AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bitsin artık bu 'ikicilik'!

Aslında yazının başlığını "Bitsin artık bu ayrı gayrılık!" diye tasarlamıştım ama herhalde böylesi daha uygun. Bitmesini istediğimiz "şey"i, yani "ikicilik"i "düalizm" karşılığı kullanıyorum. Hani şu, felfese tarihinde karşımıza sıkça çıkan "düalizm" karşılığında... Nasıl mı? Mesela Descartes'in felsefesine hakim olan "madde" ve "ruh" ikiciliğini hatırlayın. Her biri birer "töz" olan, yani felsefi anlamıyla "varolmak için kendinden başkasına ihtiyacı olmayan" madde ve ruh, kendilerine has "öznitelik"leriyle mesut ve memnun bir biçimde hayatlarını sürdürmüyor muydu?

Şimdi de isterseniz, biraz da günlerdir ülkemizin aklını karıştıran "Felsefe Kongresi"nin hatırına yaptığımız bu hatırlatmadan hareketle asıl konumuza, yani artık bitmesini istediğimiz "ikicilik"e gelelim: Biliyorsunuz, Türkiye'nin işgal güçlerine yardım için Irak'a asker gönderme meselesi "kapsam, nitelik ve çerçevesi" açısından artık iyiden iyiye belli oldu gibi... Tırnak içine aldığım "kapsam, nitelik ve çerçeve" ifadesi, "Köşk"teki son "devlet zirvesi" sonrası yapılan açıklamada yer alıyordu. Ne dersiniz? Gerek bu ifade, gerekse "devlet zirvesi" kavramı epeyce naftalin kokmuyor mu? Hadi ilk ifadeyi kendi haline bırakıp, bugünlük şu ikinci ifadeyi, "devlet zirvesi" kavramını gözden geçirelim. Tam olarak ne ifade ediyor bu kavram? "Devletin zirvesi" deseniz, iş belki daha kolay; Anayasa'yı hatırlayarak "Haa o mu, Anayasa'da yer alan 'devletin başı' kavramının eşanlamlısıdır!" diyebiliriz. Sizleri bilmem ama demokrasilerde benzer bir kavramla karşılaştığımı ben hatırlamıyorum. Tamam yalan değil; bu ifadenin Frenkçe'siyle arada bir karşılaştığımız doğrudur. Ama unutmayın ki, bu karşılaşmalarda sözü edilen "şey" bizde olduğu gibi soyut mu soyut ve o derece "karışık-karmaşık" bir anlam ifade etmiyor. Tam tersine, Başkanlık rejimlerinde görev başında olan "Başkan"a işaret ediyor.

Neyse, biz yine dönelim Irak'a asker gönderilmesi meselesine: "Köşk"te yapılan son "devlet zirvesi"nden gelen haberler, ABD'yi bu kez yalnız bırakmayalım diye ısar eden çevrelerin yüzünü güldürecek nitelikte. Bu "devlet zirvesi" o derece "uyumlu" bir havada gerçekleşmiş ki, "Asker-Hükümet-Cumhurbaşkanı" üçlüsü neredeyse her konuda mutabık kalmış. Bu konuda hükümetin artık eskisinden daha istekli davrandığı da gözleniyor. Nitekim, çok yakın bir zamanda "BM şemsiyesi"nin varlığını gerekli bulan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Radikal'den, Murat Yetkin'e verdiği mülakatta artık "Ama BM kararı çıkmayacaksa, onu da düşünmemiz gerekir" diyor. Yani niyet iyiden iyiye, Irak çöllerinde (ve bu sıcaklıkta!) "şemsiyesiz" dolaşma yönünde!

"Köşk"teki "devlet zirvesi", aslında, gazetelerin kısa bir müddet önce öne çıkarttıkları bir "karar" çeşiti üzerinde anlaşıldığını da gösteriyor. Bu "karar" çeşitini, Hürriyet gazetesi "Hükümet değil, devlet kararı" (!) özdeyişiyle duyurmuştu.

Bu ifade, yani "Hükümet değil, devlet kararı" ifadesi, doğrusu, "devlet zirvesi" ifadesinden çok daha problemli. Ne demek, ne anlatmak istiyor bu ifade? Demokrasilerin lügatında var mı böyle iki çeşit karar? Bir demokraside bazı kararların sadece "hükümet kararı", bazılarının ise "devlet kararı" olarak adlandırıldığı görülmüş şey mi? Ne yani sıra "fındık fiyatları"na gelince "hükümet kararı", ama sıra Irak'a asker göndermeye gelince bu karar yetmeyeceği için üzerine bir de "devlet kararı"! Tek kelimeyle gülünç bir sınıflandırma doğrusu... Ama tabi, "gülünç" olmasının yanısıra, ülkemizde işlerin nasıl yöneltildiğini çok iyi açıklayan bir sınıflama...

Karşımıza çıkan bu "ikicilik" türünü felsefeye dönerek değerlendirecek olursak: Demokrasilerde "devlet" ve "hükümet" gibi iki farklı "töz" de söz etmek memnundur...

Bakın, zaten Anglo-Sakson demokrasileri siyasetten "devlet"i ağızlarına almadan sadece "hükümet" sözcüğünü kullanarak söz etmiyor mu? Çok haklılar, çünkü hele günümüz demokrasisi bu tür bir "ikicilik"i hiç mi hiç kaldıramaz...

Tek tesellimiz, hükümetin medyanın gazına gelip "devlet kararı" gibi uygunsuz bir lafı bugüne kadar ağzına almamasıdır. Şimdilik buna da şükür...


17 Ağustos 2003
Pazar
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED