|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu sabah, öyle durup dururken "Cazı beyaz Türkler'in elinden kurtarmak istiyorum" diye bir cümle yazmak geldi içimden. Aslında hiçbir nedeni yok bunun, sadece caz'dan, aşktan ve iyi şeylerden bahsetmek istiyor canım okadar... Durun, Allah'ın New Orleans kentinde doğan bir müzikten bize ne demeyin. İşte tam da bu yüzden, derisi siyah bir inci gibi parlayan "bizim çocuklar"ın müziği, nedense Türkiye'de hep "beyaz Türkler"in müziği olarak algılandı. Oysa geçtiğimiz yüzyıldaki bütün savaşların acıları, renklerinden dolayı "ayrımcılığa" tabi tutulan mazlumların üzgün bakan gözleri ve bütün aşk ırmakları bu müziğin içinden akıyor hala. Mesela, caz sevmeyen Naziler'in en azgın yıllarında insanlar yeraltı sığınaklarında caz'la özgürlüğe küçücük pencereler açmışlardı hayatlarında... New Orleans'tan bugüne aslında tek bir ırmak akıyor. Bebob ve daha sonra serbest cazda olduğu gibi zaman zaman kopuşlar olsa da, bu akıntı kaçınılmaz bir süreç olarak devam etmektedir. Akıntı bazen çağlayanlardan geçebilir, zaman zaman zaman burgaçlar yaratabilir, hızlanabilir ama hep akmaya devam etmekte ve aynı ırmak olarak kalmaktadır. Bir çok caz müzisyeni çaldığı stille, içinde yaşadığı zaman arasındaki ilişkiyi hissetmiştir. Mesela Chicago stilinde 20'li yılların sarsıntısı yaşanır. Swing stili kendinde İkinci Dünya Savaşı öncesindeki güvenlik arayışını ve hayatın toptan standartlaşmasını cisimleştirirken, Bebob'un içine 30'lı yılların huzursuz sinirliliği işlemiştir. Cool cazda iyi yaşayan, ama stoklarda biriken hidrojen bombalarının farkında olan insanların boyun eğmişliği vardır. Hard bop tümüyle bir protestodur. Ancak serbest cazda protesto, siyah insan hakları hareketinin ve öğrenci ayaklanmalarının belirlediği bir dönemin, uzlaşmaz ve öfke dolu sertliğini yeniden kazanır. 80'li yılların cazında ise, refah içinde yaşayan, ancak bu sorgulanmayan kesintisiz ilerlemenin nereye götüreceğinin farkında olan insanların kaygıları, caz ırmağının içinde "saklı isyan çığlıkları" olarak akmaktadır. Biliyorum bugünlerde hepimiz kötü günler yaşıyoruz. Hayatımız üstüne kumar oynayan "küresel şeytanlar"dan fena halde korkuyoruz. Ama biz her şeye rağmen iyi olmak ve "beyaz Türkler"den daha çok caz dinlemek zorundayız. Eğer "Savaşın efendileri"nin besleyip büyüttüğü "kötülük" aklımızı ve kalbimizi ele geçirirse korku kazanır, biz kaybederiz. Çünkü "karanlıklar prensi" caz sevmez... Çabuk olmalıyız ve herkesten daha çok caz dinlemeliyiz ve hep çoğunlukta kalmalıyız...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |