|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kıbrıs sorunu, Türkiye'nin AB macerasında "mutlak" kilit noktası haline geldi. Aynı sorun Kıbrıslı Türklerin geleceği açısından da "tek" kilit noktası. Ayrıca Türk devlet yapısının, asker-sivil ilişkilerinin dengesi itibariyle de elde kalan "ana" kilit noktası... 14 Aralık'ta Kıbrıs'ta yapılacak seçimlerin bu denli önem kazanıp, eko bulmasının arkasında bu faktörler yatıyor. Türkiye'den, daha doğrusu "Ankara'dan bakınca" özetle Kıbrıs AB'ye yönelik direncin, AB'den uzaklaşmanın vesilesi kılınıyor. "AB tarafından bakılınca", aynı sorun Türkiye'nin üyeliğini ertelemek isteyenlerin elindeki koz haline geliyor. "Kıbrıs'tan bakınca", siyaset ve siyasetsizliğin karşı karşıya gelmesine işaret ediyor. Bu üçlü bir bütün ama, Kıbrıs'ı tarafların elinde bir araç haline getiren kurulu oyunu bozması ya da bozma ihtimali açısından en yeni, önemli ve "katalizör unsur" belki de üçüncüsü... Nitekim Kıbrıslıların önemli bir kısmının, özellikle köken olarak Kıbrıslı olanların ilk kez bu denli yoğun bir şekilde mevcut bakımlılığa, bu bağımlılığı üreten siyasetsizliğe ve bu siyasetsizliğin Denktaş tipi aktörlerine bayrak açıp meydan okudukları görülüyor. Başka bir deyişle "Kıbrıs'ta doğan siyaset, kurulu düzeni ve söylemi tehdit eden, karıştıran bir işlev yerine getiriyor". Mevcut tıkanıklık içinde şu aşamadaki tek değişim umudunu temsil ediyor ya da Türkiye'deki değişim yanlılarını güçlendirecek, değişimi tetikleyecek bir ilk mekanizma olarak görülüyor. Bu oranda da statüko yanlılarını korkutuyor, bloklaşmaya, sertleşmeye itiyor, hukuksuzluğu bir adım ileri götürmeye itecek bir unsuru oluşturuyor. Kıbrıs'ta geçirdiğimiz üç gün, sorunu özellikle bu üçüncü açıdan değerlendirmememize, buradan hareketle diğer açıların ortaya koyduğu ağır gerçeği gözlememize imkan verdi. Şimdi Ankara'dan Kıbrıs'a seyahat yapalım... Kıbrıs konusunda Ankara'nın tavrı bildik. Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı "iki açıklama"yla, kimi "gazete yöneticilerine verdiği brifingler"le bildik bu tavır iyice netleşmişti. Buna göre, "Türkiye, AB'ye karşı en iyi niyetli duruşunda bile Kıbrıs'ı bir stratejik üs olarak görme, bu üssü kontrol etmek için adadaki mevcut statükoyu değiştirmeme fikrinden zırnık geri adım atmayacak"tır. Bu sadece Türkiye'nin ya da Türk devletinin Kıbrıs politikası değil, aynı zamanda bir pazarlık süreci olarak gördüğü ve yapısına, taleplerine dirediği AB politikasıdır. AB karşıtı dalga buradan beslenmekte ve yükselmektedir. Kıbrıs seçimleri Kıbrıslılar için bir referandumu oluşturduğu oranda, gelinen aşamada Kıbrıs meselesi AB'ye direncin son ve en güçlü rampasıdır Mevcut siyasi iktidarı, kendisini askerin bu bakışına uyarlamasına itecek kadar güçlüdür. Hükümet muhtemelen yalnız kalma korkusuyla ve türlü baskılarla, "Annan Planı'yla bizi ve Türkiye'yi AB içine sürüklemek istiyorlar" diyecek kadar işi ileri götüren Denktaş'ı destekler bir duruma sürüklenmiştir. Kıbrıs siyasetindeki uyanış, Ankara'daki bu katı ve teksesli hava ürettiği kadar Denktaş ve statüko yanlılarının tüm mahcubiyetlerini ortadan kaldırmış görünüyor. Denktaş ve yanlıları dünden farklı olarak artık sadece Kıbrıs değil, Türkiye adına da konuşuyor; sadece Kıbrıs vatandaşlarının değil Türk vatandaşlarının geleceği üzerine de siyaset yapıyor. Bu şemsiye altında Kıbrıs'a ilişkin siyasetsizlik projesinin yeni aşaması ise şu şekilde açıklanıyor: "Hiçbir şey yapmayalım, Güney AB'ye girsin, ardından mülk ve diğer vatandaşlık haklarımızla ilgili taleplerde bulunalım, AB bu durumda ortaya çıkacak sorunlardan yılacak ve bu kez Rum kesimine baskı yapacaktır, o zaman istediklerimizi elde ederiz..." "Az zeki bir çocuğun bir önerileri"ne, olmadı kötü bir şakaya benzeyen bu öneri, benzerleriyle yıllardır Kıbrıslılara ve Türkiye'ye kayıp ve sıkıntıdan başka bir şey getirmediği halde, bir siyasetmişçesine ortalarda dolaşıyor. Onu siyasete benzer kılan tek husus, Rum ve AB karşıtlığı üzerine temellenen, "hukuksuzluk üzerine kurulu milliyetçi söylem" ile bu söylemin kurduğu, beslediği ve beslendiği devasa "rant düzeni", Türkleştirmek ve araç kılmak üzerine kurulu olan "ganimet ve nüfus politikaları"... Yarın yolculuğa bu noktadan devam edeceğiz. Siyasetsizliği besleyen milliyetçi söylem, rant politikası, ganimet düzeni üçlüsü nedir? Kıbrıs'ta neler oldu, neler oluyor, neler olur? Bu dengeleri nasıl etkiler? Yarına...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |