AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bizce de faydalı bir teşebbüs...

Biliyorum, Zülfü Livaneli söz konusu olduğunda sözü arkadaşımız Ahmek Kekeç'e bırakmak en iyisi ama bu sefer ben de işe karışacığım...

Kekeç'in geçen gün (3 Aralık) yayımlanan "Böyle solcuya can kurban..." başlıklı yazısını mutlaka okumuşsunuzdur ama ben yine de hatırlatayım. Kekeç, Livaneli'nin CHP'nin barındırdığı problemlere ve bunlardan nasıl kurtulunabileceğine dair son çıkışını, şu sözlerle özetliyordu: "CHP için bir 'şans', bir çıkış imkânı. "Hele partinin okumuş Grup Başkan Vekili Prof. Dr. Haluk Koç'un, her biri 'dumur detayı' olabilecek demeçlerinden sonra, Livaneli'nin sözleri daha bir önem kazanıyor.

"CHP, yeni bir çıkış yakalamak istiyorsa, Livaneli'ye kulak vermeli."

Güzel yazmış doğrusu Kekeç. Görüyorsunuz, her ne kadar "üstümüze vazife" değilse de, Prof. Dr. Haluk Koç'un demeçleri gerçekten de o derece moral bozucu bir nitelik kazandı ki, CHP'nin bu çıkmazdan nasıl kurtulabileceği meselesi bizi bile meşgul eder hale geldi! Ne yapalım, CHP'li olmasak da bu ülkenin vatandaşları değil miyiz; belki elele verirsek hep birlikte CHP'ye bir çıkış yolu gösterebiliriz....

Şimdi de gelelim Livaneli'nin CHP'ye yönelik eleştirilerine. Ama belki bundan önce, Livaneli'nin bu açıklamalarından hemen herkes haberdar olduğu için, yine bir parantez açıp bu eleştirilere CHP cenahından gelen değerlendirmelere kısaca göz atmak daha yerinde olacaktır: Gazetelerin yazdıklarına göre CHP bu konuda ikiye bölünmüş görünüyor. Yani Livaneli'ye hak verenler olduğu gibi, CHP'nin "soğuk ideolojisi"ni arkalarına alıp Livaneli'ye çıkışanlar da var.

İşte size, sırasıyla, bu kategorilere girenlerden birer örnek: Ali Rıza Bodur (İzmir): "AKP kamuoyunda yenilikçi olarak lanse edilirken CHP statükocu olarak gösteriliyor. CHP yenilikçi olduğunu ortaya koymalı ve bu yanlış görüntüyü değiştirmeli. Sayın Livaneli'nin sözleri de bu anlamda değerlendirilmeli."

Sefa Sirmen (Kocaeli): "CHP ilkeleri bellidir. CHP'nin ideolojik açıdan tartışılacak bir şeyi yoktur."(!) (Görüyorsunuz, Sirmen kendisinden ve partisinin ideolojisinden ne kadar emin!)

Livaneli'nin peş peşe açıkladığı eleştirilerine gelince: Bu ünlü milletvekili, müzisyen, sinemacı, UNESCO Büyükelçisi, köşeyazarı, romancı, hikayeci, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı (Livaneli'nde sıfat çok!), tartışmayı sürdürdüğü "'Sol'un yapması gereken" (Vatan, 3 Aralık) başlıklı yazısında da, Kekeç'in de belirttiği gibi aslında bayağı hoş şeylerden söz ediyordu. Tamam, belki söylenenlerin aman aman orijinal bir yanı yok ama söyleyenin bir CHP milletvekili olduğu düşünülünce iş tabii ki daha ciddileşiyor. Mesela –bir tekrar olsa da– şu tespit: "Bağdat caddesi üzerindeki apartmanlardan sol partiye oy çıkıyor da apartmanın kapıcısı ya da onun tepelerde oturan akrabası sağ partilere oy veriyor. Burada tuhaf bir çelişki var. Türkiye'de 'sol' tanımı giderek 'kentli-laik-yüzü Batı'ya dönük' anlamlarını içermeye başlıyor."

Hiç şüphe yok ki, doğru olduğu kadar samimi de olan bir tespit. Ancak doğru ve samimi ama "eksik" bir tespit değil mi? Çünkü, Livaneli'nin betimlediği bu gerçekten "tuhaf" manzara yazarın belirttiği gibi yeni "başlıyor" değil ki... Bu manzara Türkiye'de uzun zamandır (daha doğrusu "bidâyet"ten bugüne!) böyle.

"Sağ" ve "sol"un olması gerektiği gibi tarif edildiği memleketlerde, tabii ki, "zengin mahallesi"nden "solcu"ya, "işçi mahallesi"nden "sağcı"ya oy çıkması istisnai bir durumdur. Paris'in "kızıl mahalleleri" gidip de oyunu niçin "sağa" versin, aklıyla zoru mu var?! Ama Türkiye'nin de içinde olduğu bazı ülkelerde adına "siyaset" dediğimiz soylu iş ta başından itibaren o derece yolundan çıkarılmış ki, ülke "sağını ve solunu" şaşırır hale gelmiş! Düşünün, ülkede uzun bir dönem hükmeden tek parti kendisine "sol" diyecek, ve aklı fikri herşeyden önce "çok partili hayata" geçmek isteyen "Bağdat Caddesi üzerindeki apartmanın kapıcısı ve onun tepelerde oturan akrabası", yoksulum ya da işsizim diyerek bu "sol" partiyi destekleyecek! (Yeri gelmişken, bu araya tarihten bir yaprak da çıkıştıralım: Serbest Fırka'nın kurucusu Fethi Bey'e "Partiniz sağ da mı yoksa sol da mı?" şeklinde bir soru yöneltildiğinde, bir "Estağfurullah, sağcılık da ne kelime!" demediği kalmıştı.)

Dolayısıyla, "özgürlükçü olmayan" bir "sol" partinin olamayacağını hatırlatan Livaneli, bize göre de haklıdır ve gazası mübarek olsun...

Madem öyle, hadi gelin bu yazıyı da, Livaneli'nin en güzel şarkılarından birinin adıyla bitirelim: "Ey özgürlük!" Evet "Ey Özgürlük!" Bilinmez, belki bu ülkede de bir gün "özgürlüğün" solun oksijeni olduğunu kavrayan bir sol parti zuhur eder de, Tek Parti döneminden Türkiye'ye miras bu "kavram kargaşası" nihayet son bulur.


6 Aralık 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED