediler, "Avrupa Birliği'ne giriş için şart da olsa, idam, ana dilde yayın ve eğitim gibi netameli meseleleri şimdi önümüze getirmeyin." Hadi, diyelim ki bu bir politik manevra gereği söylenmiştir. (Böyle bir şeyin olmaması gerekir tabii aslında.) Ya, Ecevit'in AKP ve HADEP ile ilgili ve faşizm özlemini dile getiren sözlerine ilk tepki göstermesi gerekenler onlar olduğu halde sessiz kalmalarına ne demeli? Bilinmez. Belki de, yıllardır Ecevit'in en yakınında oldukları için onun ne kadar hasta olduğunu en iyi onlar biliyordur ve o nedenle ciddiye almıyorlardır eski patronlarını... "Hastadır, ne söylese mazurdur" diyorlardır belki... Öyle bile olsa o 'hasta' iktidar koluğunda ve kağıt üzerinde de olsa Türkiye'yi yönetiyor... O nedenle, bırakın bu 'hastalığın' bu saate kadar o makamdan ayrılmasını engelleme sorumluluğunu, böyle bir açıklamaya ses çıkartmayarak nasıl bir 'yeni' olduklarını göstermiyorlar mı? Yeni diye Türkiye insanına yutturulmaya çalışılan yüzler bunlar işte. Ama olmuyor işte... Kayseri'de İsmail Cem'e yönelik protesto büyük medya olayı önemsiz göstermeye çalışmasına rağmen önemli bir gösterge. Şimdi, aynı yayın organları, Anadolu'ya muhabirlerini göndermişler halkın nabzını tutmaya çalışıyorlarmış!.. İlk izlenimler, 'Yeni' Türkiye'nin kırsal alanda pek ilgi görmediği, şehirlerde belli bir desteğinin olduğu yönündeymiş... Türk insanının gerçek 'yeni'ye olan hasretini, özlemini sömürerek ve herşeyleri eski olan bu sahte 'yeni'lere birer balo maskesi takarak, onları halka yutturmaya çalışıyorlar. Hüsamettin Özkan da, İsmail Cem de daha önce nerede duruyorlarsa aynı yerde duruyorlar. Pozisyonları, düşünceleri bir milim değişmiş değil. Ne gerçek özgürlüklerden yanalar, ne demokrasiden... Ne de gerçekten temiz toplum istiyorlar... Kemal Derviş'e gelince; o daha nerede durduğunu ve nerde duracağını bilemiyor. Kaldı ki, bugünlerde onların en hararetli destekçileri olan yazar-çizer kapukulları da aynı yerlerinde duruyor. Eskiden ne idilerse, şimdi de aynılar... Bir milim değişmiş değiller. En saygıdeğer geçinenleri bile oturup, bu 'sözde Rüya Üçlüsü' üzerine methiyeler yazdılar. Hala yazıyorlar... Doğrudan methetmeyi kendilerine yediremeyenler bile oturup, onlara akıl verir tarzda da olsa, 'yeni yüzler' edebiyatı yapmak zorunda kalıyorlar. Eskileri 'yeni' diye yutturmak isteyenlere, hele hele bunu kapukulluğu adına yapanlara hiç mi hiç saygı duymuyorum. Biliyorum, siz de zaten saygı duymadığınızı seçimde oylarınızla göstereceksiniz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |