AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

D Ü Ş Ü N C E    G Ü N L Ü Ğ Ü
Savaşın gizli kurbanları:
ÇOCUKLAR

Dünyada çocuk yaşamını tehdit eden en can alıcı sorunlardan biri savaşlar. Genel olarak savaşlarda en büyük kayıplar çocuklardan oluşmakta.

  • SELVET ÇETİN / YAZAR
    20 Kasım 1989 tarihli BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen dünyada çocuk haklarına yönelik ihlallerde sürekli artış görünmektedir. Taraf devletlerin büyük çoğunluğunda ne yazık ki sözleşmenin içerdiği haklar hayata geçmemekte ve çocuğa yönelik işkence, kötü muamele, şiddet, cinsel istismar, çocuk işçiliği gibi çok sayıda çocuk hakları ihlali yaşanmaktadır. Çocuğu koruyucu mekanizmalar istenilen düzeyde kullanılmamakta, sağlık, eğitim ve güvenlik gibi temel haklardan mahrum yüzbinlerce çocuk yaşam mücadelesi vermektedir.

    Dünyada çocuk yaşamını tehdit eden en can alıcı sorunlardan biri savaşlardır. Genel olarak savaşlarda en büyük kayıplar çocuklardan oluşmaktadır. Yapılan araştırmalara göre son on yılda dünyanın çeşitli bölgelerinde çıkan savaş ve çatışmalarda 2 milyondan fazla çocuk hayatını kaybetmiştir. Aynı zamanda bu çatışmalarda 4-5 milyon çocuğun sakat ve 1 milyon'dan fazla çocuğun ise evsiz kaldığı tahmin edilmektedir. Halen çeşitli bölgelerde devam eden çatışmalarda her gün çok sayıda çocuk yaşamını yitirmektedir. Örneğin, uluslararası insan hakları kuruluşlarının bilgilerine göre Çeçenistan'da bugüne kadar yaşanan çatışmalarda Rus işgal güçleri tarafından öldürülen çocuk sayısının 20.000'e ulaştığı, 27.000 çocuğun çatışmalar sırasında yaralandığı ve 11.000 çocuğun ailesini kaybettiği belirtilmektedir. Onbinlerce çocuk başta Gürcistan olmak üzere farklı ülkelerde kurulan mülteci kamplarında sefalet içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. İsrail işgali altındaki Filistin topraklarında ise kurbanların çoğunu çocuklar oluşturmaktadır.

    Bununla birlikte 18 yaş altı onbinlerce çocuğun hükümetler veya silahlı gruplar tarafından zor kullanılarak silah altına alınarak savaşmaya zorlanması, günümüzün en önemli çocuk hakları sorunlarından biridir. Öyle ki bazı ülkelerde savaşmaya zorlanan çocukların yaş ortalaması 7-8 yaşına kadar inmektedir. 25 Mayıs 2000'de BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 80 ülke tarafından onaylanan Çocuk Hakları Sözleşmesi, Çocukların Silahlı Çatışmalarda Kullanılmasına Dair Seçmeli Protokol, 18 yaşından küçük çocukların savaşta görev almasını ve çocukların her türlü zorla silah altına alınmasını yasaklamaktadır. Ayrıca, gönüllü olarak orduya katılma yaşının da yükseltilmesi için hükümetlere çağrıda bulunmaktadır. Çocuk Asker Kullanımının Durdurulması için Koalisyon'un (ÇAKDİK) yaptığı bir araştırmaya göre, bir kısmının 7-8 yaşlarında olduğu 120.000 çocuk Angola, Burundi, Kongo-Brazzaville, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Etiyopla, Liberya, Ruanda, Sierra Leone, Sudan ve Uganda gibi Afrika ülkelerinde†silahlı çatışmalarda savaşmaktadır

    Dünyada yaygın olarak çocukların asker olarak kullanıldığı ülkelerden biri de Myanmar (Burma) olarak göze çarpmaktadır. Bu ülkede 7-8 yaşlarındaki çocuklar, mayınların tespiti veya patlatılması için ağaç dallarıyla yolları süpürmeye zorlanıyorlar. Doğal olarak çok sayıda çocuk mayın patlaması sonucu ölmekte ve patlamaların etkisiyle sakatlananların tamamına yakınında körlük ve sağırlık gibi kalıcı sağlık sorunları oluşmaktadır. Çocuklar, bir saldırı silahını veya yarı otomatik silahı tutacak kadar büyüdüğünde (genellikle 10 yaş) cepheye gönderilebilmektedir. Bazı durumlarda çatışmalarda kullanılmak üzere ülkeden ülkeye çocuk kaçırılmakta ve korkunç boyutlarda çocuk ticareti yaşanmaktadır. Örneğin, 2000 yılında Angola güçlerinin sınırdaki Namibya'dan çok sayıda çocuğu kaçırarak çatışmalarda kullandığı tespit edilmiştir. Kenyalı sokak çocuklarının ise Burundi milisleri tarafından toplanarak savaştırıldığı raporlarda yer almıştır.

    Sadece erkek çocuklar değil, kız çocuklarda bir çok ülkede asker olarak kullanılmaktadır. Bilinen örneklerden biri Srilanka dır. Bu ülkede genellikle öksüz Tamil kızları muhalif Tamil Örgütleri tarafından düzenli olarak orduya alınmaktadır. Kız çocukları özellikle tecavüz, taciz ve cinsel kölelik riski ile karşı karşıya bulunmaktadır. Ne yazık ki pek çok durumda kız çocukları seks kölesi olmaya zorlanmaktadır.

    Çocuk askerlere genelde zalimce davranılmakta ve hata yaptıklarında veya firar ettiklerinde cezalar çok ağır cezalara çarptırılmaktadır. Kaçmaya kalkışan, ortama ayak uyduramayan veya hastalanan çocuklar öldürülmektedir.

    Günümüzde insan tacirleri tarafından uluslar arası pazarlarda satılan, özellikle batı ülkelerinde seks kölesi olarak kullanılan ve sömürülen çocukların büyük bir kısmı ne yazık ki çatışma bölgelerinden getirilen sahipsiz çocuklardan oluşmaktadır.Bir başka tehdit olarak organ mafyası öne çıkmakta ve mafya tarafından kaçırılan veya satılan binlerce çocuk organları alındıktan sonra ölüme terk edilmektedir.

    Çocukların maruz kaldığı şiddet ve zulüm korkunç boyutlara ulaşmıştır. Hükümetlerin bir çoğu çocukları koruyucu hukuk kurallarına uymamakta ve ihlallerin yaygınlaşmasına göz yummaktadır. Bu insanlıkdışı durumun yaygınlaşmaması için tüm ülkeler uluslararası insan hakları hukukunun bağlayıcı ilkelerine uymak zorundadır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin taraf devletlere yüklediği sorumluluklar yerine getirilmelidir. Çocuk haklarını koruyan yaptırım mekanizmaları titizlikle harekete geçirilmelidir.Aksi halde dünyanın geleceği karanlıklarla dolu olmaya mahkumdur.


    DÜŞÜNCENİN AÇTIĞI YOL

  • NACİ GÜMÜŞ / EĞİTİMCİ-YAZAR
    Özünde milletimizin mayası ve niyeti halis, kalbi temizdir. Ahde vefa onur ve kerem, İslam toplumuna özgü üstün meziyetler olmakla beraber özellikle manevi değerlere bağlılık ve saygı Anadolu ruhunun belki ta kendisidir. Bu itibarla çarpık, yanlış arızalar, bize acı veren bazı görüntüler yanıltıcı olmamalı. Evet, küçümsenmeyecek bir yüzde dengeli bir kişiliğe, sağlam bir ruh yapısına sahip değil fakat bu noktaya taşınması için harcanan zaman, efor ve parasal güce bakılırsa; milletimizin direnme gücünün yüksekliğini, metanetinin sağlamlığını anlarız. Zor bir süreçten, tarihin yön değiştireceği bir zamana vasıl olduk.

    Allah'ın ilk emrine uyarak işe başlamalı, yani okumalıyız. Millet olma bilincini tarih şuuruyla yoğurarak; 'dün, bugün, yarın'lı üç zamanı kuşatan bir atmosfer oluşturarak atılım ve açılım imkânlarını zorlamak lazım. Katılığı, şekilciliği, bağnazlığı, yobazlığı tarihin çöplüğüne atarak yolumuza devam ederek 'erdemli toplum, ideal insan' düşüncesi etrafında sağlam bir kan ve süt dokusu oluşturmalıyız. Zira başımıza gelenler hata, eksik ve kusurlarımızdan dolayı olsa bile, kanı ve sütü bozuk olanların ihaneti, mayası bozuk olanların gafleti hesaba katılarak yol haritası çizmemiz lazım. Okumadan sonraki stratejimiz adaleti tesis etmek, emaneti ehline vermektir. Bu niyetle hareket edildiği an süreç başlamıştır, ilahi destek ve takdir de başlamış demektir.

    Yeni bir uyanışın zindeliği, ilk Müslüman oluyormuşcasına bir dinginlikle, cesaret, azim ve kararlılıkla 'iyilikte yarışma, sevgiyi çoğaltma, bilgiyi paylaşma' ilkesi ile bencilliğe, kıskançlığa ödün vermez bir yürüyüşle ışığa, hep ışığa yani aydınlık ufuklara yürüme niyeti coşkunluğa inkılap ettiği zaman; heyecan, aşk ve şevk ilikleri dolduracaktır. Bu olağanüstü an yalnız milletimizin değil, dünya insanlığının da kurtulacağına muştu olacaktır. İnsan olarak insanlık adına, Müslüman olarak İslam adına hareket etme olgunluğu mazlum ve masum topluluklarında ümit kaynağı olacaktır.

    Bu düşünceleri ütopik bulma yeise, rıza göstermek demektir. Çocuksu bulanlar idealizmden yoksundur. Zor bulanlar özgüvenden yoksun demektir. Hiç kimsenin başkasının düşüncesini kabul etme gibi bir zorunluluğu yoktur. Fakat empatiyi geliştirmezsek özeleştiri yeteneğimiz yoksa insanlığımızdan önemli şeyler eksik kalacaktır. Saygı göstermezsek saygıdan, sevmeyi bilmezsek sevgiden yoksun kalırız. Aslında öğretilerimizin kaynağı bellidir. Ancak bakan gözlerin görmesi, açık kulakların duyması problemini ideal bir eğitim politikasıyla gidermek noktasında sağlam bir uzlaşma ve mutabakat zeminini acilen oluşturmak devlet-millet severliğin gereğidir. Tarihine, dinine, diline bu kadar düşmanlık besleyenleri, başka bir ulusta görmek mümkün mü acaba? Zaten bir milleti yıkmanın yolu dilini ve dinini bozmaktır. Hassasiyetlerimizi bu noktaya kaydırmak gerekiyor. Tabiidir ki medeni ölçüler içerisinde, meşru dairede seviyeli tartışma platformları oluşturarak sonuçları en ciddi biçimde değerlendirme becerisini gösterme yeteneğini geliştirmek yanlış bir yol olmasa gerek.Ve 'sevgi, saygı, hoşgürü, barış, kardeşlik' söylemlerini ayağa düşüren, bu kavramların içini boşaltanlara kesinlikle prim vermemek lazım. 'Sevgi, saygı, hoşgürü, barış, kardeşlik' istenmez yaşanır. Yansımasını görmek, neticelerini gözlemlemektir doğrusu. Bu duygular eylemle beslenir, işle gelişir, eserle olgunlaşır.

    Kalkınma, huzur ve mutluluğa gitme yolunda mücadele planımızın diğer önemli cephesi; gıda ve eşya israfından önce zaman, emek ve beyin israfını önlemektir. Geçen her saniyeyi hiçbir maddi güç geri getiremez. Harcanan emek heba olursa, faturası ağır olur. Beyin takımına gereken özeni göstermezsek başkalarının planının bir parçası oluruz. Beynin gücünden yararlanmadan hiçbir netice alınmaz. Bu itibarla beyni iyi ve yerinde kullanmaktır hak olan. Eğitim, bilim, kültür ve sanatta öncü ve birinci olmamız için o kadar çok sebep var ki... Bu alanlarda üretim yapabilmek için sayısız malzeme var elimizde. Tarihte eğitim tecrübesi bizim kadar zengin ikinci bir millet yoktur. Kültür unsurları bizimkisi kadar sağlam ulus çok azdır. Edebiyatımız kadar derin ve kuşatıcı başka bir edebiyat olmaması lazım. Örneklemeye gerek yoktur. Güzel sanatların en güzelini İslam tarihine bahşeden Selçukludur, Osmanlıdır. Bunu görmek lazım.

    Sevgili okuyucu yazımızı buraya kadar okuyabildinizse 'bizdensin' esprisiyle sen de 'gül işçisi'sin. Düşüncenin gücüne inanıyor, insanlığın gelişmesine pozitif katkı sağlayabilirsin. 'Ben ne yapabilirim?' düşüncesinden hareketle yola çıkabilirsin.




  • 6 Aralık 2003
    Cumartesi
     


    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED