|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hükümet Kur'an kursları yönetmeliğinde düşündüğü değişiklikten vazgeçtiğini henüz açıklamadı, ama adımının bu yolda olacağına dair sinyaller alındığı için eli kulağındadır... Daha önce birkaç başka girişiminde olduğu gibi, bu son niyetini hayata geçirmede de zorlandığı anlaşılan hükümet, çareyi daha uygun bir zamanda ele alınmak üzere yönetmeliği rafa kaldırmakta bulabilir. Zorlamaktan son anda vazgeçtiği niyetleri genellikle 'dindarları' ilgilendirdiği için, bazıları, bunu, Ak Parti'nin akıllıca manevraları olarak görme eğiliminde; böylece, "Yapmak istedim, ama başaramadım" mesajını vermiş oluyor AKP, bunlara göre... İktidar partisinden oldum olası kuşku duyan bazıları ise, ertelense de gündeme taşınan konulardan hareketle, "İşte gördünüz mü, niyetleri devletin lâik temellerini dinamitlemek" sonucunu çıkartmaktalar... Ak Parti bugüne kadar anayasayı bütünüyle değiştirme, YÖK yasasının meslek okullarına uygulanan ayrımcılığı ortadan kaldıracak biçimde tashihi gibi girişimlerinden vazgeçti; yerel yönetimler reformu henüz gündemde, fakat biraz daha zorlansın onu da feda edebilecek gibi görünüyor. Kur'an kursları yönetmeliği bir ilk değil. Ancak, sonradan vazgeçilen girişimlere teker teker bakıldığında, iki aşırı değerlendirmenin de yanlışlığı kolayca görülebiliyor. Ayrımcılığa tâbi tutulan meslek liseliler de, çocuklarına Kur'an öğretmek isteyen veliler de mâzeretlere kulak vermeyeceklerdir; ayrıca, vazgeçilen konularda niyetlerini yerine getirmiş olsaydı da bu adımlar Türkiye'nin lâik temelini tahrip etmezdi. Karşı karşıya olduğumuz ve Ak Parti'den çok ülkenin bütününü ilgilendiren özellikler taşıyan sorun çok yönlü. Bir tarafında, Ak Parti'ye dönük kuşkuları beslemeyi çıkarlarına uygun bulan çevreler var; bunlar, en mâsum muhafazakâr çıkışları bile 'kötü niyet' ile yaftalama yoluna kasıtla başvuruyorlar... Bir yandan, iktidar üzerinde uyguladıkları baskı ile istedikleri sonucu alabildiklerini hepimize gösterirken, bir yandan da ileride başka amaçla kullanacakları malzemeyi depolamış oluyorlar... Türkiye'de iktidarı geleneksel olarak paylaşan, medya ile de içli-dışlı çevreler bunlar... Bir başka yön, Ak Parti'nin kendi konumunu doğru değerlendirememesiyle irtibatlı. Seçimden birinci çıkmış, Meclis'te üçte iki çoğunluğa sahip bir parti AKP; kamuoyu araştırmaları ilk seçimde alabileceği oy oranının yüzde 50'ye yaklaştığına işaret ediyor. Bu, Ak Parti'nin, toplumun bütününü kucaklayan ve dar bir çıkar grubunun ötesinde temsil hakkı kazanmış bir parti olması demek... Bu sebeple, doğru olduğuna inandığı, geniş kitlelerin benimseyeceği politikalarda ısrar etmesi gerekir hükümetin... Bu durum da, bizi, esas üzerinde durulması gereken noktaya götürüyor; Ak Parti'nin ve hükümetin temsil ettiği kitlelerle ilişkisine... Bugüne kadar gerçekleştirilen 'reform' mâhiyetindeki bütün düzenlemeler, hepimiz biliyoruz, Avrupa Birliği (AB) aşkı uğruna yapılabildi; çoğu toplumun arzularıyla paralellik arzediyor olsa bile... Ancak, bu kolay bir yol ve hükümeti AB-dışı düzenlemelerde zorda bıraktığı da açık. Doğru olan, hükümetle toplum arasında ikna üzerine oturan bir ilişki kurulmasıdır; bugüne kadar görmediğimiz de bu işte... Meslek okulu mezunlarının önlerinin kesilmesinin ülkeye neye mâl olduğunu, Kur'an kurslarının denetim ve gözetim dışı kalmasının sakıncalarını kimse bilmiyor; bilmediği için de, yaygara kopartanlar istedikleri sonucu kolayca alabiliyorlar... Ak Parti, toplumun bütünü tarafından kucaklanmaya hazır bir parti konumunu kazanmaya yüz tuttu; bu ülkemizde uzun zamandan beri ilk kez görülen bir gelişme. Hükümet, bu sebeple, dar çıkar çevrelerinin değil kendisini kucaklamaya hazır herkesin beklentilerine cevap verecek politikalar üretmelidir. Ürettiği politikaları, daha üretim aşamasındayken, toplumla (bunu, "Sivil toplum örgütlerini ve kanaat önderlerini ikna süreci içine almak" biçiminde yorumlamalısınız) birebir ilişki kurarak benimsetmenin yolunu arayıp bulmalıdır. Bu pek kolay olmayabilir, ama sanıldığı kadar zor olmayacağını da denediğinde görecektir... Toplumun bütününün kucaklamaya hazır olduğu bir parti tekil veya bölük-pörçük çözümler peşinde koşmamalı; sistemi değiştirecek köklü bir uzlaşının peşinde koşmalıdır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |