|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ABD'nin Afganistan'ı vurması ve Taliban rejimini devirmesi pandoranın kutusunun açılmasının başlangıdır. Kanserli organa neşter vurulmasıyla virüsün diğer organlara sıçraması gibi, Afganistan'daki siyasal yapıya vurulan darbe, bu siyasal yapının ürettiği anlayışların küresel zemine taşmasına sebep oldu. Bugün içten içe el-Kaide örgütünün etiketi altında saldırılar oluyor, Selefi ve Vahhabi anlayış yayılıyor, neredeyse Taliban modelini zımnen destekleyen kitleler oluşuyor. Oysa bu öncelikle İslam adına tam bir "felaket"tir. Bugün İslam kültür havzasında Taliban'ın siyasal modeli"nin ve el-Kaide'nin "örgütsel yöntemleri"nin örnek olabilmesi hiç mümkün müdür? Bunlar destek görse dahi İslam coğrafyasına ne fayda sağlar? Çok açıklıkla ifade etmek gerekir ki, Taliban ve Kaide anlayışı İslam dünyası için numune-i imtisal olamaz. Böyle bir durum belki Türkiye için sözkonusu değil ancak kimi İslam ülkelerinde ABD karşıtlığı üzerinden bu anlayışlara sempati ile bakılması görmezden gelinecek bir durum da değildir. Biz, Taliban modelini de, Kaide yöntemini de çok açık bir şekilde ve yüksek sesle reddetmeliyiz. Türkiye'de terör üreten örgütsel anlayışlar da, baskıcı ve tahammülsüz modeller üreten siyasal anlayışlar da fikri bir zemin bulamamalıdır. Bu yöntemin ve modelin niçin derde deva olmayacağı iyi anlaşılmalıdır. Öncelikle Afganistan örneğinin İslam dünyasının başka hiçbir yerinde olmayan bir sosyolojik yapıya oturduğunu kabul etmek gerekir. Kentleşememiş, eğitim seviyesi düşük, dünyaya kapalı, geri kalmış ve İslam'ın çok dar kalıplar içindeki yorumlarıyla şekillenen bir bölgede ortaya çıkan siyasal modelin bu özellikleri paylaşmayan diğer Müslüman ülkeleri etkisi altına almasının yanlışlığı görülmelidir. Afganistan örneği tam bir patalojidir. Bunu üreten şartlar veya doğuran sebepler belki anlayışla karşılanabilir, ancak sonuçları kesinlikle kabul edilemez. "Kaide yöntemi" kabul edilemez, çünkü bunun tam karşılığı "terör"dür. Şiddetin bir metod olarak kabul edilmesinin doğurduğu komplikasyonlar İslam tarihi boyunca görülmüştür. Şiddet kullanmayı bir yol olarak seçen örgütlerin meşru zeminde yürüyebilmeleri mümkün değildir. Şiddet ve terör başlı başına bir ideoloji haline gelmekte, kendi usul ve yöntemlerini uygulayıcılarına dayatmaktadır. Kendilerine dini maslahatlar bularak şiddet kullanımını bir metot ve araç olarak kabullenen örgütlerin zaman içinde bu aracın yapısal özelliklerine boyun eğdikleri ve idealize ettikleri dini hedeflerin yerini örgütsel hedeflerin aldığı görülmektedir. Bu, aracın kendi ideolojisini ve yöntemini dayatması durumudur. Şiddetin teröre dönüşmesi ihtimali, şiddetle hedefe ulaşma ihtimalinin çok üzerindedir. Terör, "şiddetin yasa, hukuk ve hak kavramlarının ötesine geçerek tüm kayıtlardan azade bir hal alması"dır. Terör bir "kuralsızlık hali"dir, bunu dini, idari, siyasi bir kurallar manzumesiyle anlamlandırmaya çalışmak beyhudedir. "Taliban modeli" kabul edilemez, çünkü bunun karşılığı "tiranlık"tır, despotik ve baskıcı rejimdir. Farklı yorumlara, anlayışlara ve görüşlere tahammül edemeyecek şekilde şiddet aygıtına sarılmış bir grubun ortaya koyacağı bir siyasal modelde herhangi bir uzlaşı, tolerans ve çoğulculuğa yer olmayacaktır. Taliban rejiminin siyaset ve yönetim anlayışı ne İslami, ne insanidir. Sadece farklı dinlere ve ideolojilere değil, aynı zamanda farklı dini anlayış ve yorumlara tahammül edemeyen bir yaklaşımın tasvip edilmesi mümkün değildir. Her ne kadar bugün için böyle bir tehlike olmasa dahi, İslam'ın hakiki güzelliklerine vakıf olan Türkiye Müslümanları kullanma tarihi geçmiş bu tür ithal ürünlere kapılarını açmayacak dirayate sahiptir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |