|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hayatta geriye bakmayı hiç sevmem, gözüm hep ileriye dikilidir. Pek çok konuda, "Yenisi geldi, eskisinin hükmü yoktur" en geçerli slogandır benim indimde. Bugün üniformalarını çıkartarak emeklilik hayatına başlayacak üst düzey komutanların devir-teslim törenlerinde yaptıkları konuşmalara da bu sebeple kulak vermedim. Birden fazla dostum "Mutlaka ilgilen" diye uyarınca, ekrana yansıyan yüzlerini kasetlerden izledim, sözlerini de gazetelerden okudum... Haklılar. Vahim bir vakayla karşı karşıyayız. Konuşmaların "Eller aya, biz yaya" içerikleri değil yalnızca beni düşündüren. "Durmayalım düşeriz" vecizesinin Cemal Gürsel'in ağzından çıktığını öğrendiğim günden buyana o tür sözlere âşinayım. Akdeniz Oyunları (1974) sırasında fazla uzak olmayan bir yerden izleme fırsatı bulduğum Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın, cebinden çıkardığı bir kâğıdı önüne koyup gözlüğünü düzelttikten sonra, "O, o, o... Açtım" sözlerini sarf ettiğini kulağımla işittim. Aynı ciddiyetle, gözlüğünü çıkarmış ve önüne koyduğu kâğıdı yeniden cebine indirmişti Sunay... Ancak, aradan geçen bunca zamanı ve subayların yetişmesine ayrılan kaynağı düşününce, en üst düzey askerî makamlarda görev yapmış komutanlardan biraz daha iyi performans beklenmesini doğal karşılamalısınız. Bir ara, özellikle 28 Şubat günlerinde, askerî okullara, Harp Akademileri'ne giden meslektaşlar, oradan yaptıkları canlı yayınlarla, dünya seviyesinin çok üzerinde komutanlar yetiştiğini duyurmuşlardı. Birkaç dili anadili gibi bilen, mühendislikte, dış politikada, ekonomide iddialı subaylarımızın varlığından mesrur olmuştuk... Geçtiğimiz hafta boyunca emeklilik törenlerinde konuşan komutanların meydana getirdiği hayal kırıklığının büyüklüğü o duyduklarımızdan kaynaklanıyor işte. Bırakın yabancı dili, doğuştan itibaren hergün kullandıkları anadillerinde zevkli ve anlamlı cümleler kuramadıklarını, önlerindeki yavan metinleri okumakta zorlandıklarını görmek hoş değildi... Hayal kırıklığının nedeni belli: Askerlik mesleği ile hitabet arasında yakın ilişki var. Emrindeki askerleri bir konuşmasıyla ölüme göndermesi beklenir subayların; o konuşmanın sıradan, renksiz ve kokusuz olması durumunda astların ve erlerin kafası karışmaz mı? O yüzden, hemen her üst düzey subay, analitik bir beyin oluşturmak için 'kurmaylık' dersleri alırken, işlek zihniyle dili arasında yakın ilişki kurmasına imkân veren hitabet alanında da eğitilir. Okudukları kafasını zenginleştirir, kurmaylık zekâsını biler, bu ikisinin bileşkesi subayı mâhir bir hatip de yapar... New York Times yazarı Willaim Safire'ın, soyadında bir 'e' harfi eksik kardeşi Leonard Safir ile birlikte derledikleri 'Leadership: A Treasury of Great Quotations for Those Who Aspire to Lead' (Önderlik: Önder olma arzusu duyanlara muhteşem alıntılar hazinesi) adını taşıyan bir kitabı vardır. O kitaptaki 'tarihî' konuşmaların çoğunun asker kökenli hatipler tarafından yapılmış olması bir tesadüf değil... 1980 sonrası dönemde, epey uzun süreyle MGK toplantılarına katılma imkânı yakalamış bir dostuma dayanamayıp sordum: "Komutanlar pek konuşkan görünmüyorlar; ağızlarını açtıklarında büyük bir hitabet gücü sergileyeni pek yok. Oysa, MGK toplantılarında konuştukları dışarıya yansıyor. Orada nasıllar?" Verdiği tek cümlelik cevap beni çok şaşırttı. Meğer, komutanlar, MGK toplantılarına ellerinde hazır bir metinle gelir ve genel olarak o metni okumakla yetinirlermiş... "Geriye bakmam, gözüm ileridedir" dedim ya, bu dönemin siyasîleriyle askerleri eskilerden hayli farklı olacağa benziyor. Genelkurmay başkanı Org. Hilmi Özkök meselâ; Süleymaniye'de 11 Türk subayına çuval giydirme olayı ertesinde, yanında zamanın ABD büyükelçisi otururken irticalî bir konuşma yapmıştı; 'hitabet' örneği bir konuşmaydı o... İfadeler düzgündü, cümlelerin çoğu cinaslıydı... Buna rağmen, ne demek istediğini çat pat Türkçe bilen Robert Pearson da anladı. Başbakan Tayyip Erdoğan, politik hayatta '1 numaralı isim' haline geldiğinden beri kitleler önünde irticalî konuşmuyor pek, danışmanları tarafından hazırlanmış cam üzerine yansıtılan metinleri okumayı yeğliyor... Oysa, ödüllü bir hatip Başbakan Erdoğan. Lise döneminde, onun başkanı olduğu ekip, İstanbul Liselerarası Münazara Yarışması'nda birkaç yıl üstüste birinci olmuştu. Ak Parti'de Bülent Arınç gibi hitabetiyle karşısındakini etkileyen önemli bir hatip de var; bir çok Ak Parti yöneticisi de ağzını açınca dinletebilme özelliğine sahip... Buna karşılık, CHP de hatip açısından zengin. Deniz Baykal'ın liderliğinde konuşma tarzı da etkili. Grup başkanvekilleri Önder Sav ve Mustafa Özyürek de ne dediklerini iyi ifade edebiliyorlar. Kitleleri coşturan hatip sayısı CHP'de de fazla. Geçen haftanın gündemini işgal eden emekli komutan konuşmalarının fazla göz doldurucu bulunmaması subay eğitiminde bu yönün eksik bırakılmasından mı acaba? Eğer öyleyse, komutan yetiştiren kurumların, subayların daha iyi birer hatip olmalarına, daha dünyaya açık düşünüp düşündüklerini daha iyi ifade etmelerine imkân verecek tarzda iyileştirilmesi yoluna gidilmelidir. Yeni komutanların performansı mı? Onların konuşmaları daha göz doldurucu geldi bana.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |