T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bayramlık düşünceler

Bir 24 Temmuz günü doğmuşum. Gazeteciyim. 24 Temmuz, her yıl, 'basında sansürün kaldırılışının yıldönümü' vesilesiyle 'Gazeteciler Bayramı' olarak kutlanıyor. Öyle bir âdetim olmadığını zaten tahmin edersiniz, ama kendime doğum günü partisi vermeme gerek de yok; Gazeteciler Cemiyeti'nin her yıl Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlediği törene katılsam kendi doğum günümü de kutlamış oluyorum. Bu yıl, doğum günümü, Ankara'da, AK Parti tarafından düzenlenen 'basın bayramı gecesi'nde kutladım...

AK Parti basınla ilişkilere önem veriyor. Partinin Ankara il örgütünün, Ankara'da görev yapan gazetecilerin 'basın bayramı'nı kutlamak için gece düzenlemesini bu öneme yoruyorum. Partili gençler hepimizi kapıda karşıladılar; örgüt yöneticileri ilgilerini esirgemediler ve en önemlisi, partinin ağır topları da bunca yoğun işleri arasında geceye katıldılar. Üzerine bütün gazetelerin amblemlerinin resmedildiği pastayı Tayyip Erdoğan bizzat kendisi kesti.

Esasen kimseye duyurmayacağım doğum günüm için katılmadım geceye; derdim zihnimi zorlayan iki sorunun cevabını bulmaktı. Cevabını merak ettiğim ilk sorum şu: "MHP lideri Bahçeli seçimin 3 Kasım'da yapılmasını neden bu kadar istiyor?"

Her parti, hele erken gidiliyorsa, seçime Meclis'teki varlığını büyütmek için katlanır. Son seçimden yüzde 18 oy oranıyla çıkmış MHP'nin 128 milletvekili bulunuyor. Güvenilir-güvenilmez bir yığın kamuoyu yoklaması elime geçti son zamanlarda; MHP hiçbirinde bugünkü varlığını koruyacak gibi görünmüyor. Bazı yoklamalarda MHP de baraja takılıyor, bir-ikisinde barajı aşıyor, ama oyların yüzde 12'sinden fazlasını alamıyor. Gidilecek seçimin 'en çok kaybeden partisi' olmayacak MHP, ama kaybedenlerden biri olacağı kesin... Tatilde seçim bölgelerine giden MHP'li milletvekilleri halkın tepkisini kendi gözleriyle müşahede ettiler...

Bu durumda, "Devlet Bahçeli neden erken seçim için bastırıyor?" diye sormam herhalde yadırganmaz...

AK Parti gecesine katılan deneyimli politikacılar, soruma, akla gelebilecek cevaplar verdiler: Süre biraz daha uzarsa MHP'nin kaybının daha büyüyeceği... Ancak bu yolla AB'nin önünün kesilebileceği... Kendilerine karşı kurulmuş büyük komplo yüzünden... Teferruata girmiyorum; ama bu tür gerekçelerin hepsini geçersiz kılacak bir cevap bulmakta zorlanmadım. Geceden ayrılırken, soruma tatmin edici bir cevap alamadığımı biliniz...

Kulağı delik bir dostum, ilk elden öğrendiğini söyleyerek, 3 Kasım tarihinin nasıl tespit edildiğini gündüz aktarmıştı bana. MHP lideri, bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra kameraların önüne çıkmış ve "3 Kasım'da erken seçim istiyoruz" demiş; MHP yönetimindeki isimlerin hepsi, partilerinin erken seçim istediğini, bunun için 3 Kasım tarihini tespit ettiklerini, bizler gibi ekrandan izleyip öğrenmişler...

En az MHP'nin niyetiyle ilgili olan kadar önemsediğim bir diğer soru da, son zamanlarda AK Parti'ye medyada gösterilen sıcak ilgi. Ertuğrul Özkök, hem de birkaç kez, AKP'yi, "Oy verilebilecek bir parti" ilân etti. Kanal-D ekranına çıktı Tayyip Erdoğan ve müthiş başarılı bir performansla, kendisi ve partisi hakkında hâlâ tereddüdü olanları ikna etti. Türkiye'de 'bize özgü' bir medya düzeni olduğunu bilmesem, bu tür ilgilerin kendiliğinden oluştuğuna inansam belki dert etmeyebilirdim. Gelin görün ki...

"Neden?" soruma, görüştüğüm AKP'liler, sizin de tahmin edebileceğiniz cevaplar sundular: Gerçeği muarızlarının da görmeye başladığı... Kurulan iyi ilişkiler... Okur ve izleyiciden gelen tepkiler... Bütün yoklamalarda açık fark önde görünen bir partiye yatırım... Hatta, biri, "Belki de, bizim seçmenin kafasını karıştırmak istiyorlar" bile dedi...

Ancak, bu gerekçeler beni tatmin etmekten çok uzak. 'Basın Bayramı' vesilesiyle düzenlenen bir gece için hiç de hoş olmayan düşünceler, ama, ben medyanın AKP'lilere bu kadar ilgi göstermesini biraz 'çarpık' buluyorum. M. Ali Bayar'ı Cuma namazına gitti, Kur'an-ı Kerim öptü diye defterden silen adamlar, Tayyip Erdoğan'ı nereye koyacaklarını bilmiyorlar... Kendi elcağızlarıyla oluşturup siyasi hayatımıza hediye ettikleri Yeni Türkiye Partisi'nden bile vazgeçti-vazgeçecek görüntüsü verdikleri halde hem de...

"Bu, Frankfurt'ta pişti" demek istemiyorum; Frankfurt'ta Tayyip Bey'le ilgili bir şey pişmediğini biliyorum çünkü... Hürriyet tesislerinin açılışında Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök'ten büyük ilgi görmüş AKP lideri, ama o kadar... Özel konulara girilmemiş, politika konuşulmamış, diğer liderlerle el sıkışma dışında bir sosyallik, bir görüşme olmamış orada AK Parti'nin basın bayramı vesilesiyle verdiği dâvette, bir köşede sessizce kendi doğum günümü de kutladım, ama kafamda taşıdığım iki önemli soruya doyurucu bir cevap alamadım. Bu yüzden de, oradan, zihnimde bir üçüncü soruyla çıktım: "Acaba, iki soruyu birbirine bağlayan ortak bir nokta olabilir mi? Bahçeli ne yüzden 3 Kasım diye ısrar ediyorsa, medya da aynı sebepten AKP'yi destekliyor olmasın?"

Bu soruya 'olumlu' bir cevap verecekseniz, sizi şimdiden uyarayım: Bu sorunun benim zihnimdeki cevabı hiç de olumlu, hiç de içaçıcı değil... Tersine, üzerinde düşündükçe hafakanlar basıyor, içimden "Umarım, AKP bunun tedbirlerini alır" duaları ediyorum... Siz ne dersiniz?


25 Temmuz 2002
Perşembe
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED