|
|
|
|
Yine hazan mevsimi geldi... Yine yapraklar rüzgarların ardısıra gidecek" Hazan da nereden çıktı kardeşim, daha Ağustos'un ortasındayız, demeyin. Çok doğru... Yersiz ve zamansız ama, Fenerbahçe taraftarı bu hüzünlü şarkıya yine başladı; yıllardır süren bir "acı hayat"ı yaşıyor çünkü. Meseleyi bu kadar dramatize etmeden şu İstanbulspor maçına yakından bakalım. Bir maçta neye bakarız? Şuna bakarız: Takım gol pozisyonu üretebilmiş mi; mukabil olarak rakibe gol pozisyonu vermiş mi? Çünkü gol pozisyonu golün anasıdır; pozisyon olmadan gol olmaz. Oluyor ama. Ona "şans golü" derler. -Bu yazıda yeri var oraya da geleceğiz.- İlk yarıya baktığımızda Fenerbahçe en az on adet gol pozisyonu buldu; vuruş da yaptı, ama gol atamadı. Rakip iki kez Fener kalesine gelebildi. İkisi de gol oldu. Bu goller Fenerbahçe'yi demoralize etti. İlk yarı bitmeden bir gol bulabilse idi maçı çevirecekti. (Evet çevirebilir, bunu ileriki maçlarda göreceksiniz, ben o kadar umutsuz değilim.) Lakin o kırmızı kart ve takımın on kişi kalması futbolcuları tamamen çökertti. (İşte bu fena). Fena çünkü çöküş hezimete götürebilir, Fenerbahçe ilk maçında yedi, sekiz gol yiyebilirdi. Seyirci Enke'ye çok yüklendi. İlk maç için bu yapılmamalıydı, deniyor ama; burada bir psikoloji var. Nedir? Şudur: Rüştü'yü verdik, Enke'yi aldık. Yakışmadı bu; Barcelona'nın üçüncü yedeğine düştük. İkincisi Recep ve Volkan çok formda idiler; hemen herkes yeni bir kaleci almak yerine bu gençlere şans verilmesini istiyordu. Dolayısıyla Enke Fener'e zaten bir çeşit "istenmeyen adam" olarak geldi. Hataları peş peşe sıralayınca tepki gördü; psikoloji budur. Hatta ilavesi var: Onca yıl Fener'de sıra bekleyen, dayanamayıp ayrılan Oğuz karşı kalede harikalar yaratıyordu. Seyirci ister-istemez ikisini kıyasladı. Hatta bir kale gibi Fener forveti önüne dikilen, geçit vermeyen Uche'yi hasretle seyretti. Aynı akıtebete Galatasaray'da uğrayabilirdi. Diyarbakır ilk yarıda bir değil üç gol atabilir ve maçı kopartabilirdi. Olmadı. Hakan'a şans güldü. Hakan'ın attığı goller şans golü idi. (Bir de şu mantık var: Gol goldür.) Bu çerçevede Galatarasay da ilk yarı açısından Fener'e benziyordu. Gelin buna Beşiktaş'ı da ekleyelim. O da ilk yarıyı mağlup bitirdi. Eğer Samsun ikinci yarının başında yakaladığı fırsatı gole çevirseydi, o da maçı koparacaktı. Açıkçası şu sezonun ilk maçlarında Beşiktaş ve Galatasaray piyango kazandılar. Fenerbahçe'ye amorti bile vurmadı. Sıralamanın en sonuna düştü. Dert değil. Serinkanlı bir bakış her üç takımın da birbirinden çok farkı olmadığını gösteriyor. Buna mukabil ligin tüm takımları artık dişli takım dır. Ona göre ayağınızı denk alın. İstanbulspor meselâ; Gençler'i deviren Elazığ ve diğerleri.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |