|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir parti ki, kendini cumhuriyetin kurucusu diye lanse eder, amma çok partili hayata geçtiğimizden bu yana 53 sene geçti. Bunca yıla rağmen hâlâ bir defa olsun, "tek başına iktidar" olamadı. Her ne zaman sıkışsa, "birtakım zinde güç" senaryoları ile, askerî müdahalelere davetiye çıkarmaktan kendini alamaz. İşte 60 İhtilali, işte l2 Mart 71 ve 12 Eylül... Milletin verdiği "ana muhalefet liderliği"ni bile hazmedemeyen Deniz'in dümenindeki CHP, seçmenden alamadığı desteğin hırsıyla,TBMM'de yeni senaryolar ile yeni krizlerin tırmanışı için yeni "politik atraksiyonlar" peşinde olduğunun "tellallığı"na soyunmuş gözüküyor. Son otuz yılda "ortanın solu"ndan "sosyal demokrat"lığa yumuşak geçiş yapan bir CHP, Ecevit'in DSP'si karşısında "Parlamento dışı bir yazgı"yı da yaşadıktan sonra. 3 Kasım seçimleri ile kendini TBMM'de buldu. Buldu ama, ülke huzur ve mutluluğa doğru tırmanırken; faizler düşer, enflasyon çift rakamlı sayılardan teke doğru bir eğilim gösterir, ve $ inişe geçerken, "Diyanet'in kontrolü'nde Kur'an kursu projesi" ile eski hastalığı depreşircesine, "aydınlık çağı" denen dönemin "karanlıklar prensi" rolüne soyunmuş olduğunu gösterir hırçınlıklara başvuruyor. "Sosyal demokrat" olmanın görüntüsü bu değil. Demek bunlar hâlâ, o eski kafada... Belki ondan da geri... Onlar, tek parti sultasının CHP'lileri, "Kur'an kursu açılsın" diye bir sürü tartışmalardan sonra l947'den sonra, CHP'nin "sağ duyulu" parlamenterleri attıkları adımlarla "Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na" hiç de aykırı düşmeyen bir yöntem tutturmuşlardı. Bugünkülere bakınız: Adeta, bir "faşist kral" baskısı altında, ne "başörtüsü" gerçeğini kabul ediyor ve ne de körpe dimağların Kur'an nuru ile aydınlanmasına rıza gösteriyor. Onlar "Aydınlanma Çağı" diye yutturmak istedikleri çağ, " Layd Marksist" bir yöntemden başka bir şey değildir. Değil mi ki, CHP, bir Yaşar Nuri Öztürk'ü içine sindirememiş, "yobaz imam hatipli" diye aşağılamış olarak, "başörtüsü üniversitede serbest olsun" diyen bir Derviş'in ipini çekmeye hazırlanırken, yazar Livaneli, mebus olmanın baskısına boyun eğerek, zülf-i yâre dokunmadan, genel başkanı Deniz Bey'in dümen suyuna girmiş oldu. Göçmen kuşları gibi, küme küme olmuş eski partiler, politik hayat içinde miadını doldurup, liderleri ve kurmay kadroları "anıları ile" avunurken, CHP de "sosyal demokrasi"nin Batı'da aldığı misyonun gereğini yaparak politikalar üretmeli... Artık halkımız, o eski "tek parti zihniyeti" kalıntısı fikir ve dogmatik zihniyetlere papuç bırakacak bir konumda değildir. Milletin sahip çıktığı, kendi el emeği ve göznuru ile suladığı cami, mescid ve okulların içindeki kız-erkek, genç beyinler, bilgisayarlarla uydular arasındaki iletişimin öncülüğüne soyunmuştur. Bu gerçeği anlamayan ve sosyal demokrasinin çağdaş yorumunun farkında olmayan "bağnazlar" CHP'de kaldıkça, DSP gibi, CGP gibi, HP gibi, SODEP gibi siyaset sahnesinden silinip gidecektir. Tıpkı, DP gibi, AP gibi... Hatta Anavatan gibi.... Zira, illegalitenin önünü almak için, Kur'an-ı Kerim'den başka sarılacak bir kurtuluş ve felah ile salah reçetesi yoktur. Tıpkı, Haleva'nın Tevrat'a, Bartolomeos'un İncil'e sarılması gibi... Bir toplum ki, elinde Kur'an-ı Kerîm gibi bir "Mucize-i Bakî" varken, başka bir delil, rehber veya burhan araması gerekmez...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |