AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Sorunlar bitmiyor; çünkü, sorunlar 'yapısal' karakterde

Bu ülkede tek bir haftayı siyasi-ideolojik-teolojik bir tartışma olmadan geçirebilmek mümkün mü? Biri biterken diğeri başlıyor, bir sorun küllenirken diğeri canlanıyor...

Bakın, geçen haftayı da "Kuran kursları" etrafında alevlenen tartışma ile geçirmedik mi? Hiç şüpheniz olmasın; bu sorunu atlatır atlatmaz bir diğerinin kapıda beklediğinden şüpheniz olmasın...

Sorunlar bitmiyor, çünkü sorunlar "yapısal" karakterde....

"Dini" ve "lâdinî" alan-hayat bu derece sorunlu bir biçimde içiçe girmişse orada sorunlar biter mi?

İsterseniz, "Kuran kursları" meselesine gelmeden önce, bu iki alanın-hayatın ülkemizdeki problemli ilişkisini yine geçen hafta önümüze gelen bir başka olaydan hareketle gözden geçirelim:

Bir vatandaşın otomobilinin üzerine minare devrilmiş ve otomobil harap olmuş. Vatandaş da, "Caminin sahibi" gördüğü (bakın "problem" daha buradan başladı!) Diyanet İşleri Başkanlığı'nın zararını karşılaması için dava açmış. Tamam, buraya kadar işler yine de yolunda sayılır... Peki ya davaya bakan Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden çıkan kararda yer alan şu ifadelere ne diyeceğiz: "İslam'da cami diye bir kavram yoktur. Kul evrenin her yerinde ibadet yapabilir. Hz. Muhammed kendi zamanında yapılan bir mescidi bilfiil yıktırdı."(!)

İşte çok güzel bir örnek; "dini" ve "lâdinî" alanların son derece sorunlu bir biçimde içiçe geçmiş olmasına, yani ülkenin bu alandaki "yapısal" sorununa en güzelinden bir örnek...

Açıkça görülüyor ki, kararı veren hâkim kendisini sadece hâkim olarak değil, aynı zamanda "şeyhülislam" olarak da görüyor!

Hâkim bey böyle bir karar verir de, ilahiyat camiası boş durur mu? Onlar da tabii ki hemen başladılar bu görüşün İslam açısından ne kadar temelsiz olduğunu ispat etmeye...

Bakın, değerli bir ilahıyatçı ne diyor: "'Cami yoktur' demek Kuran'la bağdaşmaz."

İlahiyat hocasının delillerle açıkladığı gibi hâkim beyin görüşü gerçekten de temelsiz görünüyor. Ama bana sorarsanız, ilahiyat hocasının bu polemiğe girmek yerine "Hâkim bey kendi işine baksın!" demekle yetinmesini bin kere tercih ederdim, derim!

Ülkeyi Allah'ın her günü bitmez tükenmez siyasal-ideolojik-teolojik tartışmalara sürükleyen neden de zaten asıl olarak bu değil mi? "Herkes"in "her konuda" ve bu arada en çok da "teoloji" konusunda iddialı görüşleri var!

Bir mahkemeden, İslam ya da bir başka dinin kurumları, icapları hakkında karar çıktığı Türkiye'den başka nerede görülmüş?

Dünyada bizden başka kime söyleseniz yol açtığı şaşkınlıktan dolayı dil yutturacak bu uygulama, bildiğiniz gibi, sadece Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne has bir uygulama da değil. Hatırlayın, Yargıtay'dan Anayasa Mahkemesi'ne kadar pek çok mahkemeden benzer kararlar çıkmadı mı? "Cami" olmazsa "minare", "minare" olmazsa "türban" hakkında mahkemelerimiz de dini çerçevede görüş ve karar açıklamadı mı?

Benim düşünceme göre de, ülkedeki "dini" ve "lâdinî" hayat "medeni ülkeler"de karşılaştığımız gibi birbirinden ayrılmazsa, biz daha bu türden çoook hikaye ile karşılaşırız... "Medeni ülkelerde olduğu gibi", yani olması gerektiği gibi, yani bu iki hayatın gerçekten "laik" bir ilişkisinin gerekliliğinden söz ediyorum tabii ki...

Siz şu hikayeye bakın: Devletin imamının cemaatin (şükür ki o henüz "devletin" değil!) önüne geçtiği bir devlet camiinin minaresi cemaatten birinin otomobilinin üzerine yıkılacak ve devletin mahkemesinden camilerin gereksiz olduğu yolunda bir fetva çıkacak!

"Yaşasın laiklik!" denmez de ne denir?!

Görüyorsunuz, "Kuran kursları" etrafında gelişen tartışmaya girmeye vakit kalmadı.... Ama inanın, bu tartışma da en az "cami tartışması" kadar sürükleyici...

Yani bugünden özetini verecek olursak şöyle bir şey: Devletin Diyanet İşleri Başkanlığı, devlet okullarında devletin memurlarıyla, devletin tayin ettiği tatil günlerinde devlet okulu öğrencilerine "Kuran kursları" açmak istiyor....

Ne diyelim, bu proje için de "Yaşaşın laiklik!"...

"Doğu'da devlet herşeydir!" (Hegel'di galiba) denilen şey bu olsa gerek...

Kısmetse yarın devam ederiz...


9 Aralık 2003
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED