AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
BDDK'da yeni dönem

BDDK'da Engin Akçakoca'nın istifası ve Tevfik Bilgin'in atanmasıyla yeni bir dönem başladı. Yeni yönetime başarılar diliyoruz.

BDDK kuruluşundan itibaren en çok tartışılan kurumlardan birisi olmuştur. Tartışmanın odağını mali yapılarının bozulması nedeniyle TMSF'ye devredilen bankalar ve bu batıklarla birlikte kaybolan on milyarlarca dolarlık kamu kaynakları oluşturmaktadır. Söz konusu tartışmaların uzun bir süre daha devam edeceği anlaşılmaktadır.

Kuruluşundan önceki dönemlerde bankacılık sektöründeki iflasları ve bankaların mali yapılarını bozan faktörleri ortadan kaldırmak amacıyla oluşturulan BDDK bugüne kadar kendisinden beklenen performansı gösterememiş ve görevini yerine getirememiştir. Kuruluşunun altında yatan kabul, siyasetin ve siyasi kurumların bankalar üzerindeki belirleyiciliğinin kaldırılması ve bankalarla ilgili özerk bir kuruluşun tesis edilmesiyle, bankacılıkta yaşanan fırtına ve olumsuzlukların son bulacağı iddiası idi. Ne yazık ki banka iflasları ve sektördeki suistimaller, BDDK'nın kuruluşundan sonra da devam etmiş ve hatta tarihin en büyük bankacılık yolsuzluğu BDDK döneminde gerçekleşmiştir.

Bu kabulde, bankacılık sektörünün gerçek sorunları göz ardı edilmiş ve uluslararası siyasi gerekçeler öne çıkarılmıştır.

Geçmiş dönem artık geride kalmıştır. Hatası ve yanlışı olanlar elbette karşılığını göreceklerdir.

Yeni yönetimi zorlu bir süreç beklemektedir. Bize göre ilk yapılması gereken, bankacılık sisteminin yeni baştan sorgulanması ve doğru teşhisin konulmasıdır. Ne yazık ki bugüne kadar hep sorunların etrafında dolaşılmış, temel problem görmezden gelinmiş ve bankacılık sisteminin daha az önemli ayrıntıları üzerinde yoğunlaşılmıştır.

SİSTEMİN GERÇEK PROBLEMİ

Ülkemizdeki bankacılık sisteminin iki temel problemi mevcuttur. Birincisi sistemin holding bankacılığı şeklinde ortaya çıkması ve diğeri ise gerçek anlamda aracılık faaliyeti yerine kamuyu fonlaması ve yüksek getirili az riskli gelir üzerine kurulmuş olmasıdır.

Gerçekten bir şekilde kamuya yük getirerek iflas eden özel bankaların tamamına yakını holding şirketler bünyesinden çıkmıştır. Neredeyse tamamında, bankanın kaynaklarının, bankacılık mevzuatı ve kurallarına aykırı bir şekilde, holdingin diğer şirketlerine aktarma yoluyla bankaların içi boşaltılmıştır. Grubun diğer şirketlerine verilen bu krediler bir daha geriye dönmemiştir.

Sorun açıktır: Bir tarafta her zaman sıcak paraya ihtiyaç duyan ve büyümek isteyen bir şirketler topluluğu, diğer tarafta ise sıcak paranın kaynağı olan banka. Her ikisinin de tasarruf sahibi aynı kişi ya da kişilerdir. Böyle bir yapıda, her ne pahasına olursa olsun bankasındaki sıcak paranın, grubundaki şirketlere aktarılması için holding patronu üzerinde karşı konulamaz bir baskı oluşmaktadır. İster iyi niyetle, ister menfaat temini maksadıyla yapılsın sonuçta milyarlarca dolarlık vergi mükelleflerinin ödedikleri paralar, bankacılıkta meydana gelen yangının genişlememesi ve reel sektöre yansımaması için bu kesime aktarılmaktadır.

Bankacılık sistemindeki sağlıksız yapı mevcudiyetini sürdürmektedir. Bugün itibariyle özel bankaların sahiplerinin neredeyse tamamı holding şirketlerdir. Geçmişte bankaların mali yapılarının bozulmasının temel faktörü durumundaki holding bankacılığı aynen devam etmektedir. BDDK'nın yeni yönetimi bankacılık sistemini, batıdaki orijinal örneklerinde olduğu gibi gerçekten aracılık faaliyeti ile iştigal eder durumuna getirmeli, bankaları holdinglerin vezneleri olmaktan çıkaracak adımları atmalıdır. Aksi halde BDDK, batan bankaların enkazını temizlemenin dışında bir fonksiyon ifa edemez.

Türkiye'nin para ve borçlanma politikası ile yakından bağlantılı olan ve bankacılık sistemini, kamunun finansman ihtiyacının karşılandığı alan haline getiren yapı, yatırımlara gitmesi gereken ucuz kaynakların önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Piyasadan topladığı mevduatı, hemen hemen sıfır riskle Hazine'ye borç olarak veren ve yüksek getiri elde eden bankacılık sisteminin reel sektörün finansman ihtiyacını ucuz ve etkin olarak karşılama gibi bir amacı ya da hedefi bulunmamaktadır. Zira, toplayabildiği fonları satabilme sorunu yaşamayan sistemde rekabet şartları da oluşmamaktadır. Reel sektör, eğer temin edebilirse, dünya ortalamasının hayli üzerinde finansman maliyeti seçeneği ile karşı karşıya kalmaktadır. Bugün Hazine'nin borçlanma politikasını tamamen veya kısmen terk etmesi halinde bir çok bankanın ayakta kalamayacağı bilinmektedir.

YENİ YÖNETİMİN YAPMASI GEREKENLER

BDDK'nın yeni yönetimi geçmişteki tüm işlemleri gözden geçirmek ve yargıya aktarılması gereken bütün hususları tespit etmek zorundadır. Suç teşkil eden her konuyu yargıya intikal ettirmenin vebali yeni yönetimin üzerindedir.

Diğer taraftan yeni yönetim, İmar Bankası örneğinde olduğu gibi, etkisiz ve verimsiz denetim nedeniyle bankaların takibinin zorlaşmasına neden olan tüm engelleri kaldırmalı ve etkin takip ve denetim araçlarını sağlamalıdır.

Bundan sonra bankacılık sisteminde olacakların sorumluluğu sevabıyla-günahıyla yeni yönetime ait olacaktır. Tabii ki biz de izleme ve uyarı görevimizi yerine getireceğiz.


9 Aralık 2003
Salı
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED