11 Eylül'ün üzerinden şunun şurasında daha on ay geçti değil mi? O 11 Eylül, 2001 yılına ait bir tarih, öyle değil mi? Oysa asırlar öncesi bir tarihten bahsediyor gibiyiz. Asırlar öncesine ait bir tarih üstünde bu denli durulmuş olsaydı, onu bütün ayrıntılarıyla aydınlatamaz mıydık acaba? Oysa 11 Eylül, içinde yaşadığımız, tv ekranlarında görüntülerini izlediğimiz, görgü tanıklarının ifadelerini dinlediğimiz, o günkü yönetim sorumlularının halen görevlerinin başında bulunduğu, polis teşkilatının, gizli örgüt servislerinin anında müdahil olduğu, üzerinde dünyaca bu işlerin uzmanı diye bilinen yüzlerce elemanın yorum geliştirdiği, tarihçiden gazeteciye, sosyologa, siyaset bilimcisine, kriminologlara kadar pek çok aydının, bilim adamının, uzmanın kafa yorduğu bir olay olarak karşımızda duruyor ve her defasında, olay aydınlanacak yerde, belki biraz daha kararıyor ya da karartılıyor.

Son tahlilde, durum ne olursa olsun, tarihsel bir olayla karşı karşıya bulunduğumuza kuşku yok. Ve her tarihsel olayın başına gelen 11 Eylülün de başına geliyor, o da, tarihin, eninde sonunda bir yorum olduğu hususu. Ama bu yorumların "keyfî" olanları olduğu gibi, dayanaklarını geliştirmiş ve keyfîlikten kaçınabilmiş olanları da var. Ama her ne olursa olsun, bütün bilimsel işlemler de, gene eninde sonunda, bir hipoteze dayanır, dayanmak zorunda da bulunur. Aksi takdirde çıkış noktasını ve hedefini belirlememiş olan bir araştırmanın bizi götürdüğü yerin neresi olduğunu bilebilmemiz imkân dışı kalır. Ve ancak bir hipoteze dayanarak yola çıkıldığında hipotezimizi değiştirmemiz gerekip gerekmediğini bilebiliriz. Veya araştırmamızın sonucu bizim hipotezimizi doğrulayacak bir istikamette gelişir.

Fehmi Koru, "11 Eylül - O Kader Sabahı" adını taşıyan kitabının, kitabın arka kapağına da alınmış önsözünün bir yerinde: "Bu kitap benim 11 Eylül günlüğüm. Dünyayı sarsan o uğursuz eylemlerin meydana geldiği ilk günden başlayarak sekiz ay boyunca (8 ay, geçtiğimiz Mayıs ayı itibariyle.. ne kadar kısa, değil mi? R.Ö.) kâğıda döktüklerimi bir araya getiriyor çünkü. Bu açıdan olayın ardındaki gerçeği yakalamaya azimli bir gazetecinin, çağın kendisine sunduğu araştırma imkânlarını sonuna kadar kullanarak eriştiği bilgileri bir araya getiren bir araştırma serüveni... Bir "yap-boz" gibi, her gün yeni bir parçası diğer parçanın yanına konularak fotoğrafın bütününe ulaşma çabası; gerçek bir "yap-boz"dan daha heyecan verici, bir farkla: Dağıtılmış parçalarını yan yana getirmeniz gereken oyuncak "yap-boz", aslında, ilk andan itibaren bilinen bir fotoğraftır; elinizde tuttuğunuz bu kitabın sayfalarına yansıyan benim 11 Eylül maceramda ise, sonunda elde edilecek fotoğraf en başta bilinmiyordu" diyor.

Koru'nun kitabının temel tezi, ABD'nin 11 Eylül 2001 günü vuku bulan terör olayından önceden haberdar olduğu noktasında temerküz ediyor. Kitapta yer alan, önsözüyle birlikte 113 parça yazının tümünde, çeşitli veçheleriyle ve her defasında yeni argümanlarla bu tez işleniyor. Bu tespit, elbette kritik derecede önem taşıyor. Çünkü bu tespit istikametinde hareket edildiğinde ABD'nin yeni dünya düzeni olarak adlandırılan "yeni dünya sistemi"nin kurulmasındaki ve yönlendirilmesindeki parmağını anlamak ve kavramak mümkün oluyor. Ben, Koru'nun tezinin gerçek bir görüş değeri taşıdığı kanısındayım. Görüş değeri taşıyor olmak şu anlama gelir: bu görüş isabet ettiremese bile, gene de değerlidir. Değerlidir, çünkü üzerinde tartışılabilecek bir niteliği haizdir. Bu bakımdan, görüş değeri taşımayan fakat isabet ettiren keyfî mülahazalara herhangi bir değer atfedilmezken, görüş değeri taşıyan bir tez isabetsiz de olsa değerli sayılır. Kaldı ki, Koru'nun tezi, dünyanın halihazır gidişatını kavrama yönünde yol gösterici de sayılır.

Kitap, öğreticiliği yanında, bir polisiye kadar meraklı, dokümanlarla bezenmiş, açık ifadeli, zevkli ve sürükleyici bir üslûpla yazılmış olma özelliklerini taşıyor. Timaş yayınlarından...

RASİM ÖZDENÖREN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu