AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sen bizimle dalga mı geçiyorsun?

Dün, CHP İstanbul milletvekili Zülfü Livaneli'nin Zaman gazetesi'ne yaptığı açıklamayı bir gün sonra köşesinde tekzip ettiğini; tekzip yazısı tepki görünce, bir tekzip de ona döşendiğini yazmıştım.

Ne diyordu Livaneli?

Türk solu özgürlükçü ve demokrat olmalı...

CHP'liler bu söze çok bozuldular ve "her düzeyden" tepki koydular.

Livaneli bir gün sonra "aslında ne demek istediğini" açıkladı; anlatmak istedikleri tam anlaşılmayınca (çünkü "hâlâ anlamayanlar vardı"), bu kez daha "anlaşılır" bir açıklama yaptı ve aslında o kadar da özgürlükçü bir çerçeve çizmediğini, hele türbanı hiç savunmadığını anlatmaya çalıştı.

Önce şunu belirtmeliydi:

Zaman Gazetesi'nin sürmanşetinde yayınlanan "Baş örtüsü üniversitede serbest olmalı. Bunun adımını da CHP atmalı" sözleri kendisine ait değildi. Çünkü böyle bir söz söylememişti.

Ne demişti?

"Kürt meselesinde nasıl MHP birtakım adımlar attıysa, türban konusunda da CHP'nin adım atması gerekiyor. Çünkü atacağı adımda kimse CHP'nin laikliğinden şüphe etmez."

Bu söz de onu "türbancı milletvekili" kategorisine sokmaya yetmezdi. Çünkü kargaları bile güldürecek bir iddiaydı bu.

Sadece, 3 Kasım seçimlerinden önce, bir televizyon programında "CHP türban sorununu çözebilir" demişti.

Ama bu çözümün "iki koşulu" vardı:

CHP'nin iktidara gelmesi ve uygulayacağı politikalar sonunda türbanın "siyasal bir simge" olmaktan kurtarılması.

Ne yazık ki iki koşul da gerçekleşemedi. İktidara gelen AKP yanlış bir yol izledi ve "türbanı siyasal bir koç başı gibi kullanarak laik sistemi zorlamaya" başladı.

Bu hareketin erkekleri başlarına sarık sarmadılar ama, kadınların başını "özel bir biçimde" kapatarak bir "siyasal mücadele aracı" haline getirdiler.

Türban da bu yüzden, kişisel özgürlük kapsamında ele alınma olanağını yitirdi.

Görüyorsunuz değil mi, ne kadar rahat, ne kadar "kestirme" görüşler.

Livaneli, koşullu özgürlüğü savunuyor.

Türbanın "kişisel özgürlük kapsamında ele alınma hakkı kazanması için", CHP'nin iktidara gelmesi gerekiyormuş.

Türbanı siyasal simge aracı olarak kullananlar, hangi eylemleriyle laik sistemi zorlamışlar ve daha da önemlisi, türbanın, sarık sarmaktan imtina eden birtakım ard niyetli erkeklerin kadınlarına dayattığı bir "özel baş kapama biçimi" olduğunu Zülfü Livaneli nasıl anlamış?

Çok tuhaf görüşler bunlar.

Sadece tuhaf mı?

Utanç verici.

Livaneli'ye göre, bugün türban mücadelesi verenler şöyle diyormuş:

"Biz başımızı analarımız gibi geleneksel biçimde değil, dünyada da mücadele sembolü olan özel bir biçimde bağlarız ve bunu üniforma gibi kullanarak laik sistemi deviririz."

Laik cephe de şu cevabı veriyormuş:

"Ben senin bu niyetini biliyorum ve izin vermiyorum."

Hayır, kimse böyle bir şey demiyor. Bütün bunları Zülfü Livaneli uyduruyor.

Fakat, benim merak ettiğim konu şu:

Bir insan, bu kadar kısa sürede, nasıl böyle dönüşebilir? Bunun ahlakî, ontolojik izahı nedir?

Şaşırdım...

Biraz da üzüldüm tabii...

Demek ki Livaneli bizi aptal yerine koyuyormuş...


9 Aralık 2003
Salı
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED